“Stratejik” bataklık!

Tarihimiz ne yazık ki, acılarla dolu.

Ağıtlarla büyüyen bir neslin çocuklarıyız. Yemen’de şehit olanlar için, anneler ne ağıtlar yakmışlar, hepimiz biliriz:

 

“Adı Yemen’dir

Gülü çemendir

Giden gelmiyor

Acep nedendir”

 

Gidenin gelmediği, bir “Yemen”  hikayemiz var bizim. Kendi köyümde “filanların dedeleri, Yemen’de şehit olmuş” derlerdi.

Sadece Yemen mi?

“Filanlar sarıkamışa gitti, dönmedi” diyeninden tutun da, Gelibolu, Bağdat, hemen her yerden verilmiş canlardan söz edilirdi. Yeniden Osmanlı olduk ki, yeniden topraklarımız dışında canlar veriyoruz.

Ne uğruna, kim için?

Meseleleri konuşamıyoruz bile. Hele tartışmak, artık hiç mümkün değil. Hangi politikanın devlet, hangisinin AKP politikası olduğunu ayırt edemiyoruz. Kıbrıs’ı “yük” gören kafaların, Suriye’de millete yüklediği yük altında, kırılıyoruz.

Bugün 8 şehit, peki yarın!..

Allah korusun, askerimizi ve milletimizi ama gerçek bu…

İşgal altındaki adalarımız için mi şehit veriyoruz?

Hayır.

Kıbrıs Türk devleti için mi şehit veriyoruz?

Yine hayır.

İyi de, biz yabancı bir ülkenin topraklarında, neden ölüyoruz.

Bunu tartışabiliyor muyuz?

“Şehitler üzerinden kimse siyaset yapmasın!” örtüsünü, kaldırıp atmak zorundayız ama nasıl? Meclis yok ki, olay meclise taşınsın. Var da, yok işte biliyorsunuz. Mecliste neyi araştırmak isteseniz, AKP-MHP koalisyonu ile engeleniyorsunuz.

Eğer bir “siyaset” ölüm getiriyorsa, bunu konuşmak, acı üzerinden siyaset yapmak değil. Acı getiren siyaseti konuşmaktır. “Başımıza ne geldiyse hep, yanlış Suriye politikamızdan geldi” itirafından sonra, ne yazık ki yanlışta ısrar ettiler.

Suriye bataklığına her gün, daha da saplanıyoruz.

60 milyar doların üzerinde, ekonomiye bir yük bindi. Ve  artarak devam ediyor. Suriyeliler ülkenin güvenliğini, içerden tehdit ediyor. Suriyelilerin Suriye’ye gönderilmemeleri, bir proje ne yazık ki…

Boşatılan Suriye topraklarında, Büyük İsrail inşa ediliyor. Suriyelileri göndermek, bu projeye aykırı bir hareket… Saplandığımız bataklık, öyle böyle değil… Hareket ettikçe daha da saplanıyoruz. “Stratejik” bataklık!

Yanlış anlaşılmasın, ben Suriye bataklığının sorumlusu olarak, sadece iktidarı görmüyorum. Toplum, hak ediş yasasına göre müstahakını bulur. Yanlış yolda, doğru hareket, doğru sonuçlar getirmez. Stratejiniz yanlışsa, doğru taktikler işe yaramaz.

 AKP iktidarı, Türkiye’yi yanlış bir “projeye” soktu. AKP’den kurtulmadıkça Suriye bataklığından çıkamakta mümkün değil. Erdoğan, Davutgiller gelmesin diye onların işine soyundu yeniden.

 ABD’nin elinde önemli dosyalar var ayrıca. Bu dosyalar Türkiye’ye, “şantaj” olarak dönüyor. Astana sürecinin bitirilmesini, ABD istiyor. Türkiye’yi Rusya’ya karşı kışkırtıyor. Zıtlaşma başlayınca “Türkiye’nin arkasındayız” diye açıklama geldi.

Rusya ekseninden çıkmamız, mümkünse Rusya ile savaşmamız isteniyor. Olmadı, Suriye veya İran’la savaşmamız isteniyor. YPG’ye verilen silahlar, üzerimize çevrilmedi henüz neden? Çünkü silahı veren, henüz emir vermedi.

ABD, Türkiye NATO’dan çıkmasın uğraşı verirken, Rusya, Türkiye ile NATO’dan bir delik açmak istiyor. Bir Rusya vuruyor bize, bir ABD… Olan, evlatlarımıza oluyor.

“Türkiye öyle bir dehlizde yüzüyor ki, benim gördüklerimi sizler görseniz, aman yarabbi bu ne hal dersiniz…” sözünü hatırlıyor musunuz?

Peki, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında “Türkiye zifiri karanlığa girmiştir” tespitini hatırladık mı? Üzerinden 5 yıl geçti. İşte Türkiye bugün, hem sözü edilen o dehlizde yüzüyor, hem de, zifiri karanlıkta yaşıyor.

Hangi el Türkiye’yi kurtaracak!

Bu uyarıların sahibinin projeleri…

Prof.Dr. Haydar Baş’ın, zifiri kaaranlığa tuttuğu ışıkla ancak yolumuzu buluruz. Geç oldu hatta güç oldu ama başka kurtuluş yolu yoktur.  Sayın Baş, Atatürk’ün bakışı ile sorunlarımızı çözecek tek lider.

Devleti fabrika ayarlarına, milleti Türklük rıhtımına çekecek, tek insan. Tereyağından kıl çeker gibi bir çırpıdan Suriye bataklığından çıkarır bizi. Uluslararası hukuk içinde kalarak, Suriye’nin meşru hükümeti ile terörü kurutmak, mümkün.

Rusya ve ABD ile değil, Suriye ile komşu oluruz yeniden. Büyük İsrail, hayal olarak kalır ve asla gerçeğe dönüşmez. Mevcut yolda devam edersek eğer, her gün ağlayacağız ne yazık ki… Yemen ağıtlarının yerini, Suriye ağıtları alacak.

Yüz sene önce çok ağladık. Bir adam çıktı içimizden, ağlayan bir milletin yüzünü güldürdü. Bakın, yine ağlıyoruz. Yüzümüzü güldürecek Hoca Atatürk’e artık fırsat verelim. Baş Hoca’ya fırsat vermeyenler, Büyük İsrail’e ve ABD’ye, fırsat verdiler.

 Yolları aynı, isimleri farklı olan siyasi figürlerle, ağlamaya devam ederiz. Bağımsız Türkiye, Atatürk Türkiyesi olmak zorundayız. Kaynaklarını devreye koyan, üreten bir Türkiye olmalıyız. Yoksa soğukta donar, açlıktan ölürüz.

Ölmek için düşmana bile ihtiyaç kalmaz!

“Stratejik” bataklık!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön