İnsafın kurusun hoca…

Terör örgütü ile barışmaktan hayır olduğunu söyleyenler çıkmıştı. Hem de örgütün istekleri yerine getirilerek… “Ağzın kan bile dolu olsa, kızılcık şerbeti içtiğini düşüneceksin” denmişti…

Şu günler barışçılar sessizliğe büründü yine.

Neden devletin üniter yapısını terk ederek, iktidarın özerk olmayı kabul etmesi yetmedi mi? Hemen mi istiyorlar ülke topraklarını? İnsanları alıştıra, alıştıra verseniz olmaz mı? Hani hep öyle yapılıyor da…

Barış bu kadar hayırlı madem, artık şu Suriye ile uğraşmasak. Bize bir kötülükleri yoktur. Sınırlarımızdan girip askerlerimizi öldürmüyor, karakollarımızı basmıyorlar. Kandil bu ülkenin sınırları içinde de değil. Öyle ise ne gereği var, bunlarla uğraşmaya?

Esat Büyük İsrail’e karşı olabilir. Bunun için Lübnan’daki Hizbullah’ı da desteklemiş olabilir. Ama bağımsız bir ülke değil mi? İstediğini yapar bize ne? Hem bundan neden rahatsızlık duyalım? İsrail’i korumak kollamak bize mi kaldı? Zaloğlu Rüstem miyiz? Ya da Ali Kıran Baş kesen…

Madem barışta hayır var patriotlar niye geldi? Bunları kiminle savaşınca kullanacağız? Kürecik radar üssünü sahiplerine iade etsek, patriot bahanesiyle topraklarımızı gelecek iki bin ecnebi askere de gerek yok…

Hem bu silahlar ülkemize konuşlandırılıyor madem, bunları “birkaç Mehmet” çalıştırır. Ne gerek var böyle elin askerlerine? Silahın parasını madem biz ödedik, biz kullanırız. Biz kullanacaksak, başında bizim askerimiz durmalı. Eğer kullanmayacaksak neden ülkemizde? Kullanmayacağımız silahın parasını o zaman neden ödedik?

Bu nasıl barış anlamıyorum… Hem barış için ne fedakârlıklar yapıyoruz, duasını bile Amerika’dan ithal ediyoruz. Hem de yabancı askerler ve patriotlar geliyor. Büyük bir savaş var da biz mi görmüyoruz?

Bu silahları getirenler, kullanmak için getiriyor. Öyle ise kime karşı kullanacak? Kullanmadan önüne geçmek, gerekmez mi?

Barış için dil döken hoca! Sen söyle… Bu silahlar neden? Sen bilirsin, sen merkezdesin! Bu silahların ne işe yarayacağını sen söyle bize… Bu ülkede yediğin ekmeğin, içtiğin suyun hatırına söyle…

O kadar mı tuzsuz, ekmeksizsin neden susarsın?

İlle de konuşman için İsrail ve Amerika menfaati olmalı? İsrail’e füze gidince mi, dilinin bağı çözülür. Ya da dokuz vatandaşımız öldürüldüğünde İsrail suçlanırken mi?

İnsafın kurusun hoca…

Bizi Apo ile barıştırıyorsun, Esat’la savaştırıyorsun. Esat ile savaşmakta, Apo ile barışmakta hayır olduğunu söylüyorsun. Hâlbuki ülke toprakları üzerinde çok yakında yanacak cehennem ateşini haber vererek, insanlarımızı ve iktidarı uyarabilirsin…

Diyebilirsin, “Ey iktidar bu Türk milletine kurulmuş bir tuzaktır. İstediğin kadar barış yanlısı ol, seninle savaşmaya geliyorlar. Ülkeni bölenlerle birlikte, kendi sonunu hazırlıyorsun. Topraklarının bir kısmını versen bile sana yine rahatlık yok, onlar bu ülkenin tamamını istiyorlar. Sen bir savaşın içindesin ama görmüyorsun…”

Ama bu gerçekleri söylemek yerine, Atlantik’te kâfirlerle olup nursuzlaşıyorsun. Anladık onlara askerlik yapıyorsun, ya izin günün de mi yok? Aleyhinde konuştuğunuz TSK’da asker olsanız, en az bir ay iznin olurdu!

Amerikalı tarihçi kadar olamadın…

O Amerikalı olduğu halde “Erdoğan ve Davutoğlu’nu Obama kandırıyor. Erdoğan’ın gurur ve kibri ile oynuyor, her hafta telefonla görüşerek Esat yönetimine karşı kışkırtıyor. Hedefleri modern Türkiye’yi yıkmak…” diyor.

Bu gerçekleri söyleyen bir ecnebi… Ya sen nasıl hocasın?

İnsafın kurusun hoca…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön