Türk dış politikası tamamen Beyaz Saray’ın kontrolünde, bu sebeple var olan politikalara Türk dış politikası demek yanlış olur.
Hatta Dışişleri Bakanlığı’na dahi gerek yoktur, ya bu bakanlık lağvedilsin ya da ABD Ankara elçiliğine taşınsın hiç olmasa bir kalem giderimiz azalır. Ya da Sayın Davutoğlu, Bayan Clinton’un ofisine yerleşsin bu durumda da telefon masraflarımızdan kurtuluruz.
Bunları söylemek zoruma gidiyor ama maalesef gerçek bu. Esat önceleri Başbakan Erdoğan tarafından en güzel şekilde ağırlanıyor, kendilerinden ödüller alınıyor, eşleri hanımefendiler arasında olması gerektiği şekilde samimi ve tam bir kardeşlik örneği gösterilirken, ortak bakanlar toplantıları yapılarak ortak yatırımlara imzalar atılırken; Atlantik’ten gelen emir üzere tavırlar değişiyor.
Başbakan Erdoğan önce Esat’a tavsiyelerde bulunuyor, sonra toplantılar yapılıp uyarılarda bulunuyor, ardından uyarılar yerini tehditlere bırakıyor ve sonrası malum, savaş hazırlıkları yapılıyor. Esat, sınırları içinde terör örgütüne üs vermiş bizi mi tehdit ediyor? Baba Esat gibi hayır, tam tersine biz kendilerine isyan eden Eşkıyalara üs vermiş, silah ve para vererek Suriye’nin birliğini tehdit ediyoruz.
Ama gel gör ki; Barzani ilan edilmemiş sözde Kürt devletinin başkanı olarak bizim ülkemize geldi kardeş olarak karşılandı. Sınırları içinde PKK canilerine destek vererek şehitlerimizin kanı ellerinde olduğu halde AKP yetkilileri ile tam bir mutabakat içindeler. Bizden önce Obama’ya gitti, ondan önce de Katar ve Suudi Arabistan’a. Tıpkı bizim başbakan gibi aynı yoldan geçti. AKP seçim çalışmalarında çalıp oynarken söylediği türkülerden galiba bunu kastetmişti. “Aynı yoldan geçmişiz biz, aynı sudan içmişiz biz” gerçekten de Barzani ile aynı yerden ve aynı sudan içmekteler.
Obama’nın emriyle kardeş Esat “kalleş fesat” ve” kalleş Barzani” ise kardeş Barzani oluveriyor. Bu kadar açık bir dost düşman tanımama ya da dostu düşman, düşmanı ise dost olarak görme ve gösterme siyasetine AKP ve ya BOP siyaseti denir.
Yıllardır Müslümanları istismar ederek, onların sırtından beslenen İslamcı yandaş basın ise münafıkça bir üslup içerisinde, hizmet ettikleri efendilerinin siyasetine uygun olarak “Barzani kardeş, Esat kalleş” korosunda nümayiş yaptılar.
Barzani-Obama-AKP hattında PKK silah bırakıyor havucu ile Kürt devletinin ilanına hazırlanılıyor. Suriye yönetiminin düşmesi sonucu da, hesaplara katılarak Kuzey Suriye ve Kuzey Irak ile birleştirilecek, Türkiye’nin doğusunu da değiştirilecek anayasayla çantada keklik gören BOP Başkanları Büyük Kürdistan’da sona geldiler.
PKK’nın amacı Kürt devleti kurmaktı, bu amaca ulaştıktan sonra silah bıraksa ne olur bırakmasa ne olur. Ancak bazı basın yayın organları önümüzdeki günlerde Barzani’yi “çok cici” tanıtacaklar ve milleti PKK belasından kurtaran güvenilir müttefik diye yutturacak, ölümü gösterip sıtmaya razı edecekler.
On yıldır yerli olmayan politikalarla, milletin sorunlarına eğilir gibi gözükerek problemleri çözmek yerine daha da derinleştiren AKP iktidarı, dış talepleri millete yedirme ve hazmettirme işini üstlenmiş, dini söylemlerle gerçek yüzlerini örtmüşlerdir.
Mağdur edebiyatı ve sivilleşme iddiasıyla devlet hırpalanmış, millet işsiz ve aşsız bırakılmış, diyalog faaliyetleri ile İslamsızlaştırılmış, maksatsız ve gayesizleştirilmiştir. Yokolup tarihe karışması an meselesi ve bir “Haçlı baharı” düdüğüne kalmıştır.