12 Eylül davasını, ABD yetkililerinin “Bizim çocuklar başardı” sözüyle kendi aralarında kutlamalarını yakın yıllarda kendi ağızlarından Türk kamuoyu duymuş, öğrenmişti. AKP iktidarı 12 Eylül referandumunda “Evet” sonucunu elde etmek için, Başbakan Erdoğan mecliste ağlayarak mahkûm mektupları okumuş ve istediği sonucu almıştı.
Yaşları yüze dayanmış sanıkların, işledikleri suçların üzerinden tam oyuz yıl geçmiş olmasından dolayı, mevcut şartlarda bir ceza almaları zaten söz konusu değil. Öyle ise oynanan bu tiyatro neyin nesi, ayrıca Sayın Evren fail mi, kurban mı?
Atlantik’in “bizim çocuklar” dediği insanlar, kendileri ile birlikte hareket eden ve onlar adına iş yapan taşeronlardır. O günlerde Evren ve arkadaşları ile çalışan ABD, bugün AKP ile çalışmaktadır. Otuz yıl sonra da AKP’yi bize yargılatacaklar, yaşayanlar görecektir.
Öyle ise Evren gerçek fail değil, gerçek fail Amerika’dır. Bunlar böyledir kullanır ve yargılatır, sonra da sallandırırlar. Bundan dolayı Evren, seksenlerde piyon ve şimdi de kurban olarak seçilmiştir. Gerçek failleri görmez ve yargılamaz isek, kendimizi avutmuş oluruz.
Herkes 12 Eylül’ü yargılama derdinde, peki neden öncesini ve gerçek faili yargılamıyoruz?
Fidan gibi delikanlılar birbirlerini öldürdüler, bunların ellerine bu silahları kim verdi?
Bu işin içinde olan NATO casusları kimlerdir?
Sağcı ve solcu tetikçilere silah verenler mahkeme önüne çıkarılıp bunlara hesap sorulmadıkça, bu yargılama bir aldatmacadan ibarettir. ABD’nin “çocukları” seksenlerde ihtilal yapmıştı. Şimdi ise “Yargılama” yapıyorlar. Sadece yargılama mı? Elbette hayır. Yıllarca yargılanmayı bekleyen, hapislerde can veren, ne ile suçlandıklarını dahi bilmeyen insanları sorgusuz, sualsiz zindanlarda tutmaktalar.
Eminim şu anda Beyaz Saray’da “Bizim çocuklar eski çocuklarımızı yargılıyorlar” diye konuşuluyordur. Ancak çocukları yerine “O babaları” ve hedefleri, hesapları sorgulanmış, yargılanmış olsa; milletimiz bilinçlenir.
Bu sayede Atlantik’in bundan sonraki fitne, fesatlarına karşı uyanık olmayı öğrenir. İleride çıkarmayı düşündükleri Alevi-Sünni çatışmasına karşı da temkinli hareket etmiş olurlar.
“ABD’nin çocukları” sözümüze kimse kırılmasın lütfen. Çocuklar en çok babalarına güvenir, dayanır ve onlar adına iş yaparlar.
Hepimiz çoluk çocuk sahibiyiz. Baba veya çocuk olmak her insan için kaderdir. Ancak devletler için kader olmamalı ve bir devletin Dışişleri Bakanı “Hışşt! Çocuk sen gel” diye parmağıyla çağrılmamalı, Obama tarafından.
Soros’dan beslenen basın yayın kuruluşları tarafından, görmezden gelinen konuşmaya ve tartışmaya dahi değer bulunmayan bu hadise, çok vahim ve düşündürücüdür. İnsan komşunun çocuğunu dahi böyle saygısızca çağıramaz, kovboydan terbiye ve ahlak beklenir mi?
Bağımsız Türkiye iktidarında; ihtilallerin, muhtıraların hesabı; gerçek faillere sorulacaktır. İşgal ettikleri ülkelerin ve kanlarını akıttıkları Müslümanların, namuslarını kirlettikleri Nur hanımların hesapları tek tek sorulacaktır.
PKK’ya verdikleri desteğin ve askerin başına geçirdikleri çuvalın, kaymakama atılan tokadın da hesabı sorulacaktır. Yeter ki yediden yetmişe Bağımsız Türkiye deyip kendimize gelelim.