ÇÜRÜDÜNÜZ!

Bir zamanlar bizim olan kanalı izliyorum. Otuz yıllık alışkanlık diyelim!
Hanımefendi haberleri sunduktan sonra bir kitap tanıtıyor. Bir tanıdığının ya da arkadaşının kitabıdır, bilmiyorum; her neyse, o önemli değil. Bu arada kitap hakkında olumsuz düşünmediğimi belirterek şunu ifade edeyim:

Haydar Baş’ın hayatını anlatan, üstelik onun isteğiyle yazılmış “Hakikate Adanmış Hayat” isimli eser, Haydar Baş’a ait olan kanalda yer almadı. Bir haber spikerinin elinde tanıtılmadı. Ama sokaktaki birinin kitabı, o ekranda bizzat spiker eliyle tanıtıldı.
Ve bir zamanlar Haydar Baş’ı “lideri” görenler, tüm bu gelişmeleri her zamanki gibi sessizce, sadece izlediler.

Sorgulamadılar.
En azından, “Hocam hayatta olsa, yayın politikanız bu mu olurdu?” demediler, demiyorlar. Sadece izliyorlar.
Yazmış olduğum bu eserle şunu çok daha iyi gördüm ki: Bir zamanlar Türkiye’nin en aktif hareketi, değişmiş ve dönüşmüş.

Mesele benim yazdığım kitap değil. Bunu, üstadım Haydar Baş’ın istemiş olması da değil. Çünkü arkadaşlar bunu çoktan aşmışlar.
Mesele ne biliyor musunuz?
Sizleri, Haydar Baş’ın kitabı bile kendinize getirmedi.
Sarhoş biri yazsaydı, hatta düşman biri yazsaydı, açıp bakmayacak mıydınız, “acaba ne dedi?” diye?

Haydar Baş diye bir sevdanız, sevginiz şöyle dursun; Haydar Baş’ın adına bile tahammülünüz yok.
Keşke sokaklara adı veriliyor diye sevinç gösterisi yapacağınıza, kalbinizde yer etmesi için uğraş verseydiniz.
Kendinizi kandırmayın beyler!

Haydar Baş’ı sattınız!
Düşüncesini, tezlerini, fikirlerini, duruşunu, davasını… Her şeyini sattınız!
Haydar Baş’ın yaptığı her şeyi yıktınız. Yıkmaya da devam ediyorsunuz. Buna kurdukları yuvalar da dâhil.

Bir kitapla, her şey böyle ayan beyan oldu.
Haydar Baş mana idi; manaya sırt döndünüz, ete kemiğe sarıldınız.

O ekranlarda yanlış bir insana, hatta yanlış bir cümleye tahammülü olmazdı.
Anında arar, “Siz et kafalı mısınız? Sizleri kullanıyorlar!” diyerek fırçalardı.

Pos bıyıklı adam, ne kadar rahatsın değil mi? Ne arayan var, ne fırça atan…
En büyük hainliği sen yaptın!
Oysa sen görevden alınmıştın. Yerine getirilen adamı da kaçırdınız.

“Sana verilen görevi neden bıraktın gittin?” demiştim o arkadaşa.
Cevap olarak, “Gözlerini büyük bir hırs bürümüş bunların, bana iftira atmalarından korktum,” dedi. Haklıymış, karşılarında duracak her ismi, bir şekilde etkisizleştirdiler, itibarsızlaştırdılar.
Evet, bir yere gelme adına her şeyi değiştirmek, dönüştürmek istediler ve başardılar.
Her şeyi bitirdiklerini gördükleri an, yeni bir kulvar arayacaklar; yine değişecekler.

Anlamıyorsunuz!
Değişen yayın politikası değil, sizlersiniz!
Yayın politikası düzeltilir ama sizler düzelmezsiniz.
Çünkü düzeltecek kalbe, kalplerinizi kapattınız.
Değiştiniz de ne elde ettiniz? Hiç!
Tarlanızı başkalarına sürdürüyor, kendiniz uzaktan bakıyorsunuz.

Haydar Baş’ı aşk ile, şevk ile anlatan bir eser, Haydar Baş’a ait kurumlara giremiyor.
Ne okuluna, ne televizyonuna, ne partisine, ne de partililerin kitaplıklarına…
Diyelim sizlerin ihtiyacı yok; hep yetişmiş adamlarsınız, öyle ya, Haydar Baş’ı Yusuf Karaca’dan mı okuyacaksınız!
Hatayı Haydar Hoca yapmış haşa, “yaz” diyerek…

İyi de, çocuklarınızı da mı düşünmediniz?
Çocuklarınız 80’leri bilmez, 90’ları bilmez, 2000’leri de bilmez.
Torunlarınız da hiçbir şeyi bilmez.
Onlara da mı bir sevginiz yok?
Onların Haydar Baş mücadelesini bilmeleri sizler için bir değer ifade etmiyor mu?

“Bana inanmıyorsunuz” sözünün ne kadar gerçek olduğunu, ben bu kitap olayıyla yaşayarak gördüm.
Koca koca adamlar, hiç merak etmediler.
Hiçbir heyecan duymadılar.
Okuyanların heyecanlarını bile görmediler. Onların heyecanlarıyla alay ettiler.

Ne söylüyorum biliyor musunuz:
ÇÜRÜDÜNÜZ!

Sizleri değil kitap, Haydar Baş’ın kendisi gelse diriltemez.
Vallahi de, billahi de kitap almanız umurumda olmadı, olmaz da.
Ben vazifemi yaptım.

Ve bu arada, birinci kitabım ikinci baskıya hazır,  ikinci kitabım da baskıda…
Sizler yolunuzda koşun, ben yolumda. Görelim mevlam neyler neylerse güzel eyler.
Ben sizlere acıyorum. Yanlış anlamayın, sizleri de kurtarmak istiyordum. Bu yüzden uyarırdım, bu yüzden sitem ederdim ama artık vazgeçtim. Mümkün değil dönmeniz. Çünkü sizlerin sorunu benimle değil, Haydar Hoca ile bu yüzden sizleri, Haydar Hoca bile kurtaramaz!

Göreceksiniz!

Sizlere acırsam, sizler gibi olayım.

ÇÜRÜDÜNÜZ!
Başa dön