Yaşananları görüyorsunuz değil mi?
Oynanan tiyatroya neredeyse hepimiz inanacağız. Hatta bir adım ötesi: İyi şeyler olduğuna, olacağına inanacağız. Çünkü senaryo yazılmış, roller dağıtılmış. Yönetmen belli: ABD. Oyuncular hazır; yerli ve yabancı tüm figüranlar sahnede. Reji kusursuz, makyaj güçlü, spotlar açık…
Ve biz, her şeyin farkında olduğumuzu zannederken, aslında gözümüzün önünde yazılmış bir kaderin seyircisiyiz. Fakat bir adam vardı. 2015’te bu senaryonun sonunu da, figüranlarını da, nereye bağlanacağını da tek tek anlatmıştı: Prof. Dr. Haydar Baş.
Bugün insaf sahibi herkes, “Haydar Baş bunları nasıl bildi?” diye soruyor. Sosyal medya denen dijital çölün ortasında, Con Sinov adlı bir X kullanıcısı şöyle diyor:
“Son derece paranormal… Haydar Baş bu öngörüyü hangi temele dayanarak yapmıştı acaba… Ona bu cümleleri on yıl önce kurduran faktörleri merak ettim.”
Sevgili Con Sinov kardeşim!
Bu öngörüler, “kehanet” değil; bu topraklara âşık bir yüreğin, ülkesine dair taşıdığı “kerametli” bakışlardır. Kalbi 73 yıl “Allah, vatan, millet” diyen bir adamın, vatana kurulan tuzakları yıllar öncesinden görmesi şaşırtıcı değil, olması gerekendir. Haydar Baş, “son nefes için siyaset yapıyorum” diyordu. Onun siyaset anlayışı, koltuk değil kefen hesabıydı.
“Türkiye’yi bölmeleri için önce ülkücüleri ikna etmeleri gerekir; göreceksiniz, ülkeyi ülkücülere böldürecekler.”
Bu söz ona ait. 90’larda söylemişti. Ne tesadüf değil mi, bugün yaşadıklarımızla bire bir örtüşüyor. Türkiye’nin parçalanmasının önüne geçmek için ortaya koyduğu çözüm neydi?
Vatandaşlık Maaşı.
Altını ise Milli Ekonomi Modeli ile doldurdu. Çünkü biliyordu: Lira’mız, Avro’ya eşit olursa; kimse bölünmek istemez. Çünkü herkes, ekmeğini o para biriminden kazanırsa, ayrılığı değil birliği savunur.
Ama biz duymadık. Görmedik. Üstünü örttük. Şimdi ne mi oluyor?
Cumhuriyetçisi, İslamcısı, Milliyetçisi, Türkçüsü, Kürtçüsü; “Terörsüz Türkiye” maskesiyle, Türksüz Türkiye’ye doğru koşar adımlarla yürüyor. Ve biz hâlâ alkışlıyoruz!
Dön bir bak, nasıl bir oyun bu!
FETÖ yüzünden, “hizmet” kelimesinden tiksinir olduk. Amerikan Evliyası, bir gecede hain oldu. 250 can gittikten sonra, “biz kandırıldık” diyerek kurutulmaya çalışılan bir ihanet var ortada. Ve bu ülkede ne garip ki, her şey bir gecede değişebiliyor.
Şimdi, otuz tane çürük silahı teslim ettiler diye, milleti minnet etmeye davet ediyorlar. “İktidara sahip olanlar” değil artık, “iktidara yandaş olanlar” konuşuyor. Gaflet, dalalet değil bu; bu bildiğiniz ihanet.
Devletin tapusuna ortak alanlar, tarih önünde hesap verecek. Bu işin liderleri, ihanetin tam göbeğinde. Şüphe eden, Gençliğe Hitabe’yi bir daha okusun.
Ve utanmadan, halkı tehdit ediyorlar. “İnanmayanlar Amerikancı-İsrailci” diyorlar. İki kelimeyle suç, bir cümleyle hedef gösterme çabası! Peki binlerce TIR dolusu silahı kim teslim etti? Hangi keleşle kandıracaksınız bu milleti?
İstiklal Marşımız “Korkma!” diye başlıyor. Çünkü biz korkmadıkça, onların hesapları bozulur. Bugün Türk olmayan milletlerin hepsinin marşında umut vardır, ama sadece Türk milleti korkusuzlukla başlar.
Şimdi soruyorum:
Sinan Ateş cinayetini hatırlıyor musunuz?
Ben o zaman dedim: Bu cinayet, ABD’nin elini soktuğu bir oyundur. Hedef sadece bir insan değil, bir partinin teslim alınmasıydı. Ve oldu da! O kurşun sadece bir bedene değil, bir zihniyete sıkıldı. Bugün o partide, BOP’un sağ kolu gibi davrananlar kimler?
Türkiye’de hiçbir şey sebepsiz değildir. Hele Ankara’nın göbeğinde işlenen bir cinayet hiç sebepsiz değildir. Rusya’yı Suriye’den çıkarmak için Ukrayna’yı başına bela edenler, bu ülkede “Ötükencilerden” Kandilci çıkarmayacak mı zannediyorsun?
Sözde “devletin başını eğdirmeyiz” diyenler, “anayasayı değiştirmeyeceğiz” sözünü verebiliyorlar mı? “Bu fakir bu görevde oldukça, papaz verilmeyecek” diyenler, Trump’ın bir mektubuna, sözünü yediler. Bırakın Türkiye’yi, bölgeyi idare eden ABD’nin Ankara büyükelçisi Barrak ya!
“Kurtlar Vadisi” gibi diziler bu ülkede boşuna çekilmedi. Dizi bitti, plan sahneye çıktı.
Ve biz bu oyunun içinde, sadece figüranız.
Ama unutma:
Hiçbir figüran, sonsuza kadar susmaz.
Çünkü bu milletin kanında isyan vardır.
Çünkü bu milletin ruhunda hakikat vardır.
Ve unutma:
Burası Türkiye. Kıyamet kopsa da, Türkiyeli değil; Türk kalacağız.