Sayın Erdoğan, Putin ile görüşüp geldikten sonra, Çamlıca Camisi’nde “Müslüman Müslüman’ı öldürmeyecek” dedi. Bunu duymak güzel ama gerçekten, bu sözlerin arkasında durulacak mı, işte bundan emin değilim.
CB Erdoğan, böyle bir cümle kurmamış olsaydı, “savaşa hayır” demek, neredeyse “vatan hainliği” sayılıyordu. İşin acı tarafı ne, biliyor musunuz?
“Müslüman’ın Müslüman ile savaşına, Rusya engel oluyor” görüntüsü, oldukça kahredici. Putin, daha önceki görüşmelerde, ayet okumuş “Müslümanlar kardeştir” demişti. Müslümanlar, kardeşliği, bir Rus’tan öğrenecek duruma geldiler.
Haydar Hoca’yı dinlemezseniz olacağı bu!
2011 yılında, Esad’ın “Esed” olduğu günlerde, ABD’nin başında Obama vardı. İsrail’in başında ise Netanyahu… O kadar can alıcı bir soru sormuştu ki, Prof. Dr. Haydar Baş: “Esad öldüğünde hangi mezarlığa defnedilecek! Obama ve Netanyahu öldüğünde, hangi mezarlığa defnedilecek!”
Neden böyle sormuştu, hatırlayalım;
Ekranlara çıkan bazı tipler” “Esad Şii’dir, indirilmesi gerekir! Türkiye’nin derhal Suriye’ye girmesi lazım!” mealinden sözler, sarf etmişlerdi. Cübbeli-sarıklı herifler ekranlarda “Şii’lere/Alevilere ölüm!” naraları atıyorlardı adeta.
Sadece, cübbeli sarıklılar da değil, Pensilvanya “nursuzları” da koro halinde “TSK, Suriye’ye!” çağrılarında bulunuyorlardı.
18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, TRT’de, 16.01.2013 yılında şunları söylemişti:
“İnsanın Şii olması Hıristiyan olmasından kötü. Çünkü Hıristiyan nihayetinde ehli kitaptır. Üç dinden bir tanesidir. Allah onu selamete de erdirebilir. Belki cennete de koyabilir. Şiide, Alevide sapkınlık var, onda dini bozmaya çalışmak var. Şiiler ve Aleviler cennete gidemez”.
Suriye’de teröristler “Şii” diye kafa keserken, Türkiye’de kapılara “alevi” diye çarpılar atılıyordu veya asker, Suriye’ye çağrılıyordu. TSK’yı bu teröristlerle aynı safta istiyorlardı. İçimizdeki ABD’yi/CIA’yı görmek isteyenler, bu söz ve söylemlerin sahiplerine bakabilirler.
ABD, “Şii, Sünni savaşı” istiyor, bunun için ajan kişilikler, “görevlerini” icra ediyorlardı. Bütün bunlar yaşanırken ülkemizde bir adres, “Aleviler candır, Müslüman’dır”, “Şii’ler özbe öz din kardeşidir” haykırışlarında bulunuyordu.
Yetmiyor;
Şii-Sünni alimleri, Alevi Dedeleri’ni biraraya getiriyordu. Irak’tan, Suriye’den Şii ve Sünni alimleri, Türkiye’dekilerle Bursa’da buluşturuyordu. “Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt” isimli proğramlar düzenliyordu.
Bununla da yetinilmiyor;
Meltem-Mesaj Tv ekranlarını, Yeni Mesaj köşelerini Şii veya Alevi alim, dede ve yazarlara açıyor. Bütün bu gelişmeler sonucunda, Türkiye şunu öğrendi “Şii’lerin İslam ve iman noktai nazarında, sünnilerden eksik bir tarafı yok hatta fazlaları var.
