— Yusuf Karaca —
— Yusuf Karaca —
Önceki gece İstanbul'da dostlarla bir ziyafetteydik. "Bağımsız Türkiye" ziyafeti mi desem, "Kutlu Doğum" ziyafeti mi desem, karar veremedim. Önce, Halil İbrahim Sofrası'nda iftarlarımızı açtık. Üzerine, çaylarımızı içtik. Sonra asıl ziyafet başladı. Kurra Hafız Mustafa Yıldırım'ın harika sesiyle, Kur'an dinledik. Ardından birbirinden güzel sunumlar? Hepsi, Âlemlerin Efendisi Sevgili Peygamberimizi anlatan sunumlardı. Başka; Ehl-i Beyt anlatıldı […]
Önceki gün, en az otuz yıldır görmediğim bir akrabam, yazılarımda iktidarı eleştirmeme dayanamamış, bana bir şeyler yazmış. İktidarı eleştirmemem gerektiğini filan zırvalamış. Olabilir! İktidar yanlısıdır, dokunmuştur. Ancak kafaları nasıl bir makineden çıkmış gibi benzeşiyor, hayret ettim. Hepsi "tünelden" konuşuyor! Kafalar "köprülerde" asılı halde çalışıyor! Diyor bana ki, "eskiden uçak mı vardı. Şimdi uçağa biniyoruz", ağlar […]
ABD ile Suud yönetiminin arası açıldı, biliyorsunuz. Buna açılma denir mi bilmiyorum ama en azından sert rüzgârlar estiği kesin. 11 Eylül saldırılarından Suud yönetimini sorumlu tutmak isteyince, Suud yönetimi ABD'yi resmen tehdit etti. Peki, ne ile dersiniz? Burası çok ilginç: Dolarla? ABD'yi dolarla vurma aklı kime ait sizce? Söyleyin, söyleyin, çekinmeyin! Prof. Dr. Haydar Baş'a? […]
Güzel ülkem! Sen bu hallere düşecek miydin? Seni bu durumlara düşürenler, yatacak yer bulamasınlar! Katkısı olanları, Allah bildiği gibi yapsın! 23 Nisan'ı bile yediler baksana? Yiyecek bir şey kalmayınca, herhalde 23 Nisan'ı yediler. Aklım yine çocukluğuma gitti bak: Komşumuz Ferda teyzenin bir danası vardı. Saman bitince, çaput yerdi. Bir defasında kazağımı tam yutacaktı ki, anam […]
İnsan çok enteresan bir varlık. Aya, yıldıza, bile çıkar ama kendi küçük engelinde boğulur. Sözde dünyayı fethe çıkar fakat bakarsın kendine yenilip kalmış. İnsanın içinde zıtlıkları barındıran bir varlık olduğu gerçeği görülmezse, insanı anlamak ve çözmek mümkün değil. İnsanı anlamayan, neyi anlar? Allah'ı ve Peygamberi hakkıyla anlar mı diye, hiç sormayayım en iyisi! Hayvanı anlar […]
En güzel kıyafetlerimizi giyelim. Çocuklarımızı süsleyelim. Bir bayram havasında bu özel günü yaşayalım. Abdestlerimizi alıp, erkenden salonda, kendimize yer bulalım. İstanbul Yenibosna'da Ehl-i Beyt Sempozyumu'nun 8'incisi yapılıyor. Tabi ki, Prof. Dr. Haydar Baş katılıyor. O'nun İcmal Gençliği düzenliyor. Haydi gençler sempozyuma! Allah'ın seçtiklerini anmaya, "sevin" dediklerini sevmeye gidelim. "Peygamberliğime karşılık, Ehl-i Beyt'imi sevin" diyen Allah […]
İstanbul'da "İslam" zirvesi yapıldı. İslam bu toplantının neresindeydi, Allah bilir. Salona İslam'ı getirdiler mi? Tövbe! İslam'ı salona götürdüler mi? Yine tövbe! Niye "tövbe" dedim, anlarsınız. Ama yazı bitince? Ben oldum olası, başına "İslam" veya "İslami" konan şeylere hep kuşku ile bakmışımdır. Müslüman'ın yaptığı İslam'a uygun olmalı. Yoksa başına "İslam" koymakla bir şey İslam da olmaz, […]
İstanbul'da kenar semtlerden birinde oturan yaşlı bir kadın, padişahın huzuruna çıkmak istediğini saraydaki görevlilere bildirmiş. Bunun üzerine, sultanın karşısına çıkarılmış. Yaşlı kadın: Evinin soyulduğunu ve bu olaydan padişahın sorumlu olduğunu söyleyerek, şikâyette bulunmuş. Bunun üzerine hiddetlenen padişah "Bana bak kadın, sen niçin bu kadar derin uyku uyudun da evinin soyulduğunu duymadın?" Deyince, yaşlı kadın: Padişahım! […]
Geçen yandaş kalemlerden biri, günah çıkardı. İtiraflarda bulundu. "NEDEN ŞAŞKINA DÖNDÜ MÜSLÜMANLAR?" diye sordu. Bu hanım efendi ile soy adaşız. Ertuğrul Özkök'ün öve öve bitiremediği "İslamcı" hanım bir yazar? İktidar-Cemaat koalisyonun ortak Zaman'ında yazardı bi vakitler. Cemaat, "paralel" ilan edilince iktidar tarafını seçti. Sık sık ekranlara çıkar, başını alışılmışın dışında örterdi. Özkök bu baş örtme […]
Bu Pazar İstanbul'da, "Bağımsız Türkiye" heyecanı vardı. Farklı bir pazardı. Hem güneşli, hem yağmurlu bir gündü. Hava güneşli iken salona girdik, çıktığımızda yağmur yağıyordu. Tabi içerdeyken, asıl güneşimizleydik. Bağımsız Türkiye'nin Baş güneşi ile? Yarasalara inat, güneşi içimize çektik. Ehl-i Beyt kokuyordu. "Eyüp Sultan'a gidin nispet kokuları alırsınız" demişti ama o kokuları sanki salona getirmişti. Ehl-i […]