Uludere ikinci “çuval” hadisesidir

Irak işgalinden sonra askerin başına Amerika çuval geçirmişti. Hem de dostça geldikleri Türk üssüne, haince bir tuzak kurarak. Bu işi ise, milli günlerinde yaparak daha da özel anlamlar yüklediklerini kamuoyunda gizlememişlerdi.

O günlerde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Beyaz Sarayı aramaları bir netice vermemiş, milli günlerinin ertesinde AKP’nin ürkek tavırlar içerisinde sürdürdüğü görüşmeler sonunda askerlerimiz serbest bırakılmışlardı.

Çok cesur haşmetli Başbakanımızın o günlerde sesi kısılmış “Amerika’ya Nota vermeyecek misiniz?” diyen gazetecilere celallenmiş “Müzik notası mı veriyorsunuz kardeşim?” diyerek adeta ABD’ye nota verilemezliğini haykırmıştı.

Kendi askerine “çuval” geçirilirken gülen dışişleri bakanını Türk halkı ilk defa görüyordu. Çuval hadisesi bir işaret fişeği idi, verilen her göreve hazır “Bizim çocukların” duruşunu bozacak askerlerin “Balyozlarla” dövüleceğinin işaretiydi.

Sovyet Rusya çökünce tek süper güç ABD, demek istiyor ki “Sizler bizim çocuklarsınız, yanlış yapanın başına çuval geçiririz, çorap öreriz, balyozlarla döveriz akıllı olun, bizden ayrılmayın, sözümüzden çıkmayın.” Bu mesajı alan bazı “bizim çocuklar” işin başında oldukları halde bugün emekliliğin tadını çıkarıyorlar. Bazı “asi çocuklar” ise “Allah, Allah” dedikleri için yerel Guantanamolarda tutuluyorlar.

Sırtını ABD’ye dayayan iktidar aldığı sınırsız destek ile onların her isteğine boyun eğmesine rağmen yine de memnun edemiyor, hep bir fazlası kendilerinden talep ediliyor. Irak savaşında; ABD ile stratejik ortak olduğunu söyleyen AKP iktidarı, teskeresiz olarak işgale tam destek vermiştir.

“Arap Baharı” adıyla ABD tarafından başlatılan isyan hareketlerine AKP liderlik yapmış, lojistik destek sağlamıştır. Suriye konusu ise; Rusya ve Çin’in bu ülkeye açık taraf olması sonucunda Amerika’nın geri çekilerek Türkiye’yi kukla olarak kullandığını görmekteyiz.

Türkiye batının pohpohlamasına ve şakşaklamasına rağmen askeri bir operasyona başvuramamıştır. Bunun için zaten bir gerekçesi de yoktur.

Esasen Başbakanın bu yönde hamleleri olmadı değil oldu da, Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in başlattığı Ehl-i Beyt sempozyumlarının millette oluşturduğu kardeşlik havası iktidarı bu büyük yanlıştan geri çevirmiş olabilir.

Irak işgal edilirken TSK’den beklediği desteği alamayan ABD nasıl bugün bu kuruma bedel ödetiyor ise; şimdi Suriye konusunda da istediği işgal eylemini gerçekleştirmediği için AKP’yi cezalandırdığını düşünüyorum. Esasen ABD’nin buna ne hakkı ne haddi vardır, ancak bu ülkeye bu cesareti bizim bağımlı siyasilerimiz ve basiretsiz devlet adamlarımız vermiştir.

ABD yönetimi ile her konuda içli dışlı olan iktidar, kurumları bu ülkenin müdahalelerine açık hale getirmiştir. Wikileaks belgelerinden de anlaşılacağı üzere ABD yönetimi bu ülkenin kılcal damarlarına kadar girmiş, hatta “cemaat” vasıtasıyla adeta kana karışmış durumdadır.

Uludere olayı ikinci “çuval” hadisesidir ve Türkiye büyük bir şantaj ile karşı karşıyadır. Bir dönem daha iktidarda kalma uğruna, siyasi iktidar bu şantaja boyun eğer ise sonları Saddam ve Mübarek gibi olmak ile kalmayacak aynı zamanda tarih sayfalarına “hain” olarak geçeceklerdir.

Her şeye rağmen Sayın Başbakanın Karadenizlilik damarının kabararak bu illeti def edecek güçte olduğuna inanıyorum.

Uludere ikinci “çuval” hadisesidir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön