O kadar “yerli ve milli” sakızı çiğnediler, sonunda ekonomiyi ABD’ye teslim ettiler. Hani bu ABD, bize ekonomik savaş açmıştı. Hani bu ABD, doları fırlatmıştı. Hani boyun eğilmeyecek, dik durulacaktı!
Olan, kırılan telefonlara oldu!
O telefon sahipleri keşke, bir işe yaramayan, akletmeyen, kafalarını kırsalardı. Belki o kafaların seçtikleri, bizi böyle ABD eline verdikleri “kırbaçlar” ile dövmezlerdi. Kırbaç fırtınasını konuşmaya gerek yok.
Allah’ın kırbacını görmez misiniz?
Seçtikleriniz sizi ABD’ye kırbaçlatıyor. Bela olarak bu, hepimize yeter de artar da… Nerede dolar bozduranlar? ABD’ye karşı durduğunu sanan embesiller nerede? Onların bu akılsızlığıdır ki, hepimiz çekiyoruz.
“İçimizdeki beyinsizler yüzünden” daha başımıza kim bilir, neler gelecek. Bilmeyenler abarttığımızı sanırlar. Gelecek “kasırgaları” bilseniz, kontrolünüzde olmayacak işleri tahmin etseniz, aklınızı yersiniz!
İnanın, ben iktidara veya damada, hiç kızmıyorum.
Bu millet ayarını, yeni kaybetmedi. Ekonomi, Amerika’ya değil de, Haydar Baş’a teslim edilseydi. Yani “Milli Para”nın mucidine, dünyaya mal olan bir tez sahibine, bir Türk’e, ekonomi emanet edilseydi, bazı tipler kudururdu resmen.
ABD’li şirket olunca, çıt yok. Hacısı, hocası, sağcısı, solcusu, hepsi suskun… Nerede bu ülkenin milliyetçileri, nerede dindarları veya Atatürkçüleri?
Duyun-u Umumiye geldi, ey millet!
Damat Ferit döneminde Duyun-u Umumiye vardı. Osmanlı maliyesi, Duyun-u Ummiye’ye teslim edilmişti. Türkiye’nin bütün gelirleri, bu kurumdan sorulurdu. Şimdi farklı mı?
IMF yerine, neden Amerikan şirketi?
İki ihtimal var: Bir, IMF bile bizi kabul etmiyor. İki, IMF denetliyor bu işlerine gelmez. Para verdiği için, parasının nereye harcandığını kontrol ediyor, bu iktidarı sıkar. Şirket ise para karşılığı danışılan bir kurum.
“Danışmanlık” adı altında, 16 bakanlık bağlandı bu şirkete. Bir devlet, nasıl olurda, şirkete bağlanır. Hiç mi bu devletin gizli kalması gereken, belgeleri olmaz. Devletin kozmiğine FETÖ ile girildi, ekonominin kozmiğine de şimdi giriliyor.
“Devleti bir şirket gibi yönetmek lazım” demiştiler ya, alın size şirket. Ekonomiyi şirket yönetiyorsa, devleti de şirket yönetiyor demektir. Ekonomiyi şirket yönetiyor, devleti de NATO!
Bunu söylemek çok acı biliyorum ama gerçekler acı. ABD’ye onca laf ettiler, nerdeyse ben bile inanacaktım. İstiharelerinde Amerika mı çıktı ne!
Eski bir bakan “babalar gibi satarım” demişti. Sattı sattı, sonra böbrekten öldü, hatırlayın. Onun muhterem eşi istihareye yatmış, sonra da “Rabbim Amerika dedi” demişti. Ardından İsrail’den böbrek bulundu ama yaşamadı.
İstiharede “Amerika” çıkınca, böbreğin İsrail’den çıkması da manidardı. Neyse, yine de Allah, rahmet eylesin(amelince).
Türkiye ekonomisi, İngiltere’ye emanetti, şimdi de Amerika’ya, ne var bunda denebilir. Bu da bir görüş, saygı duyarım! Maliye bakanı yıllardır Mehmet Şimşek’ti. Kendileri İngiltere vatandaşıdır. Emin olun, Damat Berat’a geçmesine sevinmiştim.
Hiç olmazsa “yerli” biri, ailesini tanıyoruz.. Düzeltemezse bile İngiltere elinde olmasından daha iyiydi diye düşünürdüm. Ama kardeşim, Mckinsey ne demek ya!..
Gel bana sor, bir kuruş almam, sana o kadar bilgiler verirdim ki. 3 milyar dolar sermayesi olan çok şaibeli bir şirkete neden gittin!
Bu şirket ile Türkiye’nin ilk teması 24 Ocak Kararları ile oldu.
Bu kararlar çok ağırdı, geçmesi için bir darbeye bir de Mckinsey’e ihtiyaç vardı. 1985-87 yıllarında AB’ye başvurduğumuzda, danışman Mckinsey’di.
ABD’den “kurtarıcı” gibi gönderilen Derviş’in ilk icraatı Mckinsey’i çağırmaktı. Yani Türkiye’nin 16 yılın sonunda geldiği nokta, tekrar Derviş’in bıraktığı noktadır. Bir farkla, o zaman borcumuz 120 milyar dolardı, bugün 1 trilyon dolar.
Mckinsey’e değil, Haydar Baş’a danışın!
Türkiye’nin milli kaynaklarını devreye koyup, milli parasını bassın ve ülkeyi kurtarsın. Eninde sonunda, o kapıya geleceksiniz, inat etmeyin. Yarınımız bugünden kötü olacak. Türkiye’yi açlık vuracak!
Rabbim Mckinsey dedi!