İslam Hıristiyanlığa ‘meze’ yapılıyor!

Diyanet, zırvalarına bir yenisini ekledi.

Faize “helal” dedi resmen. 

İnsanın aklına, “bunlar hangi dine göre konuşuyor!” sorusunu getirdiler. Bu kafalar “tek din”li değiller maalesef. Diyalogcu kafalar, “üç din”le karışalı çok oldu. 

“Üç Büyük Din” adında İslam’a ilk başkaldırı, Nursi tarafından gerçekleleştirildi. FETÖ ile tekrar edildi bu ülkede. “İbrahimi Dinler”, “semavi dinler” adları altında,1998’den beri ne faaliyetler yapıldı. 

Papa’ya verilen mektup ile “ihanetin” ve “kalkışmanın”, ilk adımı atıldı. İlk kalkışma, İslam’a yapıldı, sonra devlete yöneldi. Abant Toplantıları’nda, ne çamlar devrildi, hatırlayın.

 El kaldırarak “Vahiy mi, akıl mı” seçimleri yapıldı. “Vahiy” bir kenara atıldı. Vahiy kenara atılınca, kim veya kimlerin “aklı”, “din” yerini aldı, tabi ki, “egemen güçlerin” aklı. Vatikan ve diyalog aklı, “din” diye “Müslüman” takılan ajanlar tarafından topluma enjekte edildi.

“Diyalog/Hoşgörü” masallarıyla…

“Sadece benim dinim haktır demek, en büyük dinsizliktir!” diyen, Diyanet’ten sorumlu dönemin AKP bakanı,Mehmet Aydın, Abant’ta “ABD bizi izliyor,dikkatli konuşun” diye uyarı yapıyordu. ABD’ye göre bir İslam’ın temelleri atılıyordu.

İslam ile hesaplaştılar resmen. 

Allah, “sadece İslam hak” derken, Diyalogcular, “üç din de haktır” dediler. “Allah katında din İslam’dır” ayetini “diyalog’a engel” görüp, cuma hutbelerinde kaldırdılar. Bütün bunları AKP ve o zaman “Cemaat” denilen illet, birlikte yaptılar.

‘Cemaat’/FETÖ, AKP’nin omuzlarında hep, milletin dinine ve imanına, sıktı. Belli ki, o omuzlarda halen, imana ve dine ateş edenler var. Olayı, “yanlış verilmiş bir fetva” olarak görmek, büyük oyunu görmemektir.

İslam, Hıristiyanlaştırılıyor!

Dince kutsal sayılan şeyler, halen FETÖ ateşi altında. Allah’ın haram ve helal sınırları, iktidarı elinde tutanları kulllanarak, aşındırılıyor. Atatürk’ün kurduğu Diyanet, çok yanlış bir yolda…

İçinde, bir  FETÖ temizliği yapmasına imkan yoktur. Böyle bir Diyanet’in ne “fetvasına”, ne raporuna, ne de ikazına, inanmak mümkün değil. Bunca yolsuzluk ve hırsızlık iddialarına karşı bir hutbe dinlediniz mi!

“Devlet malını yiyen domuzdur!” diyene, bu kurumdan hiç rastladınız mı?

Yazıklar olsun, ne diyelim!

“Faiz TOKİ’ye helal"miş!

Allah’ım, güler misin ağlar mısın!

Köyümüzde hikaye olarak anlatılır: Sonradan “çavuşlar” adını alan bir ailenin evladı askere gider. Komutan “İslam’ın şartı kaç” diye sorar. Biraz düşünür içinden “altı desem çok, 2 desem az” ve “üç” diye cevap verir.

Komutan bir tokat atar ve “İslam’ın şartı 5’tir” der. Bizimki cevap verir: Komutanım kızma, bende namaz yok, sende de oruç yok, kaldı, 3!” 

Emin olun, ülkede yaşananlar fıkra gibi artık. 

AKP, zinayı suç olmaktan çıkarmış, domuz etini “kasaplık et” lisetesine almıştı. Vatandaşın gözünde “helal” yapmıştı, Diyanet ise faizi “helal” yaptı. Zaten geriye, “İslam” diye bir şey kalmadı.

İslam Hıristiyanlığa ‘meze’ yapılıyor!

Devlet, dini korumak zorunda, laik devletin dini koruma gibi bir görevi de var. Laiklik, “dinin devlete, devletin dine müdahalesini önlemek”tir. AKP, ne yazık ki devlet gücüyle İslam’a müdahale ediyor. 

İslam’ı getireceğiz!” iddiasıyla yola çıkan bu kafalar, ülkeden İslam’ı götürdüler. Yerine, ahlaksızlığı, zinayı, domuzu ve faizi getirdiler. 

Bütün bunlara ses çıkarmayanlar ise “dinlerini çok az bir bedele satanlar”dır. “Papaz ve Hahamlarını ilah edindiler” ile Diyanet’i “ilah” edinler arasında, fark ne!

Diyanet fetvasına razı gelmek, haramı “helal” görmek, işte bu ayetlerin muhatabı yapar insanı. 

İşin Kur’an ve iman boyutunu, en iyisi, Prof. Dr. Haydar Baş’tan dinleyin. Söz konusu “fetva” ile alakalı, çok değerli açıklamaları oldu.

 “Dinlerarası Diyalog” furyasına karşı, 22 yıldır verdiği destansı mücadelesinin bedelini ağır ödeyen ve halen “adliyelerdeki FETÖ artıklarıyla” ödemeye devam eden bu insanı, her konuda dinleyelim.

Devlet veya devlet direksiyonundakiler, Sayın Baş’ı vaktinde dinleselerdi, 15 Temmuz olmazdı.

Neyse!

Şuan Diyanet’in başında  olan arkadaş için, ODATV’de yayınlanan şu satırlara bir göz atın derim:

Ali Erbaş, FETÖ’nün en önemli platformlarından biri olan KADİP/Kültürlerarası Diyalog Platformunun yönetim kurulu üyesiydi. Erbaş, örgütün Abant Toplantıları’nın müdavimleri arasındaydı. Ali Erbaş, kapatılan Kimse Yok Mu Derneği’nin etkinliklerinde vitrine çıkıyor, Fethullahçılar için “gönül erleri” diyordu. Birlikte çalıştığı yakın arkadaşı Suat Yıldırım ise firarda. 

Erbaş ile firardaki Suat Yıldırım’ın ortak bir noktası daha var: 15 Temmuz’da Akıncı Üssü’nde yakalanıp bırakılan Adil Öksüz. Öksüz de, Suat Yıldırım ve Ali Erbaş’la birlikte Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde görevliydi.

Adil Öksüz’ün doktora tez jürisine Yıldırım ile Erbaş birlikte katılmış, iki ismin “geçer” oyu ile Öksüz doktor unvanına kavuşmuştu.

Başka sözüm yok, sanık sizindir efendim!

İslam Hıristiyanlığa ‘meze’ yapılıyor!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön