Tanrının çadırı!

Amerika ve Rusya’nın Suriye konusunda anlaştığı söyleniyor. ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı işbaşı yaptıktan sonra yaptığı ilk açıklama bunu doğruluyor. Bu açıklama şöyleydi: “Suriye konusunda müzakerelerin sonuç vermesinden umutluyuz.”

Türkiye ise halen “Esat gidici…” diyor.

Malum olduğu üzere Suriye konusunda Türkiye, Amerika ve İsrail ile aynı safta. Yani Rusya, İran ve Çin’in karşısında… İki yıla yakın bir zamandan beri, Suriyeli teröristleri destekleyen AKP iktidarı, örtülü ödenekten buraya çok büyük paralar akıttı. Ayrıca ülkemize sığınan mültecilere ise milyarlar harcandı ve harcanmaya devam ediyor. Sona eren sınır ticaretimiz de işin çabası…

Amerika başta olmak üzere Türkiye’yi pohpohlayan Avrupa ülkeleri iktidarı yalnız bıraktı. Tabii bu durumda iki yüz bine yaklaşan sığınmacılar, bütçemizi zorluyor. Hükümet ise Üsküdar deniz kenarına “Fener”siz bir çadır kurmuş, dileniyor!

Yardım derneklerini bu çadırda toplamış, münadilerini avaz avaz bağırtıyor. Yardım derneklerine dikkat ettim hepsi açılımcı ve yandaş… Kimisi “Kimse yok mu?” diye bağırıyor. Kimisi “İhhh ha, ha” diye zıplıyor… Kimisi de elinde ışıksız “Fener” ile dolaşıyor.

Yaklaşıp sordum: “Ne yapıyorsunuz?”

Cevap: “Görmüyor musun?”

“Feneriniz ışıksız da görmüyorum” dedim. Arkadan “Yardım etmeyeceksen çekil kardeşim ne konuşuyorsun?” diyerek sıraya girmiş soyulmaya hevesli insanlar…

Neden, diyeceksiniz…

Bir kere, ben bu yardımların sınırdan kandırılarak içeri alınan insanlara ulaşacağına asla inanmıyorum. Daha önce toplanan kurbanları duyduk… Bu geçen Kurban bayramında, Arakan için toplanan kurbanların kesilmeden Hinduların eline geçtiğini basından duymuştuk.

İskelede toplanan yardımların da, Suriye’de “Müslüman boğazlayan yamyamların eline geçmeyeceği ne malum.

Akif’in “Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela…” diye tarif ettiği Haçlı ordusu yaklaşık yüz yıl sonra, bu defa Suriye’de. Bunları destekleyen ve “kahramanlar” diyerek bağrına basan ise, AKP hükümeti.

Bir akrabam “ölmüş babam adına buraya yardım edeyim mi?” diye sordu. “Kendini de, babanı da ateşe atma. Eğer kandırılan sığınmacılara yardım etmek istiyorsan git Hatay’a… Ne verirsen elinle, o gelir seninle” dedim.

Hatırlayalım lütfen… Henüz isyan başlamamışken Türkiye’de çadırlar kurulmuştu. Sonra adeta yalvarıldı, çadırları doldurmak için… Her gün şu kadar kişi geldi diye, bayram yapıldı.

Suriyeliler çadıra buyur etmeyince, eli silahlı isyancılar devreye girdi. Ardından yüz binler geldi… Bizim yalancı ve yandaş haber kanalları harekete geçti. “Esat halkını katlediyor” diyerek, Türkiye El-Ceziresi oldular. Halkımızı bu yalana inandırdılar.

Halkını katleden Esat’ı, yine halkı destekliyor! Bunu akıl mantık alıyor mu?

Bugün Esat diyor ki, “Türkiye teröristleri desteklemesin, bir hafta da isyanı bastırırım. Genel af çıkarır, bu işe karışanları da affederim.” İsyancıların liderleri de Esat ile müzakere etmeyi dillendirmişlerdi. Ama Sayın Erdoğan, “Esat gitmeden olmaz” dedi ve engel oldu.

Şimdi Esat ile isyancılar anlaşsa ve kan dursa, sığınmacılar ülkelerine dönse ve bizler belimizi büken bu yükten kurtulsak kötü mü olur?

Çadırda kuyruğa girerek soyulmayı bekleyen kardeşim! Cinayet makinelerinin çarkları senin yardımlarınla dönüyor. Bundan haberin var mı?

Haçlı safında savaşan isyancılara yardım için kurulan bu çadır, Haçlının inandığı Tanrı İsa’nın davasına hizmet ediyor. Bu yüzden “Tanrının çadırı” desek abartmış olmayız.

İsa aşkına “bir ekmek, bir battaniye” istiyorlar.

Tanrının çadırı!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön