Tekel işçilerine tavsiyem: Habur'a gitsinler

Tekel işçileri hükümete sesini duyurmaya çalışıyor ama nafile, "kulakları var duymazlar" çünkü bu kulaklar belli frekanslardaki sesleri duyar. İşçiler onlar için kapsama alanı dışındadır. Açlık grevi değil, kendilerini yaksalar sonuç yine aynı. İşçiler kendilerine gösterilen merhametin(!) kıymetini bilsinler, "ne merhameti" diye sormayın Maliye Bakanı öyle diyor.Başbakanımızın görevi "işsize iş bulmak değil", böyle bir görevi olmadığını bir işçiyi fırçalayarak söylemişti. Ama işçinin çalıştığı kurumu satmak sanırım Başbakan'ın görevleri arasında, bu konuda çok iyi, hakkını yemeyelim. İktidar ne var ne yok, para edecek her şeyi yerli-yabancı demeden "babalar gibi satar", öyle işçiyi, çiftçiyi düşünecek zaman mı(!).Başbakanımız kimseye "tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmez" hele işçiye hiç yedirmez, neden mi çünkü yabancı değil, bizim yetimin hakkını ancak ecnebi yer(!).Tekel işçilerinin çığlığını duyunca "ooh oldu seçmeseydiniz" demiyorum âcizane bir çare düşündüm; acaba bu işçilerimiz, ne yapsa da hükümetin muhabbetini, merhametini ve de lütfunu celbetse derken iktidarın icraatları gözümün önüne geldi, tabi çok icraatı var da, yani bu biçarelere uyacak bir icraat aradım, aklıma Habur sınır kapısı geldi. Habur sınır kapısında hükümet çok farklıydı, sayın Başbakan, bakanlar herkes farklıydı, yok olmuşlardı, sus-pus olmuşlardı birden. Devletin başına adeta "çuval" geçirilmişti, çocukken gözümüze mendil bağlar "körebe" oynardık onun gibi. Devletin gözü teröristi göremedi "barış elçisi" dendi," devletin kulağı" teröristin sözlerini duymadı, bu nedenle kayıt altına almadı(!) Çünkü "çuval" gerçekten devleti kör ve sağır yapmıştı.Tekrar tekel işçilerine dönersek; bu insanlar bugüne kadar elde ettiği hakların gasp edilmesine karşı çıkıyor, en doğal, en masum dileklerini, taleplerini seslendiriyorlar. Bu insanlara iktidarın merhamet göstermesi için, Habur'dan terörist kıyafetleriyle giriş yapması mı gerekir, kaldı ki tekel işçileri merhamet değil, adalet istiyor. Eğer netice alamazlarsa başka çareleri yok.Bu iktidarı da doğrusu işsizlik başta olmak üzere birçok konuda suçlamak haksızlık olur, çünkü Sayın Başbakan seçilmeden önce İMF ile çalışacağını, işsizlere iş vermenin, çiftçinin ürününe pazar bulmanın kendi görevleri olmadığını, ayrıca ülkenin kurumlarını, topraklarını satacağını, AB'nin isteklerinin öncelikli olacağını, ABD'nin stratejik ortağı olduğunu ve taleplerini yerine getireceğini çok söyledi. Ama insanımız dinlemedi, Tekel işçileri de tabi.Prof. Dr. Haydar Baş bu işin kitabını yazdı, yetmedi noterden tasdikli yapacaklarını taahhüt etti. Türk siyasi tarihinde bir ilktir bu. Yani "ben iktidar olduğumda eğer bunları yapmazsam dava edin" dedi. Yetmedi canlı yayınlarda "vallahi yaparım, billahi yaparım" diyen bir insanı seçmediğimiz için "vallahi sürüneceğiz, billahi sürüneceğiz". Bunca şeyden sonra ders almamız gerekir, Ey Millet!Önümüze gelecek seçim fırsatını iyi değerlendirelim, hepimizin sonu Tekel işçilerinin sonu gibi olacak, aynı gemideyiz, hepimiz batıyoruz?

Tekel işçilerine tavsiyem: Habur'a gitsinler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön