İbrahim Anlaşmaları ve Gerçek Hedef

Son zamanlarda sıkça duyduğumuz bir kavram var: İbrahim Anlaşmaları.

Peki bu gerçekten bir “anlaşma” mı?
Anlaşmaysa, kimler arasında yapıldı?
Hedefi, amacı ne?
Ve en önemlisi, bu bir barış anlaşması mı?

Cevap çok net: İçinde ABD ve İsrail’in olduğu hiçbir anlaşma barış anlaşması değildir ve olamaz. Sınırları hâlâ ilan edilmemiş, sürekli genişleyen bir İsrail’in daha ne kadar ülkeyi hedef alacağını İsrail’in dışında kimse bilmiyor.

Detaya bile girmeden söyleyebiliriz: İbrahim Anlaşmaları’nın temel hedefi, İsrail’in güvenliğini sağlamak ve büyüme yolunda karşısına çıkabilecek engelleri ortadan kaldırmaktır. Ancak bana göre mesele bunun çok ötesindedir. Burada İsrail sadece bir “koçbaşı” görevindedir.

Trump’ın “Gazze’ye güzel evler yapacağız, Filistinliler orayı boşaltsın” sözleri hâlâ hafızalarda. Önce bölgede İran’ın kolları koparıldı. Kasım Süleymani başta olmak üzere, Nasrallah gibi efsanevi figürler şehit edildi. İran’ın içindeki İsrail etkisi, ne yazık ki bu şehadetlerde pay sahibiydi.

Bugün “Terörsüz Türkiye Projesi” adı altında aslında Türksüz bir Türkiye inşa ediliyor desem, kaç kişi anlayabilir? “En milliyetçi”, “en mukaddesatçı”, “en cumhuriyetçi” görünen adreslerin nasıl bir araya getirilerek, bu planın içine çekildiğini görmek istemeyenler, bölgemizdeki gelişmeleri de anlayamaz.

Devletler için 50 yıl uzun bir zaman değildir. Asıl mesele, yürüyen projeye bakabilmektir. İran’ı sistemin içine çekmek için önce dövüyorlar, sonra “terbiye” ediyorlar. Ve bence bu konuda mesafe de kat edildi. Benzer “ehlileştirme” çalışmaları Türkiye’de siyaset üzerinden yürütülüyor. İsim vermeye gerek yok; içeri girip çıkan siyasileri dikkatle izlerseniz, neyin döndüğünü anlarsınız.

İbrahim Anlaşmaları adı altında önce Ortadoğu, ardından dünya dönüştürülüyor. Arap-İsrail çatışmasını sonlandırmak gibi gösterilen bu projede asıl hedef; önce İslam’sız bir Ortadoğu, sonra da Müslümansız bir dünya inşa etmektir.

15 Eylül 2020’de, Trump döneminde imzalanan anlaşma; İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında gerçekleşti. Ancak en dikkat çekici konu, bu anlaşmaların neden “İbrahim Anlaşmaları” olarak adlandırıldığıdır. Bu isim bize çok tanıdık değil mi?

Hatırlayın, Vatikan üzerinden yürütülen “Dinlerarası Diyalog” projesi bir dönem Türkiye’de FETÖ tarafından temsil ediliyordu. “İbrahimi Dinler” söylemiyle Türkiye’de zemin kazanmaya çalıştılar. Fakat Haydar Baş gerçeğine çarptılar. Haydar Hoca, tek başına Kuvâ-yı Milliye ruhuyla bu hayasız akıma karşı direndi ve bir efsane olarak tarihe geçti.

8 Şubat 1998’de, Gülen’in Papa’ya yazdığı mektup şöyle başlıyordu:

“Üç büyük dinin doğum yeri olan toprakların, dünyayı daha iyi yaşanabilir bir yer kılma yolundaki kutsal misyonumuzu bilen halkından size en içten selamları getirdik…”

Devamında, “Papalık konseyi misyonunun bir parçası”  olduklarını beyan ediyordu. Başında İncil okunarak,  vatansız bir şekilde, bir Hristiyan gibi gömüldü. Üstelik de Haydar Baş’ın yıllar önce öngördüğü şekilde… “Müslüman edecektim, elimden alıp kaçırdılar” demişti.

Papa’ya verdiği mektupta, Urfa, Harran, Hatay, Antakya ve Tarsus başta olmak üzere; Kudüs’e kadar bir alan çiziliyordu. “Bu bölgeler üç dinin ihtiyaçlarına göre düzenlenmeli” diyordu nursuz. “Üç dinin ortak atasının Hz. İbrahim olduğu” iddiası ile algı oluşturuluyordu. “İbrahim’de buluşalım” söylemi, içimizden “hoca” kılıklı bir haine seslendirilmişti.

Haydar Hoca, bu tehlikeyi yıllar öncesinden fark etmişti. “Bu olay din olayı değil, hedef  Türk vatanıdır!” diye haykırıyordu. Ne yazık ki halk da iktidar da kulaklarını tıkadı. O “cemaat” denilen yapı, iktidarla el ele vererek Haydar Baş’ın şahadetine kadar ona hayatı dar etti.

Şimdi Trump ve ardılları, aynı oyunu “İbrahim Anlaşmaları” adı altında sürdürüyorlar. Bu kez tehdit ve şantajla tüm Müslüman ülkeleri imzaya zorluyorlar. Sudan ve Fas çoktan imzaladı.

Netanyahu, Endonezya, Nijer, Moritanya, Somali gibi ülkelerle de görüşüyor. Azerbaycan’a bile teklif götürüldü. 1990’larda “İbrahimi Din” projesiyle başlatılan bu süreç, bugün “anlaşma” adı altında dayatılıyor.

İslamsız Müslüman coğrafya… Müslümansız dünya… Türksüz Türkiye… Hedeflerine hızla yaklaşıyorlar. Bunlar birbirinden bağımsız şeyler değil.

Bugün İbrahim Anlaşması’na imza atmazsanız, yarın “terörist” ilan edilmeniz işten bile değil. Oluşturdukları sözde terör listelerine alınmanız, sadece bir imza kadar uzağınızda.

Son sözümüz şudur:
“Yetiş ya Muhammed, Yetiş ya Ali!”

İbrahim Anlaşmaları ve Gerçek Hedef
Başa dön