Diyalogcular iyice azıttı; Suriye’ye Türkiye’nin müdahale etmesinden tutunda, Şiilerin ehli kitaptan yani, Yahudi ve Hıristiyanlardan daha kötü olduğunu bile iddia ettiler.
Böyle azıtmaları ne kadar aciz ve uşak olduklarını, aynı zamanda ne kadar da çaresiz olduklarını gösteriyor. Ne yaparsa yapsınlar Şii ve Sünni kardeşliğini bozamayacaklar, buna güçleri yetmeyecektir. Şii ve Sünni kardeştir ayıranlar kalleştir.
Bizler bundan on yıl kadar önce; diyalogcularla yaptığımız tartışmalarda, dinler arası diyalogun Vatikan’ın projesi olduğunu, kendilerinin ise bu işte kiralık ajanlar olduklarını anlattığımız zaman bizlere cevaben derlerdi ki “sizler hoşgörüsüzsünüz, bizim diyalog çalışmalarımız sonunda nice gizli Müslüman olmuş papaz vardır.”
Biz ise “Müslümanlığın gizlisi olmaz bunlar sizin yalanlarınızdır” demiştik bu gün anlıyoruz ki; Müslüman olan bir tek papaz olmadı, ancak Müslüman zannettiğimiz bir hayli gizli Hıristiyanlar varmış.
Dileyen Müslüman, dileyen Hıristiyan olur buna karışacak değiliz. Gerek inancımız gerekse hukuk sistemimiz, bu hürriyeti herkese vermiştir. Herkes dinini açıkça söylemeli ve gereklerini yapmalıdır. Camide gözüküp kiliseye çalışmamalıdır.
Kendilerini diyalogcu olarak tanıtan, hoşgörü sahibi olduğunu iddia eden bu kesim, Müslümanlara karşı çok hoşgörüsüz ve Müslümanlarla diyaloga ise çok kapalıdırlar.
Allah Müslümanı tarif ederken bir ayette “Müslümanlar kâfirlere karşı çok sert ve şiddetli, Müslümanlara karşı ise çok şefkatlidirler” buyuruyor. Diyalogcular ise Müslümanlara karşı çok şiddetli, kâfirlere karşı ise çok hoşgörülü ve yumuşaktırlar.
Allah (c.c) bir başka ayette “Kim Yahudi ve Hıristiyanları dost edinirse, onlardandır” buyuruyor. Allah’u âlem bu ayette Diyalogcularla ilgilidir, çünkü ehli kitabı kurtulmuş, Ehli Beyt’i ise küfürde görenler bunlar. Yine Allah bir ayeti Kerime’de “Onları, Yahudi ve Hıristiyanların arasında koşuşturup, durduğunu görürsünüz, ikaz edildiklerinde ise bizler sizin görmediğiniz bir felaketi önlüyoruz derler.” Ayette açıkça belirtildiği gibi diyalogcular da; bu çalışmalarını, medeniyetler çatışmasını önlemek, dünyaya barış getirmek(!) için yaptıklarını iddia ederler. Allah ne kadar da doğru söylüyor, on dört asır öncesinden vahyederek bu günü anlatıyor ve biz kullarını bu büyük fitneye karşı uyarıyor.
Ne hikmetse bu barış hiç Müslüman coğrafyasına uğramıyor. Diyalogu Vatikan’da, Pensilvanya’da yapıyorlar, savaşı ise Libya’da, Suriye’de, İran’da, Irak’ta ve Afganistan’da topyekûn İslam coğrafyasında icra ediyorlar.
Bu nasıl bir diyalog ki; orda Müslüman yok, sadece papaz ve hahamlar var?
Bu nasıl bir diyalog ki, sadece Müslümanlara bomba, gözyaşı, bölünme ve parçalanma getiriyor, kâfirlere ise birlik, beraberlik içinde zenginlik, müslümanı öldürme ve bombalamayı hak görüyor?
Bu toplantılarda yapılan katliamlar hiç konu bile olmuyor, bilakis yapılanlara karşı hoşgörülü olunması Müslümandan talep ediliyor.
Yine bu nasıl bir diyalog ki; ölen ve öldürülen, namusu kirletilen, toprakları işgal edilen Müslümanlar olduğu halde; diyalog toplantılarında suçlanan, horlanan, küçük düşürülen de yine Müslümanlar oluyor?
Bu güne kadar yapılan diyalog toplantılarının hiç birinde, Müslümanın hakkı ve hukuku konuşulmuş değildir, çünkü diyalogun amacı barış değil, işgaldir. İşgal edilen ülkelerde işgale karşı, direnci önleme amaçlı yapılan faaliyetlerdir.
Ehlibeyt; Nuh’un gemisi olarak tüm Müslümanları selamete ulaştıracak, diyalogcular ise inşallah bu geminin altında kalacaktır. Asla Şii ve Sünni Müslümanlar ayrışmayacak, birbirleriyle savaşmayacaklardır. Bunu bekleyenlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır. Çünkü; hem Sünnilerin hem de Şiilerin birbirinden hiçbir farkının olmadığını Prof. Dr. Haydar Baş’ın eserlerinden Şiiler de Sünniler de çoktan öğrenmiş durumdalar.
Şii, Sünni kardeştir; diyalogcular kalleştir.