Liderimiz Prof.Dr. Haydar Baş’ın aslan gibi Er’i, Mustafa kardeşim, Hak’ka yürüdü. Mide kanaması ile hastaneye giden Prof.Dr. Mustafa Er hocamız, kalp krizi sonucu, çok sevdiği liderinin peşinden gitti.
Allah, rahmet eylesin.
Bizi acımızla bırakmayıp saldırıya geçen, CIA ajanı “nursuz”un tetikçileri, tam da kendilerine yakışır şekilde, iğrençliklere başladılar. Bunlarla meşgul olmayacağız ancak şu kadarını söyleyeyim:
Eğer gerçekten ülkede FETÖ ile bir mücadele varsa, işte onları buradan ihbar ediyoruz. Baş Hoca’nın ölümünde bile ona saldıranlar, kripto FETÖ’cüdürler. Gereği yapılsın. Eğer yapılmazsa, iktidar töhmet altında kalır.
Gelelim bir başka konuya;
Merhum Mustafa Er, koronadan ölmedi.
Liderimiz Haydar Baş’ın damadı veya akrabası da değil. Ama bir el, Sayın Er’in hocamızın “damadı” olduğunu iddia etti. Bununla kalmadı, “koronadan öldü” iddiasında bulundu.
Bu telaş neden!
Neden ısrarla, her şeye “korona” etiketi yapıştırılıyor!
Çünkü gerçeklerin “korona perdesi” ile örtülmesi gerekiyor. İfade edelim ki liderimiz Prof.Dr. Haydar Baş koronadan değil, kalp krizinden vefat etti. Akciğerleri su toplamış, ateş ve nefes darlığı sorunu ile hastaneye yattı. Sonrasında ise üzücü haber geldi.
Anlamadığımız şey, (daha doğrusu anlayıpta anlamadığımız şey) bu “korona” telaşı niçin!
Endişe nedir!
Sayın liderimizin kıymetli eşi Ayşe hanımefendi dahi korona çıkmadı ve taburcu oldu. Çok sevilen ve Baş Hoca’ya talebeliğinden beri yakın olmuş, Prof. Mustafa Er Hoca’ya bile “korona” ve “damat” etiketi yapıştırmak, bir “tezgah” şüphesi doğruyor içimizde.
Haydar Baş’tan söz ediyoruz.
Evi önünde anarşi çıkartılıp, bir olaya karıştırılmak istendi. Oğlunu asker ocağına teslim edip dönerken, Susurluk’ta işi oldu bittiye getirip, bir suikast ile ortadan kaldırılmak istendi. İftira ve sahte deliller ile içeri tıkılmak istendi.
Şimdi tüm bunlar ortada iken, bizim “yanlış haberleri”, iftira ve karalamaları, normal görmemiz mümkün değil. “Ailesinden 8 kişi korona oldu” veya “Haydar Baş koronadan öldü” tarzı baskın haberler, çok düşündürücü.
Ayrıca, “TOKİ yakınındaki camide kandil günü ibadet ettiler” fısıltıları, needüğü belirli sitelerde yayınlayanlar, neyi örtmeye çalışıyorlar, gerçekten farkındayız. Bir kere, Baş Hoca’nın fabrikasında mescit var, Evinin altında bin kişilik mescit var. Evin az yukarısında kültür merkezinde, 5 bin kişlik mescit var.
Neden TOKİ camisine gitsinler!
Ömrümüzde TOKİ camisine, bir tek arkadaşımız gitmedi, gitmez çünkü ihtiyaç yok.
Hepsi yalan düzmece ama bu senaryo niye üretiliyor:
“Haydar Baş koronadan öldü” iddiasını vatandaşın zihnine kazımak için. Bugün kazınır ama vakti geldiğinde silinir. Ayrıca hocamız bir ay boyunca, evden dışarı çıkmadı. Yalan olur da, bu kadar olmaz.
Baş Ailesi’nin avukatları ve BTP’nin yetkili organları, Meltem Medya Grubu’nda yapılan açıklamalar dışında, hiç bir haber ve açıklama dikkate alınmasın. Gerçekler üzerine “korona örtüsü” çekilmek istense de, her şeyin farkındayız.
Dünyayı saran Haydar Baş gerçeği, Türkiye’yi de sarınca, NATO/CIA ajanları harekete geçtiler. Ama bilsinler ki şimdi çok daha bilenmiş durumdayız. Liderimiz geride yüzbinlerce Haydar Baş bıraktı.
2003 seçimleri sonrası, “bu tez ama benli ama bensiz, mutlaka iktidar olacaktır” demişti. Şimdi aramızda ayrılınca, eski açıklamalarını hatırladıkça aslında, bizlere her şeyi söylemiş ve gitmiş.
O, bütün vazifelerini yaptı.
Sıra bizlerde…
Bizim, liderimizin öğretilerinde ve manevi gölgesinde, Bağımsız Türkiye mücadelesini devam ettirmemiz şart oldu. Bundan böyle, göz yaşımızı içimize akıtacağız. Bizlere yas bile tutturmadılar, lanet olsun onlara ve arkasındakilere…
Ama şu kadarını bilsinler;
Artık binlerce Haydar Hoca var!
O’nun çok iyi eğitim almış ve çok iyi yetişmiş evlatları var. Bu camiada o kadar “HAYDAR” var ki… Tabi ki Baş bir tanedir. O da, Haydar Baş…
Bu damar öyle bir damar ki, asla soyu kesilmez.
Soysuzlar bunu bilseler iyi olur.
Yezit, Kerbela’da 72 kişiyİ katledince, peygamber soyunu bitirdi sanmıştı. Bitmedi, kıyamete kadar devam eder, onların yoluna ne Baş’lar feda edildi.