Bunlar yaşandıkça, Şii-Sünni savaş riski azaldı, ABD-İsrail adeta kudurdu. Şantajlarla iktidarı, tekrar Suriye’ye sokma hamlelerine girdiler şimdi. CIA eski yetkilisi Michael Scheuer, 2015 yılında yaptığı açıklamada “Tek umudumuz, Şii-Sünni savaşıdır” demişti.
Sayın Haydar Baş, ajanların umutlarını yıktı!
İyi ki, Haydar Hoca var!
Ateşkes öncesi, 75 yaşındaki İsraiili gazeteci ve akademisyen, Ehud Yaari, “Erdoğan İsrail’in düşmanlarını öldürüyor” diye açıklama yapmıştı. Lübnan Hizbullah’ı(Nasrallah) İsrail’i 2006’da yenmişti biliyorsunuz.
İsrail’in korkulu rüyası, Suriye’de TSK önünde tabutlara sokulunca, “İsrail’in sevinçten şaşırdığını, seçimleri bile unuttuğunu”, Yaari’den öğrendik. Mehmetçiğin bir damla kanını, bütün bir Ortadoğu’ya değişmeyiz, bu ayrı konu…
Ancak İsrail’in düşmanlarını öldürmek, Türkiye’nin görevi değil.
İsrail’i sevindirmeyelim!
Müslümanla savaşmak, İsrail’i sevindirir.
Müslüman’ın Müslümanla savaşını, İsrail ister.
Çamlıca camisinde CB Erdoğan’ın bu sözünü, önemsiyoruz. Trump’la görüşüp, bu sözü unutmaz inşallah. “Zararın neresinden dönsek”, kardır demişler. Sayın Erdoğan, Suriye ile savaş isteyen etrafında ne kadar “danışman” varsa bunları, Laçiner’in yanına göndersin.
Eskiden Müslüman’a karşı savaşa, kiliseler teşvik ederdi.
Müslüman’la savaşı Papazlar isterdi!
Ülkene toprağına bir saldırı olur, o başka. O zaman Müslüman, gavur fark etmez, geleni indirirsin!
Türkler mütecaviz olmazlar. Ama Türk, mütecaviz olana da, had bildirendir.
Türkiye, ABD-Rusya arasında şamaroğlanı olamaz. Türkiye’nin vermesi gereken birinci savaşı, ekonomi savaşdır. İkinci ise Büyük İsrail’e giden yolu, kapatmaktır. Bunun için bölge ülkeleriyle savaş değil, diyalog esastır.
Diyalog, Müslümanla olursa, ajan faaliyeti olmaktan çıkar. Dinlerarası diyalogcular, Müslüman’la diyaloga sıra gelince, köpürürler. Papaz’- Haham’ı cennete, Müslüman’ı/Şii’yi cehenneme koyarlar. Mezheplerarası diyalog düşmanıdırlar.
Genelde Müslüman dünyanın, özelde Türkiye’nin kurtuluşu, Haydar Hoca’nın tezlerindedir. Ekonomi bağımsızlığı olmadan, ülke bağımsızlığı olmaz. Kaynakları devreye koymadan, hiç biri kalkınamaz.
Dünyanın en bakir kaynakları, Müslüman coğrafyadadır.
Bu kaynaklar, Sayın Baş’ın “Milli Para” formulüyle, insanların ceplerine inmeli. Müslüman liderler, daha iyi bir yaşam için, ölümüne yolculuk yaparak, Avrupa’ya akın eden insan manzaralarına bakıp, utanmaları lazım.
Kadın, çoluk çocuk denizlerde boğuluyorlar. Yunan’ın attığı gazı soluyorlar. İslam’ın izzeti ve şerefi ayklar altında. Bütün bir Müslüman coğrafya aynı, ne yazık ki…
Sayın Haydar Baş gibi bir insana da bakıp, utanmaları gerekir. Rusya’sı, Çin’i, Brezilya’sı, Hindistan’ı, kısacası BRICS’i, görüyor da, bu sözde Müslümanlar Sayın Baş’ı görmüyorlar.