Öğrencilik yıllarımızda üniversitede çeşitli fikir akımları vardı. Çoğunluğu maalesef gayri milliydiler ve genellikle devletin laikliğinden dem vurarak, “kâfir devlet yıkılacak elbet” ya da “tağut nizam” gibi söylemlerle kendini ifade ediyorlardı.
Biz ise devletin oruç tutamayacağını, namaz kılamayacağını, cennete veya cehenneme gidemeyeceğini anlatarak bu düşmanlığın sebepsiz ve yersiz olacağını anlatmaya çalışırdık. Bu arkadaşlar sakallı, şalvarlı bir kıyafetle cihat yaptıklarını düşünür ve bizi hiç duymak istemezlerdi.
Geçen bu şeriatçı, şalvarlı, sakallı arkadaşlardan birisiyle tevafuken karşılaştım. Hal hatırdan sonra bir çay içelim diye teklifte bulundu ve oturduk bir parkta. Kıyafetinin değişmediğini gördüm, acaba fikirleri değişmiş midir diye merak ettim ve sordum.
“İbrahim kardeş siz eskiden İran rejimini beğenir, şeriatı savunur, Amerika’ya söver sayardınız aynı görüşte misiniz?”
Ne söylese beğenirsiniz?
“Kardeş o zaman bol keseden atardık, şu anda daha sağlıklı düşünüyoruz.” Nasıl diye sorunca. “ABD’ye rağmen dünyada bir şey olmaz, onlar güçlü kabul etmek lazım, savaşacak halimiz yok. Esat rejimi göreceksiniz eninde sonunda yıkılacak, krallık devri bitti, İran’ın da çok uzatmadan bu ülke ile iyi geçinmesi gerekir.”
Bu konuşma karşısında şok oldum ve sordum, “İbrahim kardeş sence Allah mı büyük Amerika mı? Namaz kılarken ne deyip tekbir alıyorsun? Allahu ekber mi yoksa Amerika ekber mi diyorsun?
Bu kıyafeti giymenizi Amerika mı istiyor sizden?
Amerikan piyadelerinin elbiselerini Irak ve Afganistan işgallerinde görmüştük, tanıyoruz bu elbise içindeki canileri. Tabi neler yaptıklarını da tüm dünya görmeye devam ediyor.
Ha bu arada peşmergelerin de aynı elbiseleri giydiklerini unutmayalım. Bu elbiselerin şüphesiz araziye uygunluk amacı ve çöl sıcağına uyumu da söz konusudur. Görünen o ki Amerika’nın bir başka savaş elbisesi daha varmış oda, Şalvar ve cüppe, hatta sarık…
Bu kıyafetle ülkemizde yaşayan insanların hangisi ile karşılaşıp konuştuysam, ekseriyetinin emperyalist güçlerin oyun ve oyuncağı olduklarını gördüm. Suriye konusunda hepsi Esat’ın gitmesini istiyor, “Obama da sizin gibi düşünüyor ve sizlerle gurur duyuyor” dediğimde ise “Yoksa siz diktatörlü mü savunuyorsunuz” cevabını alıyorum.
Çağdaş Haçlı seferinin öncülüğünü yapan ABD, piyade askerleri ile işgal eylemlerini gerçekleştirmeden önce sarık ve cüppe giydirilmiş yerli ajanlarını halkın arasında dolaştırarak Müslümanların zihinlerini ve iradelerini işgal etmektedir. Bu şekilde ileride işgallere karşı oluşabilecek Müslüman direncini kırmayı hedefliyorlar.
Saf ve temiz duygularıyla bu kıyafetli kardeşlerimizi suçlamak maksadımız elbette yoktur. Ancak herkesin uyanık olması gerekir, elbise ile kıyafetle kendimizi kandırmamız yanlıştır.
Yönümüzü ve kıblemizi iyi belirleyerek emperyalist güçlere askerlik yapmamalıyız. Yunus’un dediği gibi “Dervişlik taç ile hırka değil/gönlünü derviş eden hırkaya muhtaç değil.”
Neden düşünce ve görüşlerimiz Amerikan ve İsrail projeleriyle hiç çelişmiyor diye düşünmeliyiz. Neden Irak, Afganistan