Türkiye’nin birinci sorunu yoksulluk?Terör sorunu dahi, yoksulluğun gerisinde kalır. Çünkü yoksulluk bitsin, terör bataklığı kendiliğinden kurur. Yoksulluğun, yokluğun, fakirliğin tek panzehiri Haydar Baş ve onun Bağımsız Türkiye Partisi’dir. Bu köşelerde hemen her gün, onun Milli Ekonomi Modeli’ni anlatıyoruz.Doğru ve gerçek olanın, sorunlara çare olarak sunulmasından daha doğal bir şey olamaz. Hasta olan doktora gider. Prof. Dr. Haydar Baş da iktisat ve ekonominin doktoru, bunu dünya kabul ediyor. Kabul etmeyen hastalıktan kırılır!Kapitalizmin; enflasyon, deflasyon, stakfilasyon ve resesyon hastalıkları ile boğuşup durur. Bu hastalıkların hemen hepsi ülkemizde yaşanmaktadır. O, bütün bu hastalıkların çarelerini bulmuş bir insan. Kapitalizmi tedavi etmekle uğraşmamış, dünyayı bu illetten toptan kurtarmak için yeni bir model yazmıştır.Model Rusya başta olmak üzere dünyada 140 ülkede çeşitli bölümleriyle uygulanmış ve kendini ispat etmiştir. “Verirdi, veremezdi” fitnesi ile meşgul olup vakit kaybedeceğimize, Rusya’ya ve BRICS ülkelerine bakalım yeter.Bugüne kadar oy verdiklerimizin, bir modelini mi duyduk da iktidar veya muhalefet yaptık onları. Sonra da ülkeyi bu kadar çaresizliğe mahkûm ettik. Küresel güçlerin destek rüzgârlarını arkalarına alarak bizi hep kandırdılar. Nasıl bir çaresizlik ki, dincisi, cumhuriyetçisi ve milliyetçi yahut sağcısı, solcusu kim gelse, kapitalizmi uyguluyor.Diğerlerinin hiçbiri, hiçbir şey veremez. Çünkü hepsi kapitalist modelin mahkûmları? Ancak Haydar Baş, dünyada mevcut üç sistemden birinin sahibi: Sosyalizm, Kapitalizm ve Haydarizm (Milli Ekonomi Modeli)?Bunu biz değil dünya söylüyor. Dünyanın en önemli iktisatçıları söylüyor. Şimdi bu sistemin ve modelin sahibi bir Türk ve siyasetçi? Bağımsız Türkiye Partisi’nin Genel Başkan’ı? Çare elimizde, biz çare arıyoruz!Dert belli derman belli, daha belanı mı istiyorsun!Adam yemin ediyor. Müslüman, yemine inanır. İnanılmadı, noterden taahhüt etti.Prof. Baş, “Benim sistemin gereği olduğu için, ben tüketicinin cebine para koyuyorum” diyor. Yani sistem, para veren bir sistem? Parayı, kutuya, banka kasalarına veya belli ellere değil; tüketicinin cebine koyan sistem?Para işçinin emeklinin cebine girince, yıllık ortalama 16 kez dolaşımda oluyor. Sistem 1.000 lira para verince tüketiciye, piyasada 16 bin liralık ticaret gerçekleşecek, bu da devlete 2 bin lira vergi getirecek. Yani bin lira verip iki bin lira kazanan bir devlet, vatandaşa bunu niye devamlı vermesin.Haydar Baş sisteminde hem devlet kazanıyor, hem vatandaş.Küresel güçler ise hava alıyor!Şuanki sistemde hem vatandaş hem devlet, küresel tefecilere kazandırıyor. Milli paraları devreye koymak demek, emek ve üretimin devletlerin kasasına ve o devletlerin vatandaşlarının cebine girmesi demektir. Kaldı ki Türkiye’nin milli parası dahi yok. O para tercüme para!..Dini, milliyeti farklı bunca devletler niye “Haydar Baş” diyor sanıyorsunuz? Haydar Baş kapitalizmin şah damarını kesti. Küresel soygunun ana caddesini her türlü sömürüye kapattı. Gün gelecek dünya Haydar Baş’ın heykelini dikecek!”Dünyada ondan akıllısı yok mu?” diyen ve her şeyi Batı’dan bekleyen, bir buluş eğer Batı kaynaklıysa ona inanan, kimliksiz komplekslilere verilecek cevabım şu olabilir: Dünyada ondan nasiplisi yoktur. Bu kalp ve gönül meselesidir. Kalbine milletini kurtarmayı koyarsın, Allah sana tüm insanlığı kurtarmayı nasip eder. “Dünyaya yüzyıllar sonra güneş yeniden doğudan doğuyor” diyen ecnebi iktisatçılar kadar bile olsa ilme saygımız olsun!Eli öpülenin bir Türk olduğunu düşünerek, Türk ve Müslüman olanın bu değerle gurur duyması, asgari beklentimizdir. Ona oy verip, iktidar etmesi ise vatan müdafaasıdır. Herkes partisinde kalarak, bir seferlik “Haydar Baş” desin ve ağlayan yüzleri güldürsün isteriz.
Dert belli derman belli!