Yaşadığınız ülkenin sorunları, siyasetin içinde olsanız da dışında olsanız da yakanızı bırakmaz. Bir yere ait olmak zorunda değilsiniz. Muhalefetin ya da iktidarın tarafı olma mecburiyetiniz yok. Hele ki bizim ülkemizde, muhalefetiyle ve iktidarıyla küresel bir projenin sahnesinde tiyatrolar oynanıyorsa…
Ne diyordu Özgür Özel:
“Ben bu iktidarla menemen bile yapmam.”
Sanki yapmıyor!
Sen, iktidarla birlikte BOP’un (Büyük Ortadoğu Projesi) içinde değil misin?
Sen “Anayasa değişsin” demiyor musun?
Sen konuşmalarında “Kürtler ve Türkler” diyerek bu milleti halklara ayırmıyor musun?
Sen de “Türk milleti” demiyorsun, iktidar da demiyor, ortağı da demiyor.
Bilge insan Prof. Dr. Haydar Baş, 2015 yılında yaptığı bir konuşmada ne demişti:
“AKP, MHP ve HDP birlikte Türkiye’yi bölecekler; CHP ise göstermelik muhalefet yapacak. Bu işi halledecekler…”
O konuşma yıllar sonra viral oldu, milyonlar izledi.
“Haydar Baş bunu on yıl önce nasıl söyledi?” dediler.
“Bu bir kehanet olmalı” dediler.
İleriyi göremeyen körlerle oturup kalkanlar buna “kehanet” diyebilir. Ama bu keramettir.
Bir ülkeyi elbise gibi giyen, kendini o toprağa adayan bir gönül, gelecekte olacakları da görür.
Otuz yıl önce “Türkiye’yi ülkücülere böldürecekler” dediğine defalarca şahidim.
Vatansever kardeşlerimiz elbette istisnadır; fakat yaşananlar da ortada.
MHP’nin nasıl bir dönüşüm yaşadığını hepimiz görüyoruz.
Yeni Sevr’e “çözüm süreci” denecek kadar ne değişti de bu noktaya gelindi?
Sinan Ateş cinayetiyle birlikte bir güç, MHP’yi sadece AKP’nin değil, doğrudan BOP’un yedek parçası hâline getirdi.
Öcalan’ı Meclis’e davet etmeyi, DEM’liler bile akıl edemezdi. Seslendirmeye cesaret edemezlerdi.
Ama neler yaşandığını herkes görüyor.
Eğer ülkesi, partilerinden daha kıymetli insanlar olmazsak, yakında üzerinde siyaset yapılacak bir vatan bile kalmayacak.
MHP’nin bu değişimini “siyasi risk almak” diye görenler, olayın derinliğini kavrayamıyor.
Suriye’den Rusya’yı çıkarmak için Ukrayna belasını başına saran irade, MHP’yi de Sinan Ateş cinayeti üzerinden bir tuzağa düşürüp, AKP’ye monte ederek BOP’a omuz vermelerini sağlamış olamaz mı?
Öyledir demiyorum.
Ama olamaz mı? diye akıl yürütüyoruz.
Terörsüz bir Türkiye’ye kim hayır der?
Ama anlatın bakalım: Bu nasıl sağlanıyor?
Terör örgütünün taleplerini veriyorsunuz, örgüt amacına ulaşıyor; sonra da “Türkiye artık terörsüz” diyorsunuz, öyle mi?
Adamlar Suriye’de “devlet” oldular. Irak’ta “devlet” oldular.
Şimdi de Türkiye’de anayasa değişikliği ile aynı sonucu elde etmeye çalışıyorlar.
“İşte şimdi sıra Türkiye’de ‘statü’ kazanmamızda” demiyorlar mı?
Ve Meclis’teki partiler de buna “yetmez ama evet” demeye hazırlanıyorlar.
Peki bu milletin birliğini, bütünlüğünü kim savunacak?
İktidar ile muhalefetin aslında bir tiyatro çevirdiklerini kim söyleyecek?
Özgür Özel’in aslında AKP’li olduğunu kim haykıracak?
Sana soruyorum Hüseyin Baş:
Babandan sana kalan televizyon kanallarını her gün Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu propagandasına açarken, ne yaptığınızın farkında mısınız?
Milyonların izlediği o videoyu sen izlemedin mi?
Babanı sen de mi duymuyorsun?
Sen de mi inanmıyorsun?
Söylediklerini ciddiye almıyor musun?
Ürpermiyor musun?
Babanızın bir kerameti de, yerine kimseyi bırakmamasıydı belki.
Çünkü bıraksaydı da dinlemeyecektiniz!
Ey ahali!
Gittiğiniz yolda hikmet yok!
Cehalet var!
İhanet var!
Açın gözlerinizi!
Geldiğiniz nokta eğer AKP’nin ya da CHP’nin değirmenine su taşımaksa,
neden siyaset yapıyorsunuz?
Neden yayıncılık yapıyorsunuz?
Gidin o partilere doğrudan üye olun, kendi partinizi de kapatın!
Neden Haydar Hoca, ayağına kadar gelen ABD’yi reddetti?
Ömrü boyunca kapıları kapattı?
Hiç düşünmüyor musunuz?
O büyük insanın ortaya koyduğu hakikat izini artık daha fazla yok etmeyin.
Sessiz yığınlar!
Ses verin artık!
Bütün bunları gördüğünüz hâlde ses çıkarmayarak, itiraz etmeyerek, büyük bir vebale girdiğinizi fark etmiyor musunuz?
İhanet çapında yanlışların içinde olduğunuzu görmüyor musunuz?
Eskiden, Âl-i İmran 104’ün ete kemiğe bürünmüş hali bir topluluktuk.
Bugün neyiz, hiç sordunuz mu?
“İçinizde, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun.
İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Âl-i İmran, 104)