Bu gidişle evet, Abdullah Gül Türkiye Cumhuriyeti'nin son Cumhurbaşkanı olabilir. AKP iktidarı iş başına geldiğinden beri Türkiye Cumhuriyeti'nin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise hakkını yemeyelim çok tarafsız bir Cumhurbaşkanı! Ne devlete nede millete taraf olduğunu görmedik."Çok güzel şeyler olacak" dedikten sonra, haburda devlet teröristin ayaklarına halı yapıldı, ardından devlet PKK ile müzakere masasına oturtuldu, şu günlerde Apo ile PKK arasında devletin "mektup taşıyan kurye" görevi yaptığını basından okuyoruz, kısaca AKP eliyle devlet daha neler yapacak göreceğiz.Tabii bütün bunları yapan AKP olmasına rağmen, bu "pis işleri" devlete fatura ediyor, AKP ise akıllarınca "ak" kalıyor. Ak kalmalı ki "durmak yok yola devam" desin, sonra "beraber yürüdük bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda" şarkılarıyla uyutarak seçmeni" bir daha aldatsın.Talabani'den dinliyoruz, iktidarın APO ile görüşmelerinde tıkanıklığa sebep olan konularını. Daha doğrusu "masada" bir tıkanma yok, Talabani kanalıyla Türk kamuoyuna duyuruluyor "sözde barış görüşmeleri" tepkileri ölçmek adına.Türk yetkililerle iyi çalışmalar yaptığını söyleyen Talabani APO'nun iki tanecik! Talebi olduğunu söylüyor. Bir tanesi; genel af, yani Apo'nun salıverilmesi, diğeri de yeni Anayasada Türk kelimesinin çıkarılmasını ve Türkiye birçok ırktan oluşur ibaresinin yerleştirilmesini istiyor, kısaca Türkiye'nin parçalanmasını.Amacına ulaşan örgütün silah bırakmasının bir lütuf gibi sunulması işi de mütareke basınının görevi oluyor her zamanki gibi.Bu anlaşmanın tamam olduğu ortada zaten hükümetin Anayasa çalışmalarında Türk kelimesi hep tartışma konusu olmuştur. Başbakan bir kez olsun Türk milleti dememiştir, Türkiyelilikten söz ediyor, Meclis Başkanı bir gazetecinin bu "milletin bir adı var mı?" sorusuna karşılık bir cevap verememiştir.Bu konuda iktidarla Apo farklı düşünmüyor (farklı düşündüğü konuları hiç duymadık var mı acaba?) çünkü PKK'nın talepleri AB kriterleri olarak geldiğinden hükümet tarafından yerine getirilmesi taahhüt edilmişti zaten. Bu talepler; vakti zamanı geldiğinde, milletin hazımsızlık sorunu ortadan kaldırıldığında yerine getirilecektir. İktidara geldiği ilk günde; Kıbrıs'la yatıp kalkan iktidar, o gün attıkları imzaların sonucu olarak adayı Birleşik Kıbrıs Federasyonu'na teslim ediyor. Yani on binlerce şehit kanıyla sulanmış Kıbrıs topraklarında artık bir Türk devleti yoktur. AB üyesi olan Kıbrıs'ta azınlık olarak yaşayan Türkler var olacak Avrupa'da yaşayan Türkler gibi."Öz yurdunda garip öz yurdunda parya" sözleri tamda bu durumu anlatıyor. Kıbrıs'tan çekilen Türk ordusu, Akdeniz hâkimiyetini de kaybedecek, Kıbrıs'ta sağlanan Türkiye güvenliği sona ermiş olacak."AKP den önce Kuzey Kıbrıs Türk devleti vardı gerçekti hayal oldu". Derviş KKTC'nin son cumhurbaşkanıdır. Eğer bu millet Prof.Dr. Haydar Baş'ın uyarılarına kulak verseydi, bu gün yaşadığımız bu sorunların hiçbirini yaşamayacaktık. Dünyada savaşmadan seçimlerle topraklarını, devletlerini kaybeden millet olarak tarihe geçeceğiz.Kıbrıs'ta federasyonu savunan iktidarın, Türkiye içinde aynı düşünce içinde olduğu ortada, öğle ise Sayın Abdullah Gül son Cumhurbaşkanı mı?
Abdullah Gül son Cumhurbaşkanı mı?