AKP üçüncü defa seçilerek ülkemizi neredeyse, on yıldır yönetiyor.
Seçim döneminde muhalefet partisi CHP ile adeta horoz dövüşü yaparak oyların bu iki parti arasında paylaşılması için “ayarlanmış seçim” propagandalarıyla istenilen sonuçlar elde edilmiş ve millet “oylar bölünmesin” sihirli yalanıyla kandırılmıştı.
BOP kapsama alanında bulunan ülkeler; ya işgal edilerek (Afganistan ve Irak gibi) ya da içerden isyancılar oluşturup bunları destekleyerek (Mısır, Yemen, Tunus, Libya, Suriye gibi) birer birer parçalanıyor, kardeş kardeşe kırdırılıyor.
Irak’ta ve Afganistan’da yeni Anayasa yapıldı, başlarında ABD’nin atadığı birer yönetici ile demokrasiyle tanıştılar! Mısır muhalefeti Mübarek’i devirip yönetimi askerlere devrederek, Amerikan demokrasisini tattılar. Yemen ve Tunus’ta aradıkları demokrasiyle ABD desteği ile tanıştılar.
Libya halkı; petrol gelirlerinden aldıkları aylık maaşları, ücretsiz eğitim ve sağlık haklarını, bedava ev gibi tüm imkânları veren Kaddafi’yi devirerek Amerikan demokrasisini tercih ettiler. Bu ülkenin petrolü ABD ve Fransa arasında paylaştırıldı, isyancıların elebaşları İstanbul’a tatile çıktılar. Libyalıların artık demokrasileri vardı, petrolleri olmasa da olur.
Suriye; demokrasiyle henüz tanışmadı, tanışsın diye AKP iktidarı elinden gelen her katkıyı sunuyor, ama Esat; Amerika’ya karşı gelerek fesat oldu! Allah var, Müslüman ülkelerin demokrasiyle tanışmaları için iktidarımız büyük hizmetler veriyor, demokrasi isteyenlere silah ve çantalarla milyon dolarlar veriyor. Bunu yaparken de hiçbir karşılık beklemiyor, Obama’nın bir telefonu yetiyor ne de olsa “her şey Obama için af edersiniz Türkiye için.”
Dış talepler; AKP’nin elinde ve dilinde millete yavaş, yavaş yedirilerek, benimsetilince, insanımız kendilerini bekleyen kötü sondan henüz habersiz bir şekilde “derin” uykusuna devam ediyor.
Cemil Çiçek Bey’in “Kurumlardan Anayasaya katkı bekliyoruz” açıklamalarını her gün duyuyoruz. Her konuda bildiğini okuyan iktidar, Anayasa değişikliği konusunda katkı yapın diye yalvarıp, yakarıyor? Çünkü düşündükleri Anayasa, kendilerinden istenen “özerklik” ve “bölünmeyi” içerdiği için, bunu yalnız yapmak istemiyorlar. İşleyecekleri cinayete ortak arıyorlar, bu şekilde oluşacak Anayasa güya milletin Anayasası olacakmış, aklınızı sevsinler sizin.
Anayasa değişikliği ile Batı; diğer Müslüman ülkeleri işgal ederek, ya da isyanlar tertipleyerek, yüksek maliyetlerle devrimlerden aldığı sonucu Türkiye’de sıfır maliyetle, kayıpsız gerçekleştirmiş oluyor.
Konuşulanlara bakılırsa; oluşacak yeni Anayasa’da Türk kavramı bile olmayacak, ayrılık unsuru olarak kabul ediliyor.
Peki, ama mecbur muyuz yeni bir Anayasa yapmaya?
Sen bir İslam ülkesisin mecbursun, ABD’nin istediği rejim ve harita değişikliğini yapmaya. Bu iktidar buna mecbur ve memurdur.
12 Eylül referandumunda millet “evet” diyerek, bölünme Anayasası önündeki engeli kaldırmıştı. Yani değiştirilmesi teklif edilemeyen ilk üç madde engeli milletin oylarıyla aşılmıştı, kısaca millet oyları bölmedi ama “evet” diyerek böyle devam ederse ülkesini bölmüş olacak.
”Hayır” çalışmaları yaparken demiştim ki, “Bu gün hayır diyerek kurtaracağımız ülkemizi, bir gün can vererek kurtaramayız” o günler maalesef yakın.