Daha operasyon başlamadan, "ABD, Türkiye'yi tuzağa çekiyor" demiştik. "Türkiye, uluslararası hukuk kurallarına uymaz ise başına dertler alır" demiştik. "Esad'la diyalog olmadan, olmaz" dedik.
"Strateji yanlış" dedik. "Doğru taktikler, yanlış stratejide, bir işe yaramaz" dedik. " Siz Suriye'ye girdiniz, PYD Suriye bayrağı çekti, Şam ile anlaştı, ne yapacaksınız!" dedik.
Dedikte, dedik!
Trump, önce bizi Suriye'ye çekti. sonra aldı eline telefonu, tehdit şantaj, hakaret akla ne gelirse… Ergenler gibi sürekli tivit attı durdu. Yetmedi, mektup yazdı. "İt yese kudurur" denir ya, o biçim bir mektup.
Sonra, adamlarını gönderdi. "Trump olmadan görüşmem!" lafı havada kalıp, masanın baş köşesine oturdu, Mike Pence. Sayın Erdoğan ile eşit pozisyonda. Pardon da, biz ABD eyaletimiyiz!
Ardından yapılan, "ABD saygısızlık yapsa da, biz saygımızdan sevgimizden ödün vermeyiz" mealinden açıklama…Türkiye, Türkiye olalı, böyle aşağılanmadı.
Sonra ne mi oldu: "120 saat ateşkes" sağlandı. "Ateşkes" iki devlet arasında olur. ABD ile mi savaşıyoruz da "ateşkes" imzalandı! Bu bile ABD ile savaştığımız manasına gelir ama neyse.
Devlet aklı, ABD ile savaşıyor olabilir ama AKP, asla "stratejik ortak" ile savaşmaz. Bereket versin ki, sonra "bu ateşkes değil, ara vermedir" denildi de, PYD'yi muhatap alma tuzağına düşülmedi.
Sağ olsun, Çavuşoğlu!
Yörük tepkisi verdi.
ABD, iktidarı her ne ile korkuttu ise teröristlerini, "120 saatte" kurtarmayı başaracak. ABD düşman ülkedir, bunun lami cimi yok. ABD'de bir arsası, evi olanı, bu ülkede asla bakan veya vekil yapmayacaksın.
ABD, bir kararla, o bakanların, vekillerin veya başvekillerin mallarına el koysa, bizimkiler arsa derdinden, ülkeyi unutur. Böyle bir gelişme olduğuna ihtimal vermiyorum! Ama ne yalan söyleyeyim, aklıma gelmiyor da, değil.
Halkbank davasında, hükümet görevlilerinin ABD'deki malvarlıklarına el koyma iddiası, iktidarın sesini soluğunu kesmiş olabilir. Trump'ın da, İstanbul'da binası var. Biz de ona el koyarız. Yeter ki, "bağımsız Türkiye" imanı olsun.
Türkiye, Suriye'de sadece ABD'nin değil, Rusya'nın da oyununa geldi. Rusya, belli ki önce ses çıkarmadı, Suriye'ye girmemizi bekledi. Girdikten sonra, ABD'ye uydu. ABD ve Suriye arasında şimdi işin yoksa, koş dur!
Bu mu, büyük devlet olmak!
Bu mu, dünya lideri olmak!
Ya oraya girmeyeceksin, ya da girdin, kıyamet kopsa çıkmayacaksın. Bu hesaplar önceden yapılmalı. Türkiye, komşusu Suriye'ye karşı, Türk'e yakışır bir politika izleseydi, şimdi orada ne Rusya vardı, ne ABD…
ABD'nin "katılım ortağı" olmak, ABD adına Suriye'yi karıştırmaktır. Bu yapıldı mı? Evet. ABD ile birlikte "Şii Esad!" devrilmeye çalışıldı. Türkiye'de kamuoyu ikna edilmek istendi, "Esad Şii, devrilmesi lazım!" denildi.
Ve bugünlere gelindi…
Trump'ın mektubuna rağmen, İncirlik kapatılmadı. Kürecik aynen çalışıyor ve daha başka yüzlerce üs, faal durumda. ABD ziyareti iptal edilsin. Üsler, derhal kapatılsın. İncinen milli onur, tekrar kazanılmalı.
Türkiye, Suriye'de telikeli bir yanlızlığa düşürüldü. Akdeniz'i unuttu, resmen. Ege'de tehlike çanları çalmaya devam ediyor. Ekonomi, kötünün kötüsü… Bu kadar tehlike varken, askerler terhis edildi.
İstanbul'da, her an bir deprem olası durum. Fay hatlarıyla oynanmasına bile gerek yok, atom bombası üzerinde yaşıyoruz.
Suriye'de, Çin bile bize karşı, sert açıklama yaptı.
Çin nere, Suriye nere!..
Bizi tutan aklı başında, bir devlet yok. Oysa Allah'ın bize verdiği coğrafya, öylesine büyük bir silah ki, dünyayı teslim alırsın. Bağımsız Türk kafası olacak ki, bunlar söz konusu olsun. Ne yazık ki, NATO kafalar mecliste.
Kapitalizm karşıtı, NATO karşıtı kim, mecliste değil. Hep yazdım "camilerde bile NATO dolaşıyor" diye.
Neyse!
Ülke bizim, hepimizin. NATO'yu içimizden, birgün mutlaka atacağız. Ülkemin bütün sokakları Bağımsız Türkiye'nin kontrolünde olacak. Şimdi NATO'nun kontrolünde… Ne demek istediğimi, anlayan anlar.
Bizi Suriye'ye boşuna çekmediler!
En büyük diktatör, ABD liderleridir. Terörist yetiştirir, sonra ülkelerin üzerine salar, ardından karıştırdığı bölgelere "demokrasi" getirirler. Sonuçta, her yer, kan gölü ve gözyaşıyla dolar.
Suriye'de kimyasal silah kullanmakla suçlayacaklar. Daha önce Esad suçlandığı gibi… Rusya, Esad'ın arkasında olduğundan, Batı sonuç alamadı. Ancak tehlikeli bir yanlızlıkta olan Türkiye'yi kimse savunmaz.
O bölgede ABD veya teröristleri, kimyasal silah kullanırsa, dünyaya kendimiz anlatamayız. Türkiye'nin lideri Saddam'laştırılır, haberiniz olsun. Bence, amaç başından beri bu.
Türkiye'nin sistemi "diktatör" demeye elverişli değildi. Sistemi değiştiridiler önce, ben bu konuda çok uyardım. 2012'de "Erdoğan tuzağa çekliliyor" dedim. İşte o tuzağa düşüldü. Hem de "Türk tipi" tuzak.
Şimdi ne lazım, "Kürtlerin kimyasal silah ile katli"… Böyle bir şeyi, ne Türkiye, ne de lideri yapar, asla. Ama birilerinin yapıp, Türkiye'nin üzerine atması, hiçte zor değil. Türkiye de, böyle bir tehlike gördü ki, "bizde böyle silahlar yok" dedi.
Salıverilen IŞİD üyelerine dikkat edin. ÖSO içine sokulmuş tipler, bunu pekala yapabilir. Yapabilir değil, bence yapacaklar.
Esad ile anlaşıp, bu bataklıktan çıkalım!
Küresel konsept, Türkiye'nin yanlızlaştırılması ve ardından, müdahaleye açık hale getirilmesini zaruri kılıyor. Türkiye, yanlış politikalardan dolayı, tehlikeli sularda yüzüyor.
Irak ABD'nin, Suriye Rusya'nın, bunu görelim. PYD'ye TSK sopasıyla baş eğdirdiler. Şam'a bağlanmalarını, TSK sağladı. ABD, Rusya ile anlaşıp buradan çıktı.
Türkiye, resmen kullanıldı. Türkiye kazandı mı kaybetti mi, taktirlerinize bırakıyorum.