Uçak kazasından sonra, uçak korkum epey bir süre geçmez artık. Zaten bilet fiyatları da yaklaşılır gibi değil. Trabzon’dan, otobüsle döndüm. İstanbul’dan Trabzon’a, bizim Köroğlu’nun atıyla gitmiştim.
Mustafa köroğlu, adaşım Kırtorun ve Hasan Hüseyin Tekin kardeşimle, unutulmaz zevkli bir yolculuk yaptık. Gönüller bir olunca, yol mu dayanır insana… Üstadımızın evladı sevgili Abdulkadir’in düğününde, hep beraber olduk.
Çocuklar gibi şendik valla!
Gittiğimde çocuklaştığım tek yer, Trabzon’dur. Herhalde, baba ocağı olmasından… Bu, bütün arkadaşlarımız için aynı. İnsanlar, bir ideal ve ruh etrafında toplandıklarında, doğmuş olurlar.
‘Bağımsız Türkiye’ ideali, insanın “gönül” olduğu, Atatürk’ün “Vatan” olduğu gerçeği, bir kilim gibi dokunmuştur hepimize… Böyle bir ocak, hepimiz için baba ocağıdır.
Nerede doğarsak doğalım, fikir ve gönül dünyamız, Trabzon’da doğmuştur. Ve ancak burada, sonsuzluk yatağına gireceğiz. Dostlarımızın mezarlarını ziyaret ettik, sanki hepsiyle konuşuyor insan…
Neyse!
Dostlar, örnek bir düğün oldu yine, her zaman ki gibi… Düğün, Kur’an ve dua ile başladı, sonra Türk tasavvuf müziği, Türk sanat müziği ile devam etti. Ardından türküler, kemence, davul, zurna, kolbastı, ne ararsanız…
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, düğünleri de kurtardı. Düğünde eğlenmek, “günah” gibi anlatıldı yıllarca. Bu konuda da, tam bir ölçü içinde eğlenmeyi de öğretti hepimize. Halay da çektik, horon da teptik.
Üstadımız,halaya da girdi bizimle, horona da…
İbadette alınan manevi zevk, horonda da alınır. “Müzik, fasıkın fıskını, aşıkın aşkını artırır” demişler. Sanki yerde değil, gökte sema ediyorsunuz. Kalbine Allah’ı koyanın, horonu da sema etmek gibidir.
Bunu yaşıyorsunuz o an…
Kuyumcu Selahaddin’in çekiç sesleri ile dönmedi mi Mevlana…
Aşk nelere kadir!
Yunus,“Aşksızlar öğüt verme” der. O yüzden biz, aşksızlara, ruhsuzlara değil, sizlere hitap ediyoruz. Anlıyorsunuz, ne demek istediğimizi…
İşte böyle dotlar!
Düğünden sonra, kaldım Trabzon’da bir hafta kadar. Üstadımızın, fikir ve gönül ziyafetlerine, iştirak etmeye çalıştık. Tabi ki, yemek ziyafetlerine de… Bizler misafir değiliz ama üstadımız, o kadar önem verir ki misafirlerine…
Hayatımda misafiri bu kadar çok seven, başka bir insan görmedim. Rahmetli babası ve dedesi de, öyleymiş. Dedesi, “misafire, aç mısın diye sorulmaz” dermiş. “Kibarlar” olarak nam salmış Baş ailesi, aslında Horasan’dan gelme…
Bir dedesi de, Sarıkamış şehidi, Baş Hoca’nın…
Doğumu, “Kuş Mustafa” lakaplı, Haçkalı Baba’nın duasıyla müjdelenmiş, ismi, “Serdaroğlu” denen veli bir zat tarafından “Ali Haydar” olarak koyulmuş.
Tabi, gençlik yıllarında da yetişmesine, Battal Gazi torunu, Kocavaiz oğullarından Hayri Öğüt’ün etkisi söz konusu… Öğüt hazretleri hem maneviyat, hem devlet adamıdır. Asker sevgisinin temeli, bu zattır.
Hangi insanın hayatında, bu kadar veli kişilerin, etkisi sözkonusu. Hangi insan çocukken, veliden veliye teslim edilmiş bir kişiliğe sahip.
Bugün, dünya ekonomistleri, neden bu insanın etrafında bu kadar dönüyor sanıyoruz. Düğünde, Alman, Rus ve Azerbaycan ekonomistleri vardı. Hepsi alanında otorite olmuş, akademisyenler.
O düğünde, şunu anladım bir kez daha:
Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Eokonomi Modeli sadece bir ekonomi tezi değil. Aynı zamanda bir, barış tezidir. “Kaynaklar Sınırsız” görüşü, “kaynaklar sınırlı” savaş gerekçesini, ortadan kaldırmıştır.
“Sınırlı” olan şeyin kavgası verilir, “sınırsız” olan için, kavga edilmez. Dünya, bu tez etrafında eninde sonunda bütünleşip, “kaynaklar” savaşı vermekten vazgeçecektir. Yaratıcı o kadar “sınırsız kaynaklar” vermiş ki, insanın aklı duruyor.
90’lı yıllarda Baş Hoca konferanslar serisi düzenletmişti. O konferanslarda, “Ne zengin Allah!” diye sayha atar, adeta kendinden geçerdi. “Kaynaklar Sınırlı” yalanı ile insanlığı aldatan küreselcilere inat, Baş Hoca, Allah’a atılan “cimrilik” iftirasını, yerle bir etti tezleriyle.
Dünyanın her tarafında, “kaynaklar” fışkırıyor. Geçtik dünyayı, dünya dışında “kaynaklar” bulunmaya başladı. NASA, Psyche 16 asteroidiyle ilgili müthiş bir öngörüde bulundu.
Psyche 16 asteroidinde altın ve çok değerli taşlar bulunuyor. Bunların değeri, 700 Kentilyon dolar tutarında. Bu miktar, dünyada bütün insanlara eşit dağıtılsa, kişi başına düşen pay, tam 93 milyon dolar.
Bizi, asteroid değilse de, Haydar Hoca zengin edecek!
Türkiye’deki madenler, 82 milyona eşit dağıtılsa, Baş Hoca’nın taahhüt ettiği, 10 bin lira asgari ücret, kadınlara 2 bin lira Vatandaşlık Maaşı, erkeklere bin lira Vatandaşlık Maaşı vermek, çocuk oyuncağı.
Canlar!
Düğünden girdik, bakın nereden çıktık!
Trabzon’a gidince, her şey, Baş’a dönüyor. Dünya Haydar Baş’a dönerken, Türkiye’nin açlıktan başı dönüyor. Bu kötülüğü kendimize yapmayalım. Kendimizden vazgeçtik, evlatlarımıza yapmayalım.
Türklerin kaderi, tarih boyunca hep, Horasan erenleriyle kesişmiş. Yine öyle olacak. Geciktirerek ancak sürünmemiz uzar. Eninde sonunda, kurtuluşumuz yine, onların nefesiyle olacak.
Trabzon’dan dönerken, heybemde olanlar, bu günlük bu kadar…