Haydar Baş’ın Ehl-i Beyt kubbesi

İslam coğrafyası Haçlı dünyasınca kan ölüne çevrilmiş, ümmetin içine ecnebi eliyle Şii-Sünni fitnesi sokulmuş, ülkeleri parçalanmanın eşiğine getirilmiştir. Nil’den Fırat’a vaat edilmiş topraklarına kavuşma inancı ve azminde olan İsrail, kendini müdafaa için Demir Kubbe adını verdiği savunma sistemini başarıyla tamamlamıştır.

Müslümanlar çağdaş Yezitlerin fitne ve fesadı sonucu güçlüden, Haçlıdan ve Büyük İsrail projelerinden yana olmuştur. Gelinen bu noktada Hz. Hüseyin Efendimizin Yezit’e karşı yaktığı kıyam ateşini, asrımızda Prof. Dr. Haydar Baş yakmıştır.

Hz. Hüseyin Efendimiz koltuk uğruna kıyam etmemiş, Yezit’e bu amaçla karşı durmamıştır. Koltuk uğruna teslim alınan ve kullanılan İslam’ı, Yezit’in elinden kurtarmaya gitmiştir. Bunun hayatına mal olacağını bildiği halde yolculuğuna devam etmiş, kendi isteği ile canını İslam’a kurban etmiştir.

Hem de öyle bir kurban ki elli yedi yaşında oldukça genç sayılabilecek bir yaşta, saçları ve mübarek sakalları kınalanmış tam bir kurban… Kendisine hitaben “Kurban olduğum, saçların kendi rengi midir, yoksa kına mı yaktın?” diyen sahabeye “biz de dert çok saç ve sakalı erken ağarttık” buyurmuştur.

Aradan on dört asır geçmesine rağmen Yezit ölmemiş kıtalar dolaşmakta. İslam’ı koltuklarına malzeme yapan Yezidi anlayışa sahip çağdaş Yezitler türemiştir. Bunlar elbette Muaviye oğlu Yezit değiller, babaları farklı ama maksat ve amaç aynıdır.

O zaman da İslam dünyalık menfaat uğruna kullanılıyordu, bu gün de… Üstelik koltukta kalma uğruna Müslümanlar, Haçlı ve Yahudi dünyasına peşkeş çekilmektedir. Bu duruma karşı çıkmak gerektiğine inanmalarına rağmen, tıpkı o gün Hz. Hüseyin efendimize bahane ürettikleri, akıl verdikleri gibi bugün de aynı yorumları yapmaktalar.

O günün şartlarında “Yapma ya Hüseyin, Yezit ile başa çıkamazsın, o çok güçlüdür. Güçlü ordusu var, biz de biliyoruz Yezit kötü bir insan ama elimizden ne gelir? Ona nasıl karşı koyabiliriz? Allah’ta görüyor, biliyor elimizden ne gelir? Üstelik bu kadar Müslüman yanlışta değil ya, bu kadar sahabe hepsi yanlış yolda mıdır?

O gün Yezit’i Hz. Hüseyin efendimize karşı müdafaa edenler, bugün Amerika ve İsrail’i aynı gerekçelerle müdafaa ediyor, ona destek olanlara destek veriyorlar. Bu da günümüzde Müslümanları, Yezit taraftarlığından daha kötü olan Yahudi ve Haçlı taraftarlığına taşımıştır.

Yani Yezit taraftarlığı böyle bir taraftarlık karşısında zemzem ile yıkanmış sayılır. İşte bu vahim durum karşısında sessiz kalıp, tüm olanları seyretmeyen Haydar Baş Bey Hz. Hüseyin Efendimizin yolunu kendine yol olarak seçmiştir. Siyasete bu sebeple girmiştir.

“Hocanın ne işi var siyasette” diyenler eğer Müslüman ise Hz. Hüseyin Efendimize baksınlar. Hüseyin efendimizin Yezit’le ne işi varsa, Haydar Hocanın da çağdaş Yezit’lerle ve bu mücadelenin yolu olan siyasetle aynı işi vardır.

Müslümanları, Hz. Hüseyin Efendimiz her türlü çürümüşlükten ceddi peygamberin yoluna davet etmiştir. Halkın kendisini yarı yolda bırakacağını bildiği halde yoluna devam etmiş ve ailesi ile yalnız kalmıştır. Ancak on dört asırdır uyanışın ve yiğitliğin, imanın, İslam’ın simgesi olmuş, kıyamet sabahına kadar unutulmayacaktır.

O bir bayraktır… O bir davadır… O bir imandır… O bir aşktır… O bir örnektir

Yahudi ve Hıristiyanların bir bilek, bir yürek olarak oluşturdukları demir kubbelere karşı, Sayın Baş, Şii ve Sünni ihtilafını yok etme amaçlı sempozyumlarla Ehl-i Beyt Kubbesi oluşturmuştur.

Tüm Müslümanlar olarak Ehl-i Beyt ortak paydası altında mezhep ve ırk ayrımı gözetmeden Hüseyni bir aşkla, Prof. Dr. Haydar Baş’ın oluşturduğu Ehl-i Beyt Kubbesi altında toplanmalıyız…

Yoksa İsrail ve Haçlının demir kubbeleri altında; varımızı, yoğumuzu, ülkemizi, kıble ve istikametimizi, birlik beraberliğimizi velhasıl her şeyimizi kaybederiz…

Ne mutlu bunu idrak edenlere…

Haydar Baş’ın Ehl-i Beyt kubbesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön