Küresel güçler, vatanımızı bölme amaç ve gayretinden hiçbir dönemde vazgeçmediler. Doksan yıl önce dayatılan Sevr, şimdi de dayatılıyor. Bir farkla, geçmişte işgal ederek bu amaçlarına ulaşmaya çalıştılar. Bugün ise taşeronlarını kullanarak…
Batının asıl amacı Şark Projesi’dir… Yani Türklerin Anadolu’dan topyekûn sökülüp atılması projesi…
Küresel ısınmanın sonucu olarak batı dünyası için bu proje, bugün artık amaç olmaktan da öte, mecburi olmuştur. Geçmişte bu proje Türkleri kapsamakta iken bu gün tüm İslam coğrafyasını kapsamaktadır.
Üzerinde yaşayanları elbette tamamen kovmak veya yok etmek mümkün değil. Bu sebeple dönüştürmek gerekir. Kendilerini Müslüman zanneden dönüşmüş milyonlar vatanın, bir anlamı olmadığını düşündükten sonra batı için tehdit değil artık.
Kendilerine ait kaynakların yabancıların eline geçmesinden huzursuzluk duymuyorlarsa, neden rahatsızlık konusu olsunlar? Gelir getiren kurumların ecnebilere satılması onları tedirgin etmiyorsa, kendilere ait kurumlarda ecnebi patron, kendileri işçi olmayı hazmediyorlarsa batı için sorun yok demektir.
Öyle ise değişim ve dönüşüm bu kadar önemli…
Değişim ve dönüşüm insanların inanç ve itikatlarında gerçekleştiriliyor. Bu dönüşümler çakma ve dönme hoca kılıklı kişilerce dava haline getirilmiş. Eğitim sahasına yayılmış dış destekli, geniş imkânlarla toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz edilmiş durumda.
“Allah’ı kabul iman, peygamberi kabul kemal” sözü ile imanın peygamber şartı ortadan kaldırılıyor. Ayrıca “Kelime-i Tevhid’in ikinci şartını kabul etmeyenlere karşı bakışımızı gözden geçirmeliyiz…” gibi virüs şeklinde imana sokulan fitne ve “sızıntı”lar değiştirme ve dönüştürme amaçlı şeytan fısıltılarıdır.
Dikkat edilirse öylesine bir “laf ebeliği” ve “kelam cinayeti” işleniyor ki, bu taktik karşısında insanın iki değil, dört gözü bile açık olsa ne yazar…
Müslüman’ın dinine, imanına sızdıklarında, Müslüman bir anda başkalaşır ve laçkalaşır. Bakarsın Obama’yı sever, Esat’a kızar!
Geçenlerde İslamcı bir gazetenin başı kapalı köşe yazarı bir hanım, katıldığı televizyon programında örnek aile diye Clinton çiftini gösteriyor. Bu kadın Hz. Hatice annemizle ilgili birde kitap yazmış. Hz. Hatice annemizin hayatını yazan bir kadının, örnek aile diye gösterdiği kişilere bakın lütfen… Bunlar Müslüman’ın imanı için tehlike saçan karantinalık varlıklar.
Adam peygamberin gereksizliğini, iman için şart olmadığını yazıp çizerken, Mevlid Kandili programları da düzenliyor. Yurt veya okullarında kandil simitleri dağıtarak kutlu doğum haftası düzenliyor.
Nasıl mehter ve milli marşlar eşliğinde elimizde topraklarımızı kayıp ediyorsak, ilahiler ve kandiller eşliğinde de imanımızı kayıp ediyoruz.
Çok ilginçtir ülkenin bölünmesi ve parçalanması noktasında adım atanlar ile Müslüman’ın dönüştürülmesi faaliyetlerini yürütenlerin söylem ve metotları aynı.
“Esat kalleş, Barzani kardeş…”
“Esat ile savaşmakta, Apo ile barışmakta hayır var!”
Hedef, Türk’ün vatanı!
Topraklar NATO toprağı olmuş, kimin umurunda… Üniter devlet yıkılıp yerine, özerklik gelecek, mesele değil yeter ki kan dursun!
Yunanistan ile kötü olmaya değer mi? On iki mil olsa ne olur, altı mil olsa ne olur? “Çözümsüzlük çözüm değil…” Yunanistan’ın dediği olsun!
“Kıbrıs, dert etmeye değmez… Hem zaten ekonomimize yük… Ver kurtul”
“Kim ne isterse ver, ortada sorun, morun kalmaz!”
Maraş’a, Antep’e dün Fransızlar geldi, bugün NATO… Dönüşmüş Türkler kalsın, diğerleri çıksın…
Patriotlar da geldi hamdolsun!