Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt panel serisi devam ediyor. Malatya- Doğanşehir panelinde benimde sunumum vardı. Bu sebeple Malatya'daydım. Cuma namazını İcmal Gençlik Derneği'nde Zekeriya Hoca'nın arkasında kılıp, dostlarla hasret giderdim. Ahmet Özer Bey "gel seninle bir Malatya kebabı yiyelim" dedi. Merkez İşhanı diye bir binaya girdik. Menekşe Kebap Salonu? İlk defa gelmiştim ama sanki evimdeyim. Öyle bir sıcaklık hissettim. Hasan usta ocağın başında, mütebessim çehresiyle hünerli ellerini konuşturdu. Sonra Hasan Usta'nın abisi içeri girdi. Hoş beş faslından sonra "Ahmet Bey, ben burada akşama kadar Yeni Mesaj okuyorum" dedi. Gazetenin köşe yazarı olduğumu öğrenince, heyecanlanarak yüzüme baktı " Yoksa sen Yusuf Karaca'mısın?" dedi.Muhabbet koyulaşmıştı. "Böyle bir gazete dünyada yok" diyerek, Yeni Mesaj'ın yayın politikasını övdüler. Bizim komşu köyden ve Ehl-i Beyt taraftarı olduklarını öğrendiğim bu kebapçı ailesi, sanki uzun süre ayrı kaldığım aile üyelerim gibi geldi bana.Prof. Dr. Haydar Baş'ın Ehl-i Beyt sevdası, bizim komşu köyün dağlarında sanki çiçekler açtırmıştı. Mertliklerini ve yiğitliklerini çocukken çok duyduğum Kâvu aşiretinden bu insanlar, bize sadece kebabın değil dostluk ve kardeşliğin lezzetini de tattırdılar. "İnşallah bir gün Haydar Hocamıza ikram etme şansını da yakalarız" temennileriyle, bizi uğurladılar. Sağ olsun, var olsunlar.* * *Ertesi günü Cumartesi?Erken gittim Doğanşehir'e? Abuzer Avşar ve Duran Doğan beyler beni karşıladı. Bu şirin ilçeye hayatımda ilk defa gelmiştim. Çocukken bana çok emeği olan merhum Fatma yengem burada yatmaktaydı. Abuzer ve Duran Beyler, Bağımsız Türkiye Partisi Doğanşehir ilçe başkan ve başkan yardımcıları?Abuzer bey ve kıymetli eşi, salona gelecek tüm misafirler için komşularının desteğiyle aşura hazırlamışlar. Hazırlıklara sabahın beşinde başladıklarını ifade ederek, aşureyi odun ateşinden pişirdiklerini zevkle anlatmışlardı.Anlaşılan bu panel için, Doğanşehir ayakta olmuştu. Panel saati geldiğinde düğün saati tıklım tıklım doldu. İnsanların yüzlerinde bir huzur vardı. Alevi kardeşlerimizin yoğun katıldıkları salonda, düşman çatlatan görüntüler vardı. Alevi- Sünni bir bilek bir yürek olmuştu.Atatürk'e saygı duruşunun ardından gür bir sesle doğal olarak okunan İstiklal marşı, tüylerimizi diken diken etti. Ardından Zekeriya Bozkurtoğlu yönetiminde tebliğler sunuldu. Ünal Silier ve Oktay Doğan'ın konuşmalarıyla devam eden panelde, aşurelerde dağıtıldı. Aşurerleri tattığımızda, aşurelerin sadece odun ateşinde pişirilmediğini anladım. Bir tane daha istemeye utandım ama o aşure tadını bugüne kadar hiçbir yerde tatmamıştım. Çünkü o aşure, Ali aşkı ile kaynatılmış, Ehl-i Beyt sevdasıyla ikram edilmişti. Emeği geçen herkese, teşekkür ederim.Üç yüzün üzerinde insanın olduğu düğün salonunda, muhabbetten nerdeyse kanatlanmış uçacaktık. Hayatımızın en güzel konuşmalarını yaptık diyebiliriz. Dinleyici kardeşlerimiz her "Ali" ve "Haydar" deyişimizde, adeta kendilerinden geçiyorlardı.Cihat Tekin kardeşimizin konuşmasıyla program nihayete erdi. Bizleri evlerine misafir olmaya davet ettiler. Başta Abuzer ve Duran kardeşimiz olmak üzere, emeği herkese sonsuz teşekkürlerimi sunarım.Kıymetli dostlar!Gerek program öncesi gerek program sonrası, gördüğüm kardeşlik ortamı beni birkaç defa ağlatmıştır. Bir yabancı el aramıza girmiş, "sen Alevi, sen de Sünni'sin" demişti. Haydar Baş eli ise ellerimizi birleştirerek "siz kardeşsiniz" dedi. Bunu kuru kuruya söylemedi. İşin tarihi derinliklerine indi. Ayrılığın çıktığı zamana gitti ve bir hakkı teslim etti. Teslim etmekle kalmadı. Tevhidin Merkezi'nin Ehl-i Beyt olduğunu haykırdı. Gadir-i Hum'da Peygamberin okuduğu hutbeyi, kâinata duyurdu. Birleştirdiği Alevi ve Sünni ellerini, İmam-ı Ali'nin mübarek elinde buluşturdu.Prof. Dr. Haydar Baş'ın çaldığı birlik mayası tutmuştur. Bunu gittiğimiz her yerde yaşıyoruz. Hocamıza sonsuz teşekkürler. Allah ondan razı olsun.
Malatya'daydım…