Türkiye, Fırat'ın doğusuna operasyon yapsa dert, yapmazsa dert. Öyle bir çıkmazdaki, ne yapsa olmuyor. Öyle "stratejik" bir bataklığa saplandı ki, hareket ettikçe batıyor.
"Stratejik Derinlik" tam anlamıyla “stratejik çıkmaz” oldu. ABD, terör örgütüne silah vermeye devam ediyor. ABD ile konuşuyoruz ama Esad ile diyalog içinde olmuyoruz. Nedeni ise "Esad katil!"…
Neyse!
"Esad katil!" olduğu için Şam ile diyalog yok diyelim. Fırat'ın doğusuna müdahale edecektik madem, neden şimdiye kadar beklendi. ABD'nin silah sevkiyatını tamamlaması mı beklendi!
Şimdi, devletlerde bile olmayan o silahlar, askerlerimize çevrilecek. ABD, silah vermeye başladığı anda, hükümet ABD'yi meydanlarda halka şikâyet edeceğine, İncirlik ve Kürecik'i kapatması gerekmez miydi?
Bunu, akıllarına dahi getirmediler. Üstelik, hatırlayalım, AKP Genel Başkanı, "Fırat'ın batısından doğusuna gitsinler!" demedi mi? "Suriye'de terör oluşumu istemiyoruz" demek yerine, "Fırat'ın doğusuna çekilsinler!" dendi.
Teröristler, Fırat'ın doğusuna çekildi, ABD'de onları silahlandırdı. Bu Türkiye için tehdit mi, tehdit. Şimdi tehdidi bertaraf etmek gerekiyor. Diyelim ki iktidar "kandırıldı!", Suriye'de ABD yanında olmanın yanlışlığını gördü ve doğrusunu yapmak istiyor.
ABD ile birlikte Şam yönetimini devirmeye kalkmanın ağır sonuçlarını tahmin edemedi ve bugün her şeyi gördü "Allah ve milletim affetsin!" dedi, ne yapması lazım:
ABD ile "devriye" filan defterini kapatıp, Şam ile anlaşması gerekir. Şam yerine Moskova ile görüşmek, aynı şey değil. Ankara-Tahran-Bağdat ve Şam dörtlü olarak anlaşsın, dört ülkenin de toprak bütünlüğüne imza konsun, aksi durum savaş nedeni sayılsın, BOP çöker mi çökmez mi!
İşte bütün mesele burada;
Türkiye, BOP'tan yana mı, değil mi?
Hem yana hem değil, olmaz. BM'de "iyi konuşmak" işi çözmüyor, küresel proje yürüyor. Suriye bölündü, Irak bölündü, Türkiye, bölünme sürecinde, İran'sa hedefte. Daha yeni Akdeniz konusunda ABD ne dedi: Türkiye'nin Akdeniz'deki tavrı yasa dışı!
Bu ABD ile biz neyiz, adı doğru konmalı.
Suriye'deki yapı, kesinlikle dağıtılmalı… Türkiye oraya gerçekten girerse, zayiat verir ama ABD askerleri de ya ölür, ya esir alınır. Bunu bu iktidar, göze alabilir mi?
Bence alamaz ve asla böyle bir şey olmaz. Şayet olursa, bu bölgede ve dünyada yeni bir dönemin başlangıcı olur. Bunu yapacak kumaş, bunlarda yok. Yapsa “Çuval” olayına, “müzik notası” çekmezlerdi.
Bunu yapamıyorsa, şunu çok rahat yapabilir: Şam ile görüşüp anlaşır. Şam, kendi topraklarında PKK/PYD’yi süpürecek, Türkiye de buna destek verecek. Ardından Suriyeliler, ülkelerine gönderilecek.
İşte bu, süper olur!
Bunun dışında başka yol yok. Bu iki yolun dışında hareket edilirse eğer, Suriye ve Türkiye kesinlikle parçalanır. Şimdi olmaz, 10 yıl sonra olur.
İstenen bu mu, bilmiyorum!
İhtimal vermiyorum!
Bahçeli'nin rahatsızlığının bu işlerle ilgisi var mı, insan düşünmüyor değil. Burası Türkiye… Küresel hesapların çatıştığı bir coğrafya. Suriye düşerse, Türkiye düşer. Türkiye düşerse, Rusya düşer.
Rusya bunun farkında. S-400’ü, depoya koyalım diye vermiyor. Rusya, kendini korumaya çalışıyor.
Ya Türkiye?
Türkiye/iktidar, kimi korumaya çalışıyor?
Türkiye'yi korumaya çalışsa, bugünkü Suriye'nin doğmasına, ta başından engel olurdu. Yanlış trene bindikten sonra, tren içinde doğru yöne dönseniz de, varacağınız yer bellidir. "Stratejin yanlışsa, doğru taktik işe yaramaz".
Türkiye, BOP trenine bindi ve inatla inmiyor. İnseler iktidardan olacaklar, inmeseler Türkiye'den olacaklar. Türkiye'yi mi tercih ederler, iktidarı mı, takdirlerinize bırakıyorum.
Bugüne kadar bu halk, ne yazık ki, iktidarı tercih etti, Türkiye'yi sattı! Ben iktidarı değil, bu halkı suçluyorum! Hiç bir doğrusu kalmadı, bu toplumun. Ne inancı kaldı, ne ahlakı, ne ölçüsü, ne akıl sağlığı…
Sıcak para ile sahte bir cennet yaşadı ve bu hiç bitmesin istedi. Geleceğini aldığı kredilerle ipotek etti. İktidarın her yaptığını onayladı. Bu kredileri geri ödeyebilmesi için," istikrar" kılıfına sarıldı. “İstikrar” dediği şey aslında intiharıydı. "Kredi gelsin Irak düşsün!" dedi, düştü. "Irak'a ilk bomba düştüğünde kredi dilimi serbest kalacak" diyen Babacan'lara inandı.
"Kredi gelecekse, Suriye karışsın" dedi. Karıştı. Parçalandı. Bugün, "kredi gelecekse 'açılım' gelsin!" ve hatta "Türkiye bölünsün!" diyecek milyonlar var.
Çakal avcıları keskin kılca tavuk kanı sürerler. Çakal, keskin kılıçtaki tavuk kanını yalarken dili kesilir. Bu sefer hiç acı hissetmeden kendi kanını emmeye devam eder. Damardaki kan bitince de oracıkta ölür.
Sanırım, ekonomi ile savaşın ilişkisi anlaşılmıştır. Alınan kredilerin yenen hurmalara benzemediği, iktidarları ve rejimleri değiştirmede, ülkeleri parçalanmada, önemli bir faktör olduğu anlaşılmıştır.
Türkiye'yi, Suriye başta olmak üzere bütün çıkmazlarda kurtaracak tez ve görüşler, bizde var. Yeter ki, ABD yerine, kendi içimize bakalım. Kendi çözümlerimize dönelim.
"Son nefes için siyaset yapanları" dinleyelim. O zaman, Hoş Geldin Atatürk, Ehl-i Beyt gerçeği ve Milli Ekonomi Modeli, size, klavuz olur. Bugüne kadar duymazdan ve görmezden geldiğiniz bir akla, Baş kesersiniz!
Çıkmamış candan ümit kesilmez!