Tanrı sürecinizi korusun!

AKP’den önce ülkemizin birçok noktasında “Önce Vatan” yazılarını okumak mümkündü. Bundan sonra herhalde, dağlara taşlara “Önce Süreç” yazılır. Hatta bu iktidarın önde gelenleri ise bir zamanlar dağa, taşa “Hak yol İslam yazacağız” edebiyatıyla kendilerini halka anlatmışlardı.

Şimdi ise her yere, Haç dikiyorlar.

Bütün bunları ne ile açıklamak mümkün? Elbette süreçle…

Değişim, dönüşüm süreci + bölünme ve parçalanma süreci = AKP süreci

Ama şu anda herkesin “aman dikkat süreç zarar görmesin” dediği bölünme sürecini konuşalım biraz. Bu öyle bir süreç ki çok kırılgan ve kaygan!

Sadece kırılgan mı? Hayır. Bir o kadar da kaypaktır.

Madem bu kadar kaypak ve kırılgan bir süreç her an kırılabilir, o zaman iyi paketlemek gerekir! Çok ciddi önlemler alınmalı ki, zarar görmesin!

İktidara yardımcı olmak adına bizimde sürece bir katkımız olsun istedik! Bedavadan, masrafsız bir katkı. Bu danışmanlığımız ince bir kafa ürünü ve ince bir danışmanlık!

Sayın Başbakan hoş görsün… “Kalın” değil…

Sürecin en büyük kahramanı “Sayın” Öcalan’a çok iyi bakılmalı! Gerçi Başbakan “Çok özel bir bakım” yapıldığını söylemişlerdi. Yine de hatırlatalım öyle bir televizyonla, filan olmaz…

Daha önceleri Habur’da teröristlerin ayağına Hukuk’tan halı serildi, davul zurnalar ile karşılandılar ama yinede “Hizmetin” azlığından olsa gerek (!) memnun edilemeyip, hepsini kaybettik… Kandil’e kaçırdık!

Sayın Erdoğan… Müzakere ortağını hiçbir şekilde unutmamalı. Akşamları skype’de görüşmeli, bizzat yüz yüze halleşmeli, tefeyyüz etmeliler!

Apo hiç boş bırakılmamalı… Kendilerine “Sözler” verilmeli ki, eksik kalan “Nur” talebeliği de, eve çıkmadan tamamlanmış olsun. Ampulün ışıkları yetmeyince, Apo’nun ışığı devrede olmalı, süreç ışıksız kalmamalı!

Böylelikle İmralı adası da “Işık adası” olmuş olur!

Yanlış anlaşılmasın “Işık” dedim. Eşek Adası demedim… Hem zaten, Eşek Adası artık bizde değil… Kim vermiş Ada’yı? Eşekler vermiş olamaz… Aday’ı satanlar Eşek değilse kim? Yok eğer Eşekse, hangi Eşek?

Neyse…

Bu arada okullara bir genelge gönderilerek, andımızdan sonra İstiklal Marşı da rafa kalkmalı! Çünkü süreç bunu gerektiriyor… Maazallah okunan İstiklal Marşı “korkma” diye başladığı için, bunu karşı taraf kendilerine karşı tehdit algılayabilir.

Eğer ille de okunacaksa sürecin sonuna kadar bazı değişiklikler yapılmalı! “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” yerine, “Korkma bu süreçte ülkem bölünecek diye…” okunabilir.

Bütün milli şiirler elden geçirilmeli ve sürece uyarlanmalı. Uyarlanamayanlar ise Yunus’un şiirleri gibi müfredattan çıkarılmalı!

“Vurulup tertemiz alnında sessizce yatıyor

Bir süreç uğruna ya Rab ne güneşler batıyor”

Bakın ne güzel uydu! Arif Nihat Asya’nın “Bayraksız olamam…” şiiri de derhal “Süreçsiz olamam…” şekline çevrilmeli!

Yani her şey sürece göre ayarlanmalı! Marş okunması yasaklanmalı, asker uğurlamaları kalkmalı, şehit haberleri değiştirilmeli, terör saldırısı olduğunda askerler karşılık vermeden, sürecin sonu beklenmeli!

Nasıl olsa Süreçten sonra roller değişecek.

Ne kadar şehit ailesi varsa evlerine gidilmeli, yandaş ve Candaş ekranlarda onların keyiften horon teptikleri gösterilmeli! Hep bir ağızda “Süreç sağ olsun” dedirtilmeli. Bunu söylemeyenler ise, Silivri ve Ergenekon şüphelisi yapılmalı.

“Analar ağlamasın” ille de ağlayacaksa, gizli ve evlerinde ağlamalılar. Şehitliğe bu Süreçte gitmek yasaklanmalı, ayrıca “Süreç sağ olsun” diyen çakma şehit ailesi dernekleri kurulmalı. Şehit ailelerinden “Vatan sağ olsun” diyenler olursa derhal uyarılmalı ve ağızları kapatılmalı!

Şehitliğin tanımı da değiştirilmeli… Vatan için ölenlerin şehit olacağı inancı yerine, Süreç için ölenlerin şehit olacağı, yoldaş ve BOP’daş kanallardan anlatılmalı!

Atlantik’in “derin” Hocası bu konuda da, hemen zartla -malı, zurtla-malı…

Tanrı sürecinizi korusun!

Tanrı sürecinizi korusun!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön