İdlip’e giderken Hatay’dan olmak

Irak’ın başında, Saddam vardı. Saddam’ın elinde tüfek, gökyüzünü kurşunluyordu. Irak kendine dar geliyordu, Kuveyt’e yürüdü. Tabi birileri ona, gerekli telkini veriyordu sürekli. Kuveyt’e girdikten sonra ona, “çabuk çık!” dediler.

Çıkmasına fırsat vermeden, ABD tepesine bindi. Kuveyt bir yemdi çünkü öncelik Irak’ın işgaliydi. ABD, Bağdat yakınlarına kadar geldi.  İstese Saddam’ı indirirdi. İndirmeden, dönüp gitti. Geride  bir, ‘Çekiç Güç’  ve “uçuşa yasak bölge” bırakarak… 

Bu arada Türkiye’nin başında, Özal vardı. Özal, (karşılığnı mezarında bulur inşallah) Baba Bush’un “dostum” dediği biriydi. O kadar teşvik etti ki ABD’yi, az kalsın Irak’ı, Türkiye’ye işgal ettirecekti.

O zaman da iktidara, “yanlış yoldasınız!” diyen yine, Sayın Haydar Baş oldu. Hiç unutmuyorum özel bir ortamda, “bu adamın ABD’de kanını mı değiştiler” demişti. Malum,  Özal, ABD’de ağır bir kalp ameliyatı geçirmişti.

İşte o zamanlar, yani ABD’nin ilk körfez çıkarmasında, Baş Hoca şu tarihi uyarıyı yapmıştı: “Dikkat edin! ABD her ne kadar görünüşte Saddam için geldiğini söylese de, hedefi Türkiye’dir. ABD Saddam bahanesiyle bölgeye yerleşir. Burada bir Kürt Devleti kurdurur. Sonra da Türkiye’yi böler.

Bu, birleşik kaplar misali Irak’tan, İran’a, Suriye’ye ve Türkiye’ye sıçrar, bölgede Arz-ı Mev’ud hayali gerçekleşir. Adı “Kürt” ama aslı Yahudi olan bir ‘devlet’ kurulur. ABD tiyatro oynuyor…”

Kıymetli dostlar!

Bakın nerden nereye geldik. Arşivde 90 yılların Öğüt Dergisi’ne isteyen bakabilir. Cümlesi cümlesine böyle. Ben bir üniversite talebesi iken o zamanın İcmal ve Öğüt dergisinde yazan her şeyi adeta, yutardım.

Her satırı resimleriyle aklımda kalırdı. Bir başka gün size,  önemli bir tarihi belge niteliği taşıyan Öğüt’ün “laiklik” sayısından söz etmek isterim. “Memelekette din ve vicdan hürriyeti varsa, laiklik ihlal ediliyor” başlıklı, 1986 tarihli dergi dergi…

Prof. Dr. Haydar Baş’ın çıkışları, uyarıları, tarihi belgeler niteliğindedir. Türkiye’de kavga unsuru yapılan hiç bir konu yok ki, o konuda Baş Hoca konuşmamış, olsun. Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden hiç bir konu yok ki, o konuda uyarıları olmamış olsun.

O adeta Türkiye için, Allah’ın gönderdiği uyarıcı bir kuldur. Allah, her ülkeye böyle kıymetli kullar versin. 

Onun, bunun değil, Allah’ın kulu!

Tabi mesele, bu insanın dinlenlip dinlenilmemesi… Atatürk’ü bir millet dinledi, istikbalini kazandı. Öyle birini dinleyeceksin ki, küresel kefen biçtiği seni, ellerinden alsın, dünyanın doruk noktasına çıkarsın.

Şimdi Türk milleti kimleri dinliyor, söylememe gerek yok;

ABD’den korunmak için Rusya’ya yalvarıyor, Rusya’tan korunmak için ABD’ye… Bir Gün Rusçuyuz, ertesi gün Amerikancıyız. Dönmekten milletin  başı döndü!

Neyse konudan kopmayalım;

ABD, Irak’tan toprak kopardı, Büyük İsrail’e monte edilecek günü bekliyor. Tıpkı, 91’deki çıkarmada Saddam’ı indirme imkanı varken indirmediği gibi… ABD devlet aklıyla hareket eder. Şartların olgunlaşmasını bekler.

Irak’a öldürücü darbe için, AKP’nin gelişini beklediler.  Müslüman’a darbe indirmekte hep, AKP’ye nasip oldu. Müslüman Irak’ın işgali ve parçalanması gibi. Irak’ta doğurulan gayri meşru bebek, AKP’nin kollarında büyütüldü, Barzanistan oldu.

Bakın geldik Suriye’ye… 

Sıra Suriye’de… 

Film, senaryo aynı…

Senaryoya Rusya eklendi. Filmin bu senaryosunda ayı ile dans var. Ayıyla dansa kalkarsan, dansı ayı bitirmeden oturamazsın. Ne demişti Putin: “Senaryoda oda içinde bir tüfek varsa, o patlamadan film bitmez

Irak cehhennem ama Kuzey Irak, cennet!

Suriye cehennem ama Kuzey Suriye, cennet!

Tesadüf mü!

Küresel proje yürüyor.  BOP yürüyor ve ne yazık ki, BOP içinde Rusya da var. En azından Suriye bölümünde…İsrail Suriye’ye canı istediği zaman saldırıyor. Rusya, beklenen tepkiyi vermiyor.

 Üstelik, İsrail bir Rus uçağı bile düşürdü. Ne savaşın eşiğine geldiler, ne de öyle çok gerildiler. 

ABD ve Rusya, kökü İngiltere’de olan bir el tarafından, Arz-ı Mev’ud konusunda, el sıkıştırılmış görünüyor.  

Sözün özü; ABD-Rusya, Suriye’de, Türkiye konusunda mutabıklar. Asla, NATO arkamızda olmayacak. NATO’nun 5’inci maddesi, “Türkiye sınırları içinde bir saldırıya uğrarsa” şartı var. Olsa bile değişen bir şey olmaz.

Türkiye’nin İdlip’te gezmesi, yorulması bir tuzaktı ve bu tuzaktan çıkamıyor. Meclis bu işe el koyup, millet adına, iktidarı bu bataklıktan çekmeli… 

Yoksa, Suriye bataklığında işimizi bitirecekler!

İdlip’e giderken, eldeki Hatay’dan olmak var.

Türkiye, iç cepheyi sağlamlaştırmalı. Günlük siyaset bir kenara bırakılmalı ve bekamız için gereken yapılmalı. İdlip’te sıkışan teröristler, Hatay’a doğru süpürülecek. Bu, Hatay’ı tehlikeye düşürecek.

Hatay, Büyük İsrail önünde, en büyük engel. Atatürk bir HAT çizdi, ay/hilal hattı ve HATAY oldu. Kurulacak sözde Kürdistan’ın denize ulaşması, Hatay’sız mümkün değil. Her şeyi burada demeyelim! 

HATAY, Atatürk’ün ölümüyle yarım kalmış, 100 yıllık savunma hattıdır. Savunma hattına geçip, düşmanı orada bekleyelim. Bozkurtlar, boz ayının da hakkından gelir, Atlantik çakalının da…

Ne, Rus’un S-400’ü için yalvarın, ne ABD’nin Patriot’u için. Birlikten, beraberlikten ve haklı olmaktan, daha güçlü silah yoktur. Önce haksızlıktan vazgeçelim. Haklı olalım ve hakkımıza sahip çıkalım.

Bilge kişiliğe, milli akla ve vicdana, her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Atatürk Vatandır tezi etrafında birleşelim. Rusya Amerika kim oluyor, bizim Haydar Hoca’mız var. Atatürk’ümüz var. 

Ali’miz, peygamberimiz, Allah’ımız var!

Biz, biz olalım, bu en büyük silahtır. 

Dört boru ile değil, gökbörü ile kurtalacağız.

İdlip’e giderken Hatay’dan olmak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön