İmansız ve vicdansızların kutsal ittfakı!

Kadınlar, "Ev Hanımı Maaşı" alsalar, mutfak masrafları çıkar mı çıkmaz mı? Yani her kadın çalışsın çalışmasın, evde yaptıkları hizmetleri karşılığında, devlet olara maaş verse, bu kadar boşanma olur mu?

Asla.

Kadın her ay, bu devletin vatandaşı olduğu için bin lira alacak. O bin lira, ne güzelliklere gebe haberin var mı? O, bin lira evde kavgayı önler, Güneydoğu'da terörü… 

Sadece bin lira…

Bekarlar evlenir, o bin lirayı almak için. Bir de çalışıyorsa kadın, ekle onu maaşına. Çocukları varsa, 18 yaşına kadar Çocuk Maaşı alacak, 18'den sonra Vatandaşlık Maaşı. Çocuk doğduğunda, 15 bin lira doğum ikramiyesi…

O zaman, değil 3 çocuk, aile 5 çocukta yapar. Ya şimdi, evlenmiyor gençler. Çünkü en büyük dert geçim… Vatandaş olduğu için, evin erkeği de, Vatandaşlık Maaşı alacak. Etti mi iki bin lira, çocuksuz üstelik.

Hiç çalışmadan 2 bin lira…

Çalıştı karı koca "asgari 5 bin lira" dan, evlerine tam 12 bin lira girdi mi? İki kişi ve eve giren paraya bak. Bu evde kavga olmaz. Bir "puştluk" yoksa, boşanma da olmaz.

Hanelerde huzur yükselir. Senin bir anda, "sorun" gördüğün çok şey, sadece maaşla düzelir. AKP Genel Başkanı "iş yok" diyor. Demesine gerek yok, her şey ortada, İŞ'te yok, AŞ'ta yok.

Vatandaş kandırıldı, "İş ,Aş, Haydar Baş" demedi. "Madenler Lozan'da verildi" yalanına inandı. "Nasıl verecek!" dedi ve Haydar Hoca'yı seçmedi.  Baş Hoca, nasıl vereceğini kalem kalem anlattı, onlar şeytanı dinledi.

Bütün kuş beyinlilere söylüyorum:

Türkiye'nin şuanda ödediği faiz, vatandaşa dağıtılsa, bir eli yağda bir eli balda olur. Ayrıca, kişi başına düşen gelir, Haydar Baş'ın vereceği paranın bile üstünde görülüyor. Yani devlet, bu parayı kağıt üzerinde verdi görünüyor.

Kapitalizm uygulandığı için, kimin eli kimin cebinde belli değil! 

Belli aslında, ecnebilerin eli, Müslümanların cebinde… Ama o Müslümanlar(!) ecnebi "elinden" pek hoşlandıkları için, "çekin elinizi cebimizde!"diyemiyorlar.

Seçtikleriniz küresel tefecilerin, tahsildarları. İktidar olmak için onlara sözler verdiler. Onlar senin ülkende, bunlara destek verdiler. Bunlar da, görevlerini yapıyorlar. Senden alıp, ecnebiye veriyorlar.

450 ton altınını, İngiltere'ye verdi bu iktidar. Mehmet Şimşek, kendi itiraf etmişti.

Türkiye'de partiler  NATO'cu partilerdir. İyi Parti tüzüğüne yazdı "NATO
Şemsiyesi altındayız
" diye. "NATO'nun İYİ Partisi " diye ilk gün yazmıştım. Neden hiç bir ülkücü, bu ülkede NATO'ya bir tek laf etmedi bugüne kadar.

ABD'ye "def ol!" diyenlere, Kürtlere, Bozkurt işareti yaparlar da, neden ABD üslerine karşı eylemsiz olurlar. Bu çakallık değil mi? Gerçek Bozkurt, bu ülkenin kaynaklarını nasıl gündem etmez. 

"Milliyetçi", ülkenin bırakın altınını, borunu, taşını toprağını bile dava etmez mi? Gerçek milliyetçi Uğur Mumcu'ydu, Deniz Gezmiş'ti, Yusuf Aslan'dı. Anti Emperyalist olan, herkes.

NATO'yu "şemsiye" yapmışlar, 6-Filo'yu "kıble" yapmışlar, kapitalizmi kendilerine yol seçmişler.  Onlar yürüdükleri yolda, sizleri, efendileri adına sömürüyorlar. Zamlar, aldıkları borçların faizlerine gidiyor. 

Verdiğin oy sana "yol, su, elektrik" olarak gelmiyor. Sana attıkları kazık, "su, elektirik, doğalgaz" faturalarıyla geliyor. Ve sen bunu anlamıyorsun. "Herkes gelse aynısı olur!"  öğrenilmiş çaresizlik içinde, Haydar Baş'ı görmüyorsun.

Görme, sürün!

Bu ülkenin bor madenleri var. Altını ve toryumu var. Doğalgaz ve petrolleri var. Kaz Dağları'na gittin sadece ağacı konuştun. 

Hangi güç, altınları konuşturmadı? 

Hangi güç, Madenler Yasası'nı konuştrumuyor? 

Hangi güç, Petrol Yasası'nı konuşturmuyor?

İçerde kaynakları kaptıranlar, Akdeniz de mi koruyacaklar.

Aynı yasaları Irak'ta çıkarmak için, Irak işgal edildi. Türkiye işgal edilmedi fakat, maddeleri bile aynı olan o yasalar çıktı. Yoksa işgal edildikte, biz mi görmüyoruz!

AKP Genel Başkanı, "Arapa Baharı, Türkiye'de olacak mı?" sorusuna, "Türkiye'de Arap Baharı Kasım 2002'de oldu" demişti. Anla, ne demek istedi.

Hey gidi Türkiye; sen nasıl zengin bir ülkesin haberin var mı? Kaynakların senden başka dünyayı doyuruyor, farkında mısın!

Türkiye'de siyasi parti liderleri, ısrarla iki şeyi ağızlarına almazlar: 

Birincisi "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünü, ikincisi ise Türkiye'nin sahip olduğu "kaynakları". Ne Atatürk'ten konuşurlar ne de kaynaklardan, sizce bu sıradan bir şey mi?

Hem kaynakları hem de Atatürk'ü konuşan, Prod. Dr. Haydar Baş, neden mecliste değil, bilmem anladık mı!

Bakın göreceksiniz; partiler birleşecekler. Zaten hepsi kapitalizmde birleşmişler, bu ayrı konu. Ama ülke kötüye gittiği için, ülke battığı ve iflas ettiği için, iktidar "gelin birleşelim" diyecek.

Eninde sonunda birleşecekler. İflas eden, batan Türkiye'ye, hiç bir şey yapamayacaklar. Herkesin partisi elinde kalacak. Dışarıdan yeni paralar gelmeyecek ve borçların ödenmesi istenecek.

Kim ne yapacak?

Hiç bir şey.

Sonunda Haydar Baş'a gelecekler!

Ama ben yerinde olsam, hepsini kovarım!

Çocuktum memlekette bir "deli doktor" vardı. Deli değildi adam belki de veliydi. Ölmek üzere iken hastayı doktora getirirlerdi. O da, "neden öldürüpte  getirmediniz, şerefsizler!" derdi.

Ama bizimkiler, öldürüp getirecekler!

Bu ülkenin kaynaklarının ecnebiye aktığını görüpte, izleyenler de iki şey yoktur. Bir, iman, iki, vicdan.

İmansızlar ve vicdansızların kutsal ittfakı!

İmansız ve vicdansızların kutsal ittfakı!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön