Çok yalancı bir iktidar!Öyle ki, doğruyla hiç işleri yok adeta. Haklarını yemeyelim, bir doğrularını hatırladım bak! O da, "cemaat ne istediyse verdik" mevzusu. Bu doğruydu. Bugün pişkin pişkin sağa sola laf atarak "onlar paralelle beraberler" diyorlar ya, ha işte o "Paralel"; her istediğini almıştı bunlardan. Eski ortak yolsuzlukları gizlemekten vazgeçip fahşedince ayran içip ayrı düşmüşlerdi. O koalisyon bozulmasaydı, elli defa yok olmuştuk!Vademiz dolmamış!* * *Ortaksız yapamıyorlar malum. Bu defa Öcalan'ı ortak ettiler, iktidarlarına. Resmen değil tabi ama 'ortak bildiri'leri gayet resmiydi. Devletin sarayına Öcalan girmişti. Sadece devletin sarayına mı, sanki bu beylerin içine bile girmişti. Dışı akepe, içi pekaka gibi bir görüntü vardı ortada."On emir" telakki ettiler, o zırvaları?Emir almaya alışmış iktidar, Öcalan emrini mi hazmedemeyecekti? Öcalan elinden "baldıran zehri" bile olsa içeceklerdi. Çünkü varlıkları buna bağlı. "Eşikten süpürülmüş" olmalarına karşın, "çözüm süreci" hürmetine, kullanma tarihleri uzatılmış görünüyor.Ama yinede "Öcalan bizi arkadan vurdu" demeleri yakındır. Yahut "kandil sözünde durmadı", "İmralı ne istedi de vermedik" türü açıklamalar.* * *Tek doğrularından bahsettik. Şimdi suçüstü oldukları şu Kabataş yalanına biraz değinelim. Kabataş'ta türbanlı bir kadının ve bebeğinin üstü çıplak, deri eldivenli kişiler tarafından darp edildiği yalanına? Kabataş düzmecesi iktidarın en tepesi tarafından "vay benim bacıma ha!.." denilerek dibine kadar kullanılmıştı. Ayarlanmış gazeteciler olayın kahramanı kadınla söyleşiler yapmış, bu konuda açıkoturumlar tertip etmişlerdi. Elde kamera görüntülerinin olduğu söylenmişti.İşte o Kabataş olaylarıyla ilgili polis raporu ortaya çıktı. Raporda tam 2560 saatlik kamera görüntüleri ile olayın düzmece ve yalan olduğu, tertip olduğu, emniyet raporu ile belgelendi. Suçüstü olan 13 yazar, yandaş gazetelerdeki köşelerinde, aynı gün "Diliniz KABA, vicdanınız TAŞ" başlığı ile birer yazı yazarak, kendilerini savundular.* * *Bir iktidar uğruna Ya Rab, ne tezgâhlar kuruluyor!Yalan üstüne ne iktidarlar kuruluyor. Ne ayrılıklar körükleniyor. Ne hayatlar karartılıyor. Ne gerçekler örtülüyor. Az bir menfaate, din ve imanlar satılıyor. Şimdi bir iddianın daha yalan olduğu ortaya çıktı: Bülent'e Suikast!"Bülent'e Suikast" iddiasıyla devletin ırzına geçilmişti, hatırlıyor musunuz? Devletin Kozmik Odası'na girilmiş, istenenler alındıktan sonra da, bu işin üstü örtülmüştü. İktidar uğruna bir gelinin ırzı ve namusu, iddia konusu yapılabiliyor da, devletin ırzı, es geçilir mi? Zaten toplumun ırzı namusu devletle korunur, kendi özelini koruyamayan bir devlet, nasıl ırz ve namus korur, takdirlerinize bırakıyorum. "Kahpe içerde olursa kapı kilit tutmaz" demişler. * * *Benim bildiğim insanlar, namusları uğruna hayatlarını ortaya koyarlar. Fakat iktidar uğruna namusların ortaya serilmesini gerçekten anlamıyorum.Bugüne kadar ne yalanlarla, neler alındı bir düşünelim. Ergenekon, Balyoz yalanlarıyla bölgenin aslanı sirk cambazlarının oyuncağı yapıldı. Ne canlar yaktılar, o yalanlarla. Ne iftiralar attılar. Şimdi her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar. "Asker cami bombalayacaktı" diyenler, terör örgütleri refakatinde türbe bombalıyorlar.* * *"Sümeyye'ye Suikast" tezgâhı tutmadı çok şükür!Millet olarak bu işten şimdilik yırttık hamdolsun!Savcılık bu konuda da bilgi ve belge isteyince, bir kaç parça yandaş gazete parçasından başka bir delil bulunamadı. Kabataş Raporu ortaya çıkınca, bu iddia şimdilik donduruldu sanırım.7 Haziran'a kadar, Allah cümlemizi yeni iftiralardan korusun!
Bir iktidar uğruna ya Rab ne tezgahlar kuruluyor!