Gaflet mi dalalet mi hıyanet mi?

Matematikte verilenleri iyi görürseniz, istenenlerin ne olduğunu anlarsınız ve artık sonuçları gözü kapalı bulabilirsiniz. Matematik birçok bilimin başı kabul edilir. Mesela siyaset, baştan sona matematiktir.

Ülkenize ne verildiğine bakarsanız, ne istendiğini anlarsınız.

Neye ihtiyacın var?

Paraya.

Kimden isteyeceksin parayı, batılı bankerlerden, daha kibar söyleyecek olursak, batılı kuruluşlardan. O zaman hangi partiden olursanız olun, sizleri para verenler yönetecekler. Yabancı para ile yabancı askerin arasında hiçbir fark yoktur.

Yabancı asker gelir işgal edilirsiniz, yabancı para gelir sömürülürsünüz. Sömürü işgalden daha ağırdır. Ekonomik sömürü, tüm sömürülerin başıdır. Ekonomik sömürü, kültürel ve hatta zihinsel sömürüyü de içinde barındırır.

Sen yüksek tepelere bayrak diker kasılırsın, ama o bayrağın temsil ettiği bağımsızlığı satmışsındır, bunu göremezsin. Toplu taşımayı kullandığınızda etrafınıza bir bakın, genç nüfus, nasıl bu kadar mutsuz olur, diye düşünüyorsunuz. Çünkü genç işsiz, çünkü genç mutsuz, çünkü genç umutsuz…

Gençler evlenemiyor, yuva kuramıyorlar. Bu bile başlı başına büyük bir sorun. Nüfus problemin kapıda demektir. Dahası fuhuş, nesli bozar. Bozulan neslin hiçbir ideali olmaz. Hiçbir kutsalı kalmaz. Bu da senin istiklalin ve de istikbalin yok demektir.

Hangi partili olursanız olun fark etmiyor. Yoksulluk sorunu çözülmeden, ekonomik kalkınma sağlanmadan, bir devlet varlığını devam ettiremez. İstanbul ve Ankara’nın belediye başkanları Türk Milleti yerine “yerel halk” ifadesini kullandılar. Ve haklı olarak eleştiriyoruz. İyi de bu İmamoğlu zaten böyle değil miydi?

“Ben, Süryanilerin, Ermenilerin, Rumların ve Kürtlerin belediye başkanıyım”  demişti, seçimden önce ve ama saydıkları arasında Türk yoktu. Hepimiz Türk milletiyiz. Ermeni, Rum, Süryani de olsa Türk vatandaşıdır.

Berlin belediye başkanı ben “Türklerin belediye başkanıyı!” dedi mi hiç belki bir milyon Türk  var Berlin’de. Demezler. Diyemezler.

Peki, bizimkilere(!) ne oluyor?

Asıl bu halk, kendine sormalı:

Biz neden Türk yöneticiler seçmiyoruz?

Bize “Türküm” diyemeyenleri kimler seçtiriyor?

Seviniyorsunuz, alkışlıyorsunuz “yaşasın belediyeleri aldık!” diyorsunuz, bir bakıyorsunuz, seçtiğiniz Mehmet Şimşek çıkıyor.  Seçim sonrasında Dilek İmamoğlu “Emine hanımla birlikte,çok güzel şeyler başaracağız” demişti.

Halkı ayırdıklarına bakmayalım, kendi aralarında bir sorun yok. Çünkü efendileri aynı…

Küreselciler ne derse onu yapacaklar. Küreselciler, “Suriyelileri, Afganları, Arapları, Afrikalıları ülkenize biz dolduracağız, sizler onlara iyi bakacaksınız! Türk yok, Türkiyelilik var!” diyorlar.

Yüksek komiser huzurunda Türklerin oyu ile seçilmiş iki başkan, karakolda ifade verir titizliğinde, oy aldıkları milleti unutup “yerel halk” dediler. Çünkü onların da paraya ihtiyaçları var. İstanbul ve Ankara’yı bile Türklere yönettirmiyorlar, Türkiye’yi mi Türklere yönettirecekler!

Parayı verenler, sizleri yönetecekler!

IMF Genel Müdür Yardımcısı Gita Gopinath adında bir genç hanım, geldi Mehmet Şimşek ile görüştü. Şu resme bakar mısınız?

Bir bu kadının beden diline, bir de bizim(!) Şimşek’in beden diline bakın ne görüyorsunuz. Elini degil, kolunu da kaptırmış. Hanımefendinin eli, kendi vücut hizasını geçmiyor. Bizim ki, içine düşmüş adeta!

IMF’nin içine!

İşte, Türkiye’nin hali bu!

Elini küresel ttefecilere elini vermiş, kolunu kurtaramıyor.

Neden bir adet Trabzon ekmeği 8o lira?

Neden bir araba almak için, iki hatta bazı markalarda 3 araba parası ödüyorsunuz? Senin ülkende, 300 bine satılan arabalar Avrupa’da hurda olarak kabul edilip trafikten menediliyor.

Niçin?

İşte seni yönetenler, borç aldıkları küresel beyler adına, onların referanslarıyla seni yönetiyorlar. Onlar adına, seni borçlandırıyorlar. Ağır faiz ve vergiler altında, inim inim inletiyorlar. Ve sen bunu görmüyorsun. Çünkü ülkenin bütün kaleleri düşmüş.

ABD’ye gitti görüştü geldiler. “Irak’ı konuştuk, PKK bitiyor!” dediler. Bitmiyor, PKK devlet oldu , “görevi” tamamlandı tasfiye ediliyor.

Türkiye’ye, verilenleri görüyoruz: Para!

İstenenleri veya sonuçları, tahmin etmek hiç zor değil. Yürüyen Proje BOP, yürüyor. Ayaklarından biri Suriyeliler, diğeri Anayasa’nın ilk 4 maddesi. “Yeni Anayasa” adı altında, muhalefetin de içinde olduğu, yeni “çözüm süreci”, Şimşek’in alacağı paralar karşılığında gerçekleştirilecek. “Çözüm Süreci” yoksa para da yok, dendi. Tabir caizse ülke satıldı. Üstelik de alınan yüksek faizli borç para karşılığında…

Öyle ki odunu gömsen yeşerecek verimli topraklara sahipsin, üç tarafı denizlerle çevrili ülkeye var, dünyanın en değerli madenlerine sahipsin, altın dağlarına sahip olduğunu ancak yaşanan kazalardan öğreniyorsun, petrol ve doğal gaz kavramlarını seçimden seçime duyuyorsun ve elin boyalı kağıdını almak için, yüksek faiz ve vergilerle 85 milyonun emeğini, küresel tefecilere teslim ediyorsun.

Halkın yüzde 90’nı açlık veya yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Gaflet mi, dalalet mi, ihanet mi?

Yoksa her üçü de mi?