Pazar günü malum, 1 Mayıs'tı.
Sözde işçi bayramı?
Bayrama benzer tarafı var mıydı?
Tövbe? ,
Herkes bağırıyor.
Çünkü dertli.
Senede bi kere, bağırıp rahatlıyor işçiler.
Bir zamanlar, bu da yasaktı.
Bağırmayacaksın!
Gıkın çıkmayacak!
Bağırdın, oldun komünist!
Bağırmadın, kapitalist!
Başka yol yok!
Ortası yok!
Hatırı yok.
İnsafı yok.
Ne kapitalizmin ne de ikiz kardeşi sosyalizmin?
Niye ikiz kardeş dedim?
Çünkü iktisat tanımları aynı? İkisi de "kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız" diyor. İkisinde de para, mal ve hizmette "değişim aracı" olarak görülüyor.
Temelde aynı olan bu iki görüş, dünyayı ikiye böldü. Farklıymış gibi? Temel de farklı olmayan şey, ayrıntı da farklı olsa ne olur.
Biri devlet gücünü elinde tutana, öteki, para gücünü elinde tutana hizmet eder.
Dünya, sosyalist-kapitalist diye iki bloğa ayrıldı. Sosyalist blok çöktü? Kapitalist bloklar ise sarsıntılar içinde, birleşerek(ABD ve AB gibi) ancak yaşam mücadelesi veriyor.
Kapitalizm, "ulus" ve "milli" devletleri yemek istiyor, kendilerine kukla idareciler bularak yiyor aslında?
"Devlet ekonomiden çekilmeli" sözü Özal 90'lı yılların modasıydı biliyorsunuz. Çekildi. AKP ile birlikte devlet, ortada resmen don gömlekle kaldı!
"Devlet küçülmeli" dediler, küçülttüler, nerdeyse "çocuk devlet" yaptılar. Çünkü çocuklar soyulmaya engel olamazlar. Kaynakları götürenlere "dur" diyemezler.
"Dur" demek baba işi!
Diyemedi nitekim!
Her şey uçtu adeta.
Tüm kaynaklar?
Gözlerimizin içine baka baka "kaynak yok" dediler. Madenlerimiz olduğunu, ancak maden kazalarında anladık. Altın dağlarımız olduğunu, "Cengiz" olaylarında gördük.
Tabi "Lozan'da verildi" kuyruklu yalanını da?
Fakat biz biliyorduk:
Sınırsız kaynaklarımız, Petrol ve madenlerimiz olduğunu?
Kaynakların iddia edildiği gibi "sınırlı" olmadığını sadece biz biliyorduk. İhtiyaçların "sınırlı" olduğunu da tabi?
Sınırsız olanın ihtiraslar olduğunu, ihtiraslarla ihtiyacı küresel soyucuların karıştırdığını ilk biz öğrendik.
Çünkü bizim Baş Hoca'mız var. Tüm doğruları ondan öğrendik.
Devletlerin ekonomileri yönlendirmelerinin şart olduğunu, devletlerin ekonomilerin içinde olmaları gerektiğini, dünya ondan duydu. Bir düşünelim lütfen;
Devletin ekonomiden çıkmasını isteyen zihniyetle, evden ev sahibinin çıkmasını isteyen hırsız zihniyet arasında, ne fark var?
Milli olmayan devletler işte, küresel hırsızları dinlerler. Bunun sadece lafını edenler baş hırsız olabilir dikkat lütfen!
Ekonomisine müdahale etmeyen devletin, ekonomisine müdahale edilir arkadaş!
Siyasete müdahale edilmesi "darbe", yaban elinin ekonomiye müdahalesi nasıl "demokrasi" oluyor, biri açıklasın lütfen!
Kandırılıyoruz yoldaşlar!
Soyuluyoruz arkadaşlar!
Bırakın sağı, solu, hep birlikte kandırılıyoruz.
Prof. Dr. Haydar Baş, ekonomide "hırsız var" diye bağırdı. "Milli paralarla ticaret" dedi. Dünyanın gözü açıldı. Bizim gözlerse, hala kapalı.
İktidar örtüyle kızların başına değil, bir milletin gözüne bağladı. Vatandaş görmüyor!
Kapitalizm bile bu "örtü" işini çok sevdi!
Vahşi kapitalizmin anavatanı Türkiye oldu!
Allah ile kandırma işi, kapitalizme kan bağışı gibi geldi.
İktidar kapitalist, muhalefet kapitalist!
Pazar günü 1 Mayıs'tı ya, aklımda hep Haydar Hoca vardı. Bu kadınlar, bilseler ki, devlet "baba" olunca, ekonomi "Milli" olunca, Haydar Baş başbakan olunca, bin 500 lira alacaklar. Beyler bin lira alacaklar. Sadece vatandaş oldukları için?
Ne olurdu, bir düşünün!
Bu paranın modelin gereği olarak, vatandaşa dağıtıldığı bir anlaşılsa Allah'ım!
Neler olur acaba?
Ve işçi, emekli, asgari 5 bin lira alacak. O zaman gör "bayram" nasılmış!
Şimdi "bayram" diye bir savaş var ortada. Devlet işçiden, işçi devletten korkuyor. Yazık.
Kimse kusura bakmasın: 1 Mayıs, kapitalimin düdüklü tenceresi olmuş!
Basıncı azaltıp, sistemin patlamasını önlüyor.
Gözleri Baş'a çevirelim!
Sağdan ve soldan herkes çevirsin!
Dünyanın döndüğü Baş'a?