Türkiye için düğmeye mi basıldı?

12 Eylül'de Kıbrıs'a bir saldırı oldu. Neler olduğu konusunda, dişe değer bir açıklama olmadı. Cephanelik patladı mı, patlatıldı mı, net değil. Kilis'e roket atıldığında, "Kilis'e roket düştü" denir di ya, aynen böyle.

Roket nasıl düşer, atıldığı için düşer. Cephanilik niye patlar, patlatıldığı için patlar. Kim, nasıl patlattı?

Neden 12 Eylül? 11 Eylül'ün ertesi günü. Veya saat olarak olayı değerlendirirsek eğer, 11 Eylül gününe mi denk geliyor. 12 Eylül günü de olsa, ABD günüdür, "NETEKİM"!

Gün takıntımız yok ama düşmanımız açısından olaya bakarsaksanız, sembol günlerin onlar için önemi olduğunu görürsünüz. Mesela "Çuval" hadisesi  4 Temmuz'da gerçekleşti. ABD'nin Bağımsızlık günüde…

Aslında bağımsızlık günleri 2 Temmuz ama kutlamaları, 4 Temmuz'da yaparlar. Yine 2 Temmuz'da, Sivas Madımak katliamı gerçekleşmişti.

Yeni Diyarbakır saldırısı ne anlama geliyor? PKK, yeniden sivilleri hedef almaya başladı. HDP önünde toplanmış sivillere gözdağı mı verildi yoksa, başka bir süreç mi başlıyor?

Türkiye için düğmeye mi basıldı?

Türkiye için tetiğe basıldı mı, bekleyip göreceğiz. PKK/PYD'ye verilen silahlar, şuanda Türkiye'de ve Ortadoğu'da, İsrail hariç, kimsede yok.

"50 bin tır silah" Türkiye'ye doğrultulursa, olacakları düşünmek lazım. Arkada ABD, önde kiralık katilleri, bilümum terör örgütleri… Türkiye ne yapmalı? Öncelikle birliğini sağlamalı ama gündem "kırık sandalye"…

Önceki gün sosyal medyada, "sokağa gel" çağrısı yapıldı. Hesaplara baktım, hepsi kışkırtmalarla dolu.

Şimdi biraz komplo teorileri geliştirelim:

 Türkiye, kendi içinde birbirine düşürülürse, "50 bin Tır silah"tan, bizim sokaklara kaç tane düşer? 

ABD, önce birbirimize vurşturur, sonra "kurtarıcı" rolüne girip, Türkiye'yi "işgal" edebilir mi veya bir müdahaleye girişebilir mi?  

Elinde, Türkiye ile yapılmış böyle bir anlaşma var mı?

 Ya da, "Türkiye NATO toprağı" ilan edilmişti, NATO, "toprağını" korumaya gelebilir mi?

Gelmesine engel, ne var?

Buna karşı koyacak, bir ordumuz kaldı mı? 

TSK, bir NATO ordusu değil mi? 

NATO, kendi üyesine saldırır mı?

Komplo teorilerini çoğaltabiliriz ve kötü bir şey değil.  Erol Mütercimler'in dediği gibi "komplo teorileri zeka ürünüdür".

İşin bir başka boyutu ise aldığımız "açılım" kokusu. Siyasi liderlerin koro halinde "analar ağlamasın" türküleri çığırdıkları, görülüyor. Karamolla'sından Kılıçdaroğlu'na kadar. Bu sefer "açılımı" AKP seslendirmiyor ama destek veriyor. Bahçeli de AKP'ye destek veriyor, dolayısıyla açılıma…

Anaların HDP kapısına yönlendirilmesi, devleti on para etti. "Devlet aciz, bu işi çözemiyor, anaları HDP aracılığıyla PKK'ya yalvartıyor!" görüntüsü veriyor. Kaçırılan asker ve polisler dahi, yeni gündeme geliyor.

Yeni bir "analar ağlamasın!" hikayesi yolda değilse eğer, iktidar ne yapmak istiyor, ben size sorayım? Vatandaşı geçtik, devletin bakanı(!) bile HDP önünde ağlıyorsa, manası nedir.

Vatandaşa korku vererek, vatandaşı HDP önünde ağlatarak "çare açılım!" mı demek isteniyor? Eğer öyle ise önümüzdeki günler, PKK saldırıları (asker/sivil) artarak devam edecektir.

Türkiye'nin "düğmesini" elinde tutanlar, Türkiye ile Suriye'nin Kuzeyi'ni birlikte halledecekler. Hatta buna Kıbrıs'ı da dahil edebilirler. 

Kıbrıs, önümüzdeki aylar çok karışabilir. Yeni patlamalar duyabiliriz, Allah, KKTC'mizi korusun. İktidarın Kıbrıs'ta gizlice asker çektiğini ve  adadaki asker sayısını çok düşürdüğünü, ifade etsek, yanlış olmaz.

İktidar Suriye'nin Kuzeyi'ne asla bir operasyon yapmayacak.  Çünkü "operasyon" isteyen komutanlar, emekli edildiler. O işi, geçen Ağustos'ta hallettiler. ABD ile restleşir görüntüsü vererek, "ağam bizi eyliyi"…

S-400'ler depoya indi. Dış talepler zamanında yerine getirildiği taktirde, AKP de bölünmeyecek. Arınç onları geri yapıştıracak. Kraliçe İslamcıları, Erdoğan'ın başında demoklesin kılıcı gibi tutuluyor şimdilik. 

Bölünse dahi, ABD-İsrail çıkarlarında birleşirler. Suriye konusunda hükümet ve Gülengiller'in geçmişte birleştikleri gibi.

Hükümetler değişsin bu ülkede ne BOP değişir, ne Dinlerarası Diyalog sona erer. Bunlar hükümetler üstü, küresel projeler. Ancak gerçekten İslam Müslüman'ı, gerçekten Türk milliyetçisi, gerçekten Atatürkçü bir kadro, iş başına gelir, o başka…

Aksi taktirde bu ülkede Kraliçe Müslümanları, NATO milliyetçileri ve liberal solcular aynı havuza su taşıdıkları sürece, Türkiye'nin Büyük İsrail'e kurban edilmemesi, hiç ama hiç mümkün değil. 

Bunların hepsi görevliler!

Oktay Sinanoğlu rahmetli , "Türkiye'nin işi, 2000 yılında bitti" demişti. Yani, 19 yıldır bitmeyen bir damar halen var olduğu için, Türkiye'nin "işi"  sadece uzadı. 

"Atatürk Vatandır" anlayışında, Bağımsız Türkiye yolunda, "Ey Türk İstikbalinin Evladı!" muhatabında, bir bilek, bir yürek oluruz, işte o zaman kurtuluş umudu doğar, yoksa vademizin dolacağı günü bekleyelim!

Türkiye için düğmeye mi basıldı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön