Malazgirt zaferinin, 948'inci yıl dönümündeyiz. Milletimize kutlu olsun. Ağustos ayı Türk milleti için, uğur getiren bir ay. Hem Malazgirt zaferi, hem de Sakarya zaferi, bu ayda kazanılmış zaferlerdir.
Bu ayda, yeni zaferler kazanmak dileğimiz olsun, ancak BOP yolunda zafer çıkmaz. Bunu da, belirtelim. Türk, yolunu kendi çizer. Türk'ün yolu, Atlantik'ten çizilemez.
Dostlar, ne yazık ki, ABD ile 27 Aralık 1949'da yapılan FULBRİGHT anlaşmasının neticesi olarak, Türkler, kendi tarihlerinden uzaklaştırıldılar.
Atatürk'ün ölümünden/şehadetinden hemen sonra, Türkiye'nin yönü Batı olmuş, Atatürk'ün tez ve görüşlerinden kopartılmıştır. Atatürk felsefesi rafa kalkmış, tam bağımsızlık hedefi yok edilmiştir.
Atatürk resmi, kitapların birinci sayfalarına konarak, kitaplardan Atatürk çıkartılmıştır. Atatürkçülük, Atatürk heykellerine indirgenmiş. Heykel de olsun ama en başta olması gereken, onun tam bağımsızlıkçı fikirleri ve anti-emperyalist duruşudur.
Neyse!
Sadece Atatürk'mü gizlendi?
Elbette hayır. Büyük Türk Tarihi gizlendi. Türklerin tarihteki rolleri, tarih kitaplarında dahi çıkartıldı. Türkler, Türk olmaktan başka, her şeye benzetildiler.
Batı'nın Şark Projesi'ni doğrulayacak, bir yalan tarih doktrini, bizlere yutturuldu. Şark Meselesi, ilk defa 1815'te Viyana Kongresi'nde dillendirildi.
Özetle mesele şu: "Türkler, Anadolu'ya sonradan geldiler. Göçebe bir toplum ve medeniyet bunlardan çok uzak. Geldikleri topraklara dönmeleri, şart!"
Bize, "Türklerin 1071'den Anadolu'ya geldiği" yalanını yutturmuşlar. Her yıl, 26 Ağustos'u kutlarken, "1071'de Anadolu kapıları Türklere açıldı" sözünü, papağan gibi tekrar ederiz.
Türkler zihinlerine, Batı'nın Şark Planı'nı kazımışlar bile. "Anadolu'nun Hıristiyan beldeleri olduğunu" kabul etmiş görünüyoruz. Çünkü bize öğretilen "tarih" böyle diyor: "At sırtında göçebe bir toplumuz, Anadolu'ya sonradan gelmişiz. 1071'de bize bu kapılara açılmış!"
Vallahi yalan, billahi yalan!
Bunu bize, Amerikan Eğitim sistemi ezberletti. ABD'nin Marshall yardımları adı altında okullarda dağıttığı, süt tozu, gözlerimizi kör etti!
Gözlerimizi açma zamanı geldi artık:
1071 Anadolu'ya ilk değil, son giriştir!
Türkler, Anadolu'ya binlerce yıl önce geldiler. Şırnak'ta 4 bin yıl öncesine ait Türk mezarları bulundu. İstanbul'da 3 bin 500 yıl öncesine ait, Türk mezarları bulundu. Anadolu'da binlerce yıl öncesine ait Türk izleri bulununca, nedense bir sessizlik çöküyor.
Anadolu'ya, 948 yıl önce gelmedik, en az 4 bin yıldır, buradayız. Bize öğretilen tarih 1071… Sultan Alparslan'ın zaferini küçümsemiyorum haşa… Bu büyük insan, Anadolu'ya, İslam'ın kapısını açtı, diyebiliriz. Eğer bir Türk komutan hakkında hadis varsa şayet, bu Alparslan'dan başkası olamaz.
Hünkar Hacıbektaş ile de bu topraklara, dervişler ordusu girdi. (Şimdi ki sakallı cübbeli İngiliz dervişleriyle sakın karıştırmayın). Artık topraklar maddi ve manevi olarak Türk vatanı olmuştu.
