Türkiye aç.
Türkiye yoksul.
Türkiye borçlu.
Türkiye iflasta.
Türkiye battı.
Parası Suriye parası karşısında bile değer kaybediyor. Döviz yükselmiyor, Türk parası eriyor. Herkes, durduk yerde yoksullaşıyor. Döviz bozmak işe yaramadı, yaramaz!
Bu bir sonuç?
15 yıldır "sıcak para" ile orda burda oynaşan Türkiye, şuan gerçeklerle yüzleşiyor. Olmayan para ile insanları, "ev veya araç kredisi" adı altında borçlandıran sistem, sonunda ülkeyi büyük bir krize sürükledi.
ABD'de ki "mortage" krizi bile bizde yaşanacakların yanında, solda sıfır kalacak.
Türkiye'yi büyük bir kıtlık bekliyor!
Buğday bile üretmeyen Türkiye samanı dahi ithal ettikten sonra, bu dediğim asla uzak bir ihtimal değil.
Bir de, "Milli Tarım" diye Haydar Hoca'dan çalarak, "uyandıklarını" belli etmeye çalışırlar ya, tam bir trajikomik?
Milli tohumu yasaklayanlar, "milli tarım" diyor!
Tarım Bakanı Faruk Çelik "2018 yılında sadece sertifikalı tohumlarla üretim yapan çiftçiler desteklenecek" dedi. Türkiye'nin tohum pazarının yüzde 70'i yabancıların elinde?
Bu konuda İsrailli firmalar, aslan payına sahip.
Mısırda yüzde 95, pamukta yüzde 80,soyada yüzde 80,sebzede yüzde 75, patateste yüzde 95 ayçiçeğinde yüzde 95, yabancı tohum kullanılmakta. Buğdayda bile bu oran, yüzde 5?
Bu topraklara ait olan yüzyılların birikimi sağlam tohumu bitir, yabancılara ait hastalıklı tohumu destekle!
Türk tarımını bitirdiği için iktidara, yabancılar ödül verebilir. Durum tarımda böyle de, hayvancılıkta farklı mı?
Madencilikte farklı mı?
Ne yazık ki hayır?
Üretmeyen bir Türkiye yoksul olmaz ne olur, soruyorum?
Tok olması mümkün mü?
İflasta ve borçlu olmaması mümkün mü?
Tarım, tohumuna kadar yabancının, madenler, taş ve toprağına kadar yabancılarca götürülüyor. "Türkiye'nin lirası neden eriyor?" sorusunun cevabı açık değil mi?
Devletler emek ve üretimleri karşılığında para basarlar. Düşünün bir de, emek ve üretim karşılığı değil de, alınan döviz kredileri karşılığında paranın basıldığını?
İşte buna Türkiye denir!
Üretmiyor, emek ise para olarak basılmıyor.
Bu ülke iş ve aş bulur mu?
Bulmuyor işte.
Ne 'İş ve Aş' buluyor, ne de Haydar Baş'ı buluyor!
Sadece belasını buluyor!
Sayın Baş'ı bulmadıkça da, bela bulmaya devam edecek. İşin ve aşın kitabını, yalnız o yazdı.
Milli Tarım'ı da, Milli Ekonomi'yi de, sadece o bilir. Ötekiler ancak kopya çeker, onu da yanlış çekerler.
Bağımsız devletler bastıkları paraların içini, ülkelerinin emek ve üretimleriyle doldurmaya çalışırlar. Bizim gibi bağımlı ülkeler ise ancak doları doldururlar!
Adının "dolar" olduğuna bakmayın, hiç dolmaz. Çünkü sahipleri doyumsuzlar. Ülkeleri yerler, yine doymazlar. Şuan bizi yedikleri gibi?
Biz bu hallere, bağımlı politikalarla ve bizim olmayan sıcak paralarla getirildik.
Başkalarına ait paralarla, meydanlarda hava attık. "Şu kadar döviz rezervimiz var" diye hep kasıldık. Çektiler, sesimiz soluğumuz kesildi. Sıcak para gelmeyince "seferberlik" ve "kurtuluş savaşı" demeye başladık.
Elin parasıyla, elin kuralıyla ve elin aklıyla bunların hiç biri olmaz. İyisi mi "üst akıl", "alt akıl" tartışmalarını bırakıp, Baş akla gidelim.
Türkiye'nin sorunu sistemsel değil, parasal!
Türkiye bugün ister parlamenter sistemle yönetilsin, ister başkanlık sistemiyle? Değişen hiçbir şey olmaz.
Başkanlıkla yönetilince, bir dolar eşittir bir Türk Lirası olacak mı?
Hayır. Öyleyse biz yanlış bir şeyi tartışıyoruz.
İşçine, emekline "Asgari 5 bin TL" maaş ver, istersen monarşi ile yönet, kimsenin gıkı çıkarsa, namerdim!
Beyler, biri bizi kandırıyor!
Kaynakları götürüyor. Tarımı bitiriyor. 80 milyonu aç ve açlığa mahkûm ediyor. Birbirimizi yememiz içinde terör üretiyor, mezhepsel ve etniksel kavgalar çıkarıyor.