Prof. Dr. Haydar Baş’tan çalmak, Türkiye’de bir gelenek oldu. Özellikle seçim zamanları, çalmayan yok. “Milli Para veya Milli Paralarla Ticaret” tezinden tutun da, “tüketim kaynaktır”a kadar, hemen her konuda Sayın Baş’ı çalmak, bir “ahlak” oldu.
Çalmak, ahlaksızlıktır aslında.
Baş Hoca’nın yerinde başkası olsa, kahrından ölür. Ondaki sabır, kimsede yok. “Evladım, gerçekten benim tezi uygulasalar, sorun yok, bunlar bilmezler ki bu işi, nasıl yapsınlar” diye sitem eder, Baş tacımız…
Tezi çalan oy alıyor, sahibi alamıyor. Seçmen de galiba, “çalanı” seviyor.
Gel de kahrolma!
Demiyorki “kardeşim, sen bunları söylüyorsun ama bunları Haydar Baş, 20 yıldır anlatıyor!”
Demez, çalmanın dayanılmaz zevkini o da yaşıyor.
* * *
Merhum Muharrem Ertaş, kendinden çalıp okuyan ozanlarla birgün, bir düğün ortamında karşılaşır.
“Ozan”diye ortada gezen bu çalgıcılar, Ertaş’ın canının hayli sıkıyorlarmış. Çünkü itibar görüyorlar. İşte bu tipler, Ertaş’ın da olduğu bir düğünde, Ertaş’tan göstermelik de olsa destur istemek zorunda kalırlar.
Ertaş merhum “destur veriyorum ama bir de ricam var” der.
Merak edilir rica: “Benden ve oğlum Neşat’tan deyişler okumayın, başka ne okursanız okuyun!..”
Tabi Ertaş ailesinden söylemeyince ne söyleyecekler, susuyorlar.
Türkiye’de de, Haydar Baş Hoca’dan çalmadan, kim ne söyleyebilir.
Kendine ait ekonomi konusunda, kimin bir makalesi var.
Baş Hoca, bunun kitabını yazdı.
* * *
“Tüketim Kaynaktır” tezi, tek başına bir devrimdir. “Kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlı” görüşü, zaten kapitalizm ve sosyalizmi, temelden yıktı.
Her iki görüşte, “kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız” temel iktisat görüşüne dayanır. Bu nedenle savaşlar çıkaran, işgaller gerçekleştiren sistemlerdir bunlar. Emperyalizm, “sınırlı kaynak” anlayışının tezahürü değil mi?
“Kıt kaynak” inancı değil mi?
Emperyalizm, Batı’da kapitalizmdir, Doğu’da Sosyalizmdir. Kapitalizmle, Sosyalizm, ikiz kardeştirler aslında…
* * *
İşte “Milli Devlet” tezi, bu kanlı kardeşlere geçit vermiyor. “Ulus Devlet” ancak “Milli Devlet” ile yaşar. Milli Devlet ise “Milli Para” ile varlığını devam ettirir.
Devletler “dolar” saldırıları karşısında, kendilerini “Milli Para” ile korurlar.
Baş Hoca “Türkiye’nin ‘Milli Para’sı yok” der.
Ülkelerin milli güvenlikleri, artık sadece sınırlardan tehdit edilmiyor. Ekonomilerle ülkeler teslim alınır, teslim edilir.
Yabancı sıcak para, işgal orduları gibidir.
Gel de, bunlara anlat, bu kapitalistlere!
Davutoğlu ne bilir bunu!
“Irak’a ilk bomba atıldığında, ilk kredi dilimi serbest bırakılacak” diyen Bebecan’lar, bu işi ne bilirler.
Onlar sadece verilen vazifeleri bilirler. İngiltere bursuyla okuyanlar, bu ülkede mutlaka önemli yerlere getirilirler. Şekil a’da olduğu gibi… Ülke, teslim alınalı çok oldu.
* * *
Bazı kod kafalılar, bizlerin yazı ve konuşmalarında, neden ikidebir “Haydar Baş” dediğimize kendilerince çeşitli anlamlar yüklerler. Bazıları hele, “Haydar Baş” dememizden, çok rahatsız olurlar.
Yapacak bir şey yok, rahatsız etmeye devam edeceğiz!
“Çanakkale” de, ama “Atatürk” deme!
“Millet” de, ama “Türk Milleti” deme!
“Milli Para” de ama “Haydar Baş” deme!
Bunlar hep aynı kafa…
İster kabul et ister etme, Haydar Baş, dünyada ve ülkemizde devrimler yaptı. Partilerinizin onun tezlerinden çalmaları bile bunun göstergesi. Ondan çalmadan parti kuramıyorsunuz. Tıpkı, ozan Ertaş’lardan çalmadan, ozanlık yapamamak gibi…
* * *
“Milli Para” diyecek, Haydar Hoca engel!
“Milli Devlet” diyecek, Haydar Hoca engel!
“Milli Paralarla Ticaret” diyecek ama “Haydar Baş” demeyecek. Dese kendini inkar edecek. “Vatandaşlık Maaşı” diyecek, Haydar Baş, hatırlanacak. “10 bin lira asgari ücret” diyecek, 2 bin lirayı zor veriyorlar!
Babacan’ı dinlemiştim, “tüketim kabiliyetinden” söz ediyor. Yabancı parasıyla tüketim kabiliyeti kazandıracak, zaten Türkiye, bu yüzden bu halde değil mi? El parasıyla “tüketme kabiliyeti”, iflas getirdi ülkeye…
Yeni kurulacak her parti ve kurulmuş partiler, ekonomiden söz etmek için, Haydar Baş’tan aşırmaya mahkumlar, mecburlar. Dünya, ona mecbur kaldı. İstediğimiz şey basit, hiç olmazsa Ruslar kadar dürüst olsunlar.
Çalmadı, gelip istediler.
Üstelik, tezin en önemli formülleri Türk milleti için saklanıyor ve kimseye verilmeyecek. Nasibi varsa bu ülkenin, bunu ister. İktidar eder ve uygulatır. Kendimiz olmadan asla, çünkü güvenmiyoruz.