Medet ya aşk!

17 Aralık’ta, Mevlana’yı İstanbul’da andık.

Prof. Dr. Haydar Baş’ın onur konuğu olduğu proğram, “aşk”la geçti. Dinleyenlere, “medet ya aşk!” dedirtti. Aşk sultanı, aşkla anlatıldı. Konuşmacı arkadaşlarımızın tespitleri, mükemmeldi.

Okan Egesel kardeşimiz, Mevlana’nın “gitme istemem” şiirine hakikaten ruhunu katarak okudu. Bilal Karamus ve ekibi de, çok güzel ilahiler okudular. Hüseyin Baş beyefendi, üstadımızın konuşmasını, dinlendirici bir ses ve üslupla okudular.

Hepsine, kendi adıma teşekkür ediyorum.

Salonda, dinleyiciler de çok diri bir gönle sahiptiler. Salonun en arkasında, ailece oturup proğramı izledik. Gerçekten, mükemmeldi her şey… Organizasyonda emeği geçen Fuat başkana ve ekibine teşekkürler.

* * *

Üstadımızın konuşmasını, üstadımıza bakarak dinlemek, “aşk” tadındaydı.

Nasıl olmasın ki, anlatılan Mevlana, anlatan çağın Mevlana’sı…

İnsanoğlu gerçekten garip bir varlık. Şimdi Mevlana hayatta olsa, kaç kişi onun “bendesi” olur sizce. Çok hesap yapmayın, işte o salondakiler kadar.

Velinin de “ölüsünü” seven bir toplumuz. Dirisi canımızı sıkar.

Çünkü dirisi bize “Yapma”der. “Etme” der. “Gitme” der. Ölüsü hiç bir şey demiyor, tam dişe göre veli!

Mevlana, parti kursun, oy istesin, ne kadar oyu olur dersiniz. BTP’ye verilen oy kadar olur.

Belki onu dünya tanırdı, görüşlerine önem verirdi ama dibinde olanlar, o ışığı görmezlerdi bile…

Uyarıları kimilerinin, canını sıkardı!

Mevlana;

AB’ci olmazdı.

ABD’ci olmazdı.

NATO’cu olmazdı.

“Sebest Piyasacı” bir “Kapitalist”, asla olmazdı.

Mevlana bugün yaşasa;

Küresel düzene, isyan ederdi. Küresel kurtların taksimini, reddederdi. Fakirden alıp, zengine veren sistemi, “aşk”la yere çalardı. Allah’tan alır, fakire verirdi. “Kaynaklar Sınırsız” derdi.  Sağ eliyle o kaynakları alıp,sol eliyle fakire dağıtırdı.

Hak’tan alıp, halka verirdi.

Yani, “sema” ederdi.

* * *

Milli Ekonomi Modeli “sema” etmektir.

Hak’kın “sınırsız kaynakları”nı, halka dağıtmaktır.

Milli Ekonomi Modeli’nin resmini çiz deseler, “sema” eden bir “semazen” resmi çizerdim. Bağımsız Türkiye resmi çiz deseler, Haydar Baş resmi çizerdim.

Bu kadar net!

Mevlana, “dinle Ney’den” diyor, biz de, “dinle Haydar Baş’tan” diyoruz, bu sebeple. Farklı hiç bir şey söylemiyorlar. Ne Mevlana, ne Ney, ne de Haydar Baş…

“Ayrılıklardan” şikayet etmekteler.

Canın yüce doruğuna, uç”maktan söz ediyorlar.

“Canlar”a hitap etmekteler. “Biz, birbirimizin aynıyız ey can!” demekteler.

Biri “Ezeli ayrılıktan sadık gönlün kanasın” diyor, diğeri, Ney’in aslına dikkat çekip,“sazlıktan kesilmiş kamış”tan söz ediyor.

* * *

Aslında “erenler” hep, birbirlerine benzerler.

Çünkü hepsi ışığını güneşten alan yıldızlar. Işığını güneşten alan, karanlığa meydan okur tabi ki. Bağımlılığa isyan eder. Nimeti Hak’tan gören, yeryüzünde, gölge tanımaz.

"Rızkını Hüda’dan gören, şeytanın talim ettiği" kapitalizme minnet eylemez.

Aşk bu…

Ballar balını bulup, kovana tekmelemektir aşk…

Aşkın, insana bakışı da aşktır, yaradana bakışı da… Hatta eşyaya bakışı da…

Aşkın tek güneşi vardır, o da Ali’dir. Bu sebeple bütün aşıklar, “Ali” demeden duramazlar. Mevlana  ne güzel demiş;

“Cihan var oldukça Ali var olur

Cihan var olurken de Ali vardı.”

Aşk gemisinin demir attığı limandır Ali… “Dinde evvel, âhir o idi. Allah ile içli, dışlı o idi” der. Çözenlere aşk olsun… Bu sözleri ancak aşk çözer. Aşkın vadisine uğramayanlar, kendilerini zorlamasınlar!

“Çağın Mevlana’sı” ifademin, bir abartı olduğunu sanmasın kimse. Köre aşk tarifi yaptığımın pekala farkındayım. Mevlana’ya bazı talebeleri, Şems’i sormuşlar.

Bu sık olunca canı sıkılmış ve şöyle çıkışmış: “Ah gafiller! Bilmezmisiniz ki, karşınızdaki bu insanın saçının her telindei bir Şems asılıdır”.

Ne yapalım, göz gördüğüne inanır.

Hiçbir şey görmeyeni, neye inandırırız.

Neyse!

Son sözler, Mevlana’dan olsun.

Mevlana’mıza aynı duygularla:

 

“Hastalıklar senden uzak olsun 

ey canlarımızın rahatı

ey gören gözümüz

kem gözler senden uzak olsun!

 

Bedenin sağlam olsun ay yüzlü güzel

gölgen başımızdan eksik olmasın!

 

Gül bahçesine benzeyen yüzün

o gönül otlağımız

ovamızın yeşilliği

nasılsa hep öyle kalsın

hep öyle taze yeşil.

 

Bizim canımıza gelsin

senin bedenine gelen ağrı.”

Medet ya aşk!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön