11 Eylül senaryosu ile İslam dünyasına karşı dokuzuncu Haçlı savaşını başlatan Amerika öncülüğündeki batı dünyası; yanına AKP iktidarını da alarak Türk milletini Haçlı tarafına çekmeye çalışmıştır.
Milletin yüzde elli oy oranı ile iktidar yaptığı AKP ise, uluslararası anlaşmaları gerekçe göstererek Haçlının bu savaşında Müslümanların katledilmesine, ülkelerinin işgal edilmesine destek ve ortak olmuştur.
BOP eş başkanlığı, NATO üyeliği ve ABD ile stratejik ortaklık gibi isimler altında, Müslümanlara sırtını dönerek Haçlı safında yer alan iktidar, kendine suç ortağı yapmak için milleti değiştirme ve dönüştürme faaliyetleri yürütüyor.
İktidarın sunduğu imkanlar ve rant karşılığında dinlerini “Çok az bir bedel ile satan” dinsiz “dinciler”, değiştirme ve dönüştürmede “görev” alarak hakkı batıl ve batılı ise hak olarak göstererek insanımızın itikadını bozmuş, tarihine ve kültürüne yabancı hale getirmiştir.
Bu yerli ajanların çalışmaları sonucunda, camileri ve mescitleri dolduran milyonlar; akan Müslüman kanı karşısında tepkisizleşmiş ve işgallere bahane bularak destek olma noktasına getirilmiştir. Peygamberimizin “Müslümanlar bir vücut gibidir, vücudun bir yerine iğne batsa onu tüm vücut hisseder” diye tarif ettiği Müslümanlar, doldurulan bu cami ve mescitlerde maalesef bulunmuyor.
Irak işgal edilirken “Saddam zalim”, Afganistan işgal edilirken “Taliban çağdışı”, Libya işgal edilirken “Kaddafi diktatör” gibi söylemlerle Amerikan ağzı ile konuşarak emperyalistlerin tarafını tutmuş ve “dünya ile birlikte hareket etme” yalanına sığınmışlardır.
ABD Başkan Yardımcısı “İslam ülkelerini işgal ederek, para ve asker kaybedeceğimize onları Şii-Sünni diye birbirlerine kırdıralım” demiştir. Tam da söylediği gibi, bugün Suriye’de kardeş kardeşi kırmaktadır. AKP iktidarı ise ABD ve İsrail’in desteklediği isyancılara destek vererek stratejik ve katılım ortaklıklarının gereğini yerine getiriyor.
İnsanımız yine bu konuda da kandırılarak “Suriye aleyhtarı” ve “Haçlı taraftarı” yapılmıştır. Sözde Müslüman, özde ise ajan olan bazı grupların basın yayın kuruluşlarının etkisi ile tam bir karartma yapılmaktadır.
Geçenlerde abdest almak üzere girdiğim bir cami tuvaletinde tuvalet görevlisi, bunlardan birine ait bir radyoyu dinliyordu, tabii tuvalette ben de dinledim.
Radyoda ilahi yayınladıktan sonra haberler başladı. “Sayın dinleyiciler Esat yönetimini İsrail’in desteklediği ortaya çıktı. Esat Müslümanların kanını akıtmaya devam ediyor” şeklinde başlayan kuyruklu bir yalan haber.
Tuvaletten çıktım sordum “Bu tuvalet kanalının adı nedir” diye. Adam radyonun ismini söyledikten sonra anladım ki dokuz vatandaşımız İsrail askerleri tarafından öldürüldüğünde “İsrail’e haklı” diyenlere ait ve ancak tuvalette dinlenilecek “tuvaletlik” bir radyo…
Yani bu radyonun haberine göre; Suriye yönetiminin düşmesini isteyen ABD Müslümanların tarafında, İsrail ise Esat’ın yanında. Yani İsrail ile ABD çatışıyor ya da İsrail, korkulu rüyası olan Hizbullah’ı besleyen Esad’a destek vererek “Hizbullah taraftarı” oluyor.
Nasıl da hakkı batıl, batılı ise hak gösteriyorlar göre biliyor musunuz? Bunlar bir sabah uyandığımızda Amerika ve İsrail’i şeriatçı ilan ederlerse hiç şaşırmayın.
Yerde ve gökte adeta fitnenin yağdığı ahir zamanda yaşıyoruz. Bu fitnelerden millet olarak kurtulmamızın yolu Prof. Dr Haydar Baş Bey’in buyurduğu gibi “sırtımızı haçlıya, yönümüzü Hacıbektaş’a dönmektir.”
Aslan ve ceylanı bir kucakta tutan, kardeş yapan ocağın adı Ehlibeyt ocağıdır. Tarihte Türk milletini Allah, kendi askeri olarak seçmiş ve Haçlının karşısına dikmiştir. Bu millete yine O’nun askeri olmak yaraşır. Bizi Hacıbektaş’a ve Ehlibeyt’e çağıran Haydar Hoca’nın elini tutalım yeter.