Sünnilik İslam Değil!


Cuma hutbesi dinliyoruz.
Aşure Günü’nden söz ediyor, namaz memuru arkadaş.
“Bugün şöyle önemli, böyle önemli…”
O günü oruçla geçirirseniz, şöyle sevap, böyle sevap…

Tamam, doğrudur. Oruç tutmak güzeldir, sevaptır.
Peki o günün başka bir özelliği yok mu?
Yokmuş!

Aşure çorbasını bile anlatan memur kardeş, Peygamber evladı İmam Hüseyin’i ağzına bile almadı!
Bu tanıdık bir zihniyet…
Hani şu milli günlerde, ne eder eder, Atatürk’ü anmadan günün önemini anlatanlar var ya…
Kurtuluş Savaşı’nı, Çanakkale’yi, Mustafa Kemal’den hiç söz etmeden geçiştirenler…
İşte bu da aynı model!
Pes dedirtecek bir ustalıkla hem de!

Bir an düşündüm…
Yezit mi yaşıyor ki bu “imam” arkadaş, Hz. Hüseyin dememek için bu kadar kıvranıyor?
Demek ki yaşıyor.
Hem de Yezit, kıt’alar dolaşıyor.

Herkes karşısındakini “Yezit” yerine koyar, kendini “Hüseyin” zanneder ya…
Vallahi öyle değil!

Biz bakkal Hüseyin’den bahsetmiyoruz!
Allah Resulü’nün torunu Hüseyin’den söz ediyoruz.
Hazreti Fatıma’nın oğlu, İmam Ali’nin evladı Hüseyin’den!

Üstelik Hazreti Fatıma’nın değeri, sadece Peygamber kızı olmasından dolayı da değil.
Kur’an’da “Biz sana Kevser’i verdik” buyuruluyor.
Kur’an’da geçen Fatıma’dan ve Kur’an’da geçen Ali’den söz ediyoruz!

Ehl-i Beyt beş kişiden oluşur.
Nasıl ki Peygamber’i kabul etmeyen, Allah’ı da kabul etmiş olmuyorsa;
Ehl-i Beyt’i kabul etmeyen de, Hz. Muhammed Mustafa’yı kabul etmiş olmuyor!
Allah, Ehl-i Beyt için “Onlar tertemizdir” diyor.
Suyu reddeden biri nasıl temiz olabilir?
Ehl-i Beyt’i reddeden nasıl temizlenecek?

Ben matematikçiyim.
Dinden değil, imandan söz ediyorum.
En büyük sayıyı sıfırla çarparsan, sonuç ne çıkar? Sıfır!
İşte şöyle değerli, böyle kıymetli dediklerimiz, eğer Ehl-i Beyt gerçeğinden habersizse, imanlarını sıfırla çarpmışlardır.

“Muhammed’im de ki: Peygamberliğime karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, istediğim tek şey Ehl-i Beyt’i sevmenizdir.”
Ortada hiçbir şey olmasa bile, sadece bu ayet bile onları sevmemizin farz olduğunu gösterir.

Bunu kim diyor?
İmam Şafi söylüyor.
Mezhep imamımız Ebu Hanife, Ehl-i Beyt gerçeğini haykırdığı için zindana atıldı, kırbaçlandı, öldürüldü.
İmam Şafi de öyle…

Eğer “Sünnilik” bu imamların yoluysa, yolları ortada!
Ama denilen başka bir şeyse Sünnilik, vallahi de Müslümanlık değil, billahi de değil!

10 Muharrem bir bayram olabilir mi?
Tatlı bayramı gibi kutlanır mı bu acı?

İslam, yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
İslam’ı kurtarmak için kendini feda eden Hz. Hüseyin’den söz etmeden hutbe vermek…
Bu Müslümanlık değil. ASLA!

Hacıbektaş Dergâhı’nda kurulan bir devletin, kurduğu Diyanet, Yezit’i sevindirecek hutbeleri memur kardeşlerin eline tutuşturmamalı.
Ehl-i Beyt’i anınca Şii olmuyorsunuz; Müslüman oluyorsunuz!

İmam Hüseyin’in kanı, tevhidi kurtardı.
İslam’ı kurtardı.
Ama vatanı kurtaranı göremeyenler, İslam’ı kurtaranı mı görecek?

“Allah’ın ipine sımsıkı sarılın” diyor Kur’an.
Ve o ip, Ehl-i Beyt’tir.
Fatiha’da her gün okuduğumuz “Kendilerine nimet verilenlerin yolu” ifadesi…
İşte o, Ehl-i Beyt’in yoludur.
Nuh’un gemisi, Ehl-i Beyt’tir.
Ona binmeyen boğulmaya mahkûmdur!

Görenlere selam olsun.
Biz “herkes aynıdır” demiyoruz.
Ama nasipsizler hâlâ Emevi’nin, Muaviye’nin ipine sarılmaya devam ediyor!

Sünnilik İslam değil!
Hanefî, Şafiî, Malikî, Hanbelî gibi mezhepler…
Onlar da Sünnilik değil!

Ne derdi Haydar Hoca, cennet mekân:
“Bana Ehl-i Sünnet hakkında bir ayet getirenin ayağını yıkayıp suyunu içerim.
Hakkında onlarca ayet, yüzlerce hadis olan yol haşa bâtıl;
Hakkında ne ayet olan, ne hadis olan yol ise hak… öyle mi?”

Ehl-i Beyt’e örtülen sis perdesini Prof. Dr. Haydar Baş, bu dünyadan aralayarak gitti.
“Yalnız kalsam bile Ehl-i Beyt’i müdafaa etmekten vazgeçmeyeceğim,” dedi.
Ve dediğini yaptı.
Sözünün eri, Allah’ın eri olarak bu dünyadan bir delikanlı gibi göçtü.
Ali gibi yaşadı, Ali gibi öldü.
Şahadetini görmeyenler utansın!

Lebbeyk Ya Hüseyin!

Sünnilik İslam Değil!
Başa dön