Prof. Dr. Haydar Baş Hoca; Rus Parlamentosu tarafından, kendilerine ait olan Milli Ekonomi Modeli’ni (MEM) anlatması için Rusya’ya davet edildi. Uluslararası yedi büyük kongre ile dünyanın en ünlü iktisatçıları tarafından didik didik edildikten sonra, bu tezin tüm insanlığı kurtaracağı deklare edilmişti.
Rusya’da kısmen uygulanan MEM, bu ülkede üç parti tarafından, parti programlarına alınmıştır. Bizim siyasi partiler ise, seçimlerde kaynak göstermeden bu tezden çalarak, kendi görüş ve düşünceleriymiş gibi sallamışlardı.
Rusya, Haydar Hoca’yı meclislerinde dinleyecek, bizimkiler ise İsrail cumhurbaşkanını ve ABD Başkanlarını dinlemişlerdi. Rus vekiller tezin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş’ı yakından görmek ve duymak isterken, bizim vekiller ise Meclis’e Obama geldiğinde tokalaşmak için kuyruğa girmişlerdi. Üstelik CIA ajanları tarafından avuçları kontrol edildikten sonra, bu muratlarına ermişlerdi!
Sadece Rusya değil, MEM’i tüm dünya takip ediyor ve kısmen alıntılar yaparak uyguluyor. Bizimkiler ise, duymazdan ve görmezden gelerek tüm bu gerçekleri yok sayıyorlar çünkü bunlar NATO kafalıdırlar. Bir görüş ve düşüncenin kabul görmesi için mutlaka ABD ve NATO patentli olması gerekiyor.
Eğer bu görüş ve düşüncenin sahibi şehit torunu ya da Müslüman ve Türk olmasa, Amerikancı ve NATO’cu olsaydı eminim heykeli dikilir, üniversiteler onu konuk etmek için sıraya girerlerdi. Haber bültenlerinin birinci sırasında son dakika haberi olarak verilir, büyük Türk düşünürü ve bilim adamı diye tanıtılırdı, ama bunların hiç birisi olmadı.
Neden?
Dedik ya O’nun dedesi Sarıkamışta şehit olmuştur, kendileri özbeöz Türk ve Müslüman. Amerikan İslam’ının sözde Müslüman’ı değil, hiçbir bedelle satın alınamayan bedelsiz, gerçek Müslüman’dır. Diyalogcu değil irşat ve ikaz ehlidir, ayrılıkçı değil tevhit ehlidir. Tüm bu özellikleri, büyük mutasavvıf, düşünür ve bilim adamı Prof. Dr. Haydar Baş’ı yok saymayı gerektiriyor.
Tüm basın yayın kuruluşları tarafından yıllardır yok sayılan Sayın Baş, dünya basınının baş sıralarında hem de akademisyen kimliği ile artık güneş balçıkla sıvanamıyor.
Ebu Cehil ve Ebu Lehep başta olmak üzere o günkü müşrikler Hz. Peygamber konuşurken etrafını sararak, insanların duymasına ve görmesine engel oluştururlarken, dünya O’nun mektuplarıyla çalkalanıyor, doğruluğu ve güzelliği tartışılıyordu. Mekke’de engellenen ilahi nur, Habeşistan’da dünyayı aydınlatıyordu.
Konumuza dönecek olursak, tarih boyunca hak ve batıl mücadelesi hep devam ede gelmiştir. Kravatlı teröristlerin dahi girdiği Meclis’e giremeyen Haydar Hoca’yı dinlemek için Rus Meclis’i davet ediyor. “Gel bizi kurtar” diyor.
“Ben bu işi biliyorum, yirmi dört saatte bu krizi çözerim, vallahi de çözerim, billahi de çözerim” diyen Haydar Hoca dünya siyaset tarihinde bir ilke imza atarak, seçim vaatlerini noterden tasdikleterek “eğer yapmasam beni dava edin” demiştir. Tüm bunlara rağmen, sonuç değişmedi.
O’nun kurtuluşumuz için bu denli yalvarması ve yemin etmesi “Çocuğun gerçek anası” olmasından, Peygamber ve Ehlibeyti’nin sadık takipçiliğinden kaynaklanıyordu. Ancak “eller gider aya, biz kalırız yaya.”
Ruslar bu modelle zenginleşirken, biz
sürüneceğiz.