Bu toprakların tapusu, Hacıbektaş'tır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Hacıbektaş Anadolu maneviyatının Genelkurmay başkanıdır" tespiti, tarihi bir tespittir.
Sümerler Türk ama bizden gizlediler. İskitler, Akatlar, Etiler, Türk, bizlerden gizlendiler. Almanlar dahi köklerinin Sümerler olduğu iddiasında iken, bizlere okutulan kitaplarda, "Sümerlerin Türk olduğu gerçeği" yok sayıldı.
Bugün Sümerlerden Türkçe'ye geçmiş 180 kelime ve onlarca Atasözleri var.
ABD'li Yahudi bankacı, iş adamı David Rockefeller ölmeden önce şu itiraflarda bulunmuştu:
" Türkler medeniyetin beşiğidir. Türkler, Avrupa'daki Finliler, Macarlar gibi bazı uluslar Türk kökenlidir. Ayrıca Anadolu'da büyük uygarlıklar kuran Hititler ve Asurlular'ın da Türk kökenlidirler.
Sümerler ilk yazıyı bulan, ilk yasaları çıkaran, ilk para kullanan, ilk okul açan ve tekerleği bulan ulustur. Soyları tarihçilerimizin araştırmalarına göre Türk kökenli insanlardır. "
Dostlar!
Elin Yahudisi, bu itiraflarda bulundu, ölmeden önce. Biz ne yazık ki, her konuda bir "gavur" itirafta bulununca dikkate alıyoruz. Bu da, ayrı bir garabet.
Sümerler Türk ise Kürtler de Türk. Geldik mi, Baş Hoca'nın "Kürtler de Türk'tür" tezine.
Atatürk ölmeden önce ne üzerine çalışıyordu, biliyor muyuz. Atatürk, Mu Kavmi'ni araştırıyordu. Tahsin Bey'i Meksika'ya elçi olarak gönderip, araştırmalar yaptırdı.
Çok önemli sonuçlara ulaştı. Maya, Astek, İnka uygarlıklarının kullandıkları eşyaların Türklerin kullandıkları eşyalarla aynı olduğunu tespit etti. Ve Atatürk'ün bu konudaki çalışması 3 çilt ancak, bir cilti kayıp. Kimlerin çalıp, bunu yok ettiklerini zikretmeyelim şimdi.
Atatürk'e göre Kayıp Kıta Mu'da, Türkler yaşıyordu. Ayrıca Emerike'yi Türkler keşfetmiş ve adını da kendileri koymuştular. Yakutça'da "emerik" kelimesi denizle ayrılmış arazi anlamına gelir. Bugün bile Anadolu'da aynı anlamda "suyla ayrılmış arazi" anlamında kullanılır.
Bu konuları, elbette bir makaleye sığdıramayız. Bunu, kitap halinde kaynaklarıyla vermeliyiz ve hepsinin kaynağı var. Asla, afaki konuşmuyoruz, hamaset yapmıyoruz. Türkler, dünyanın çok özel bir milleti.
Bizlere, bütün bu gerçekler unutturuldu. "Türk" demeye korkar olduk. Türk, Nuh'un oğullarından birinin adıdır. "Türklük, et ve kan değil", Baş sözünü, tekrar hatırlayalım.
Kısacası, tarih Türklerle başlar. Tarihte Türkleri çıkarın, Rusya ve Çin tarihi yazılamaz. Avrupa tarihi hiç yazılamaz. Türkleri yok say, İngiliz tarihi yazılamaz.
"1071'de at sırtında, göçebe olarak geldik" yalanına, kimse inanadıramaz bizi. "Gökkubbe çadırım, güneş bayrağım" diyen, Oğuzata, dünyayı Türk'e vatan yapmışken, "Anadolu'ya 1071'de geldik" yalanı, çok sırıtıyor.
1071'de son kafile geldi ve kıyamet sabahına kadar, buradayız. İsteyen, gelsin atsın da görelim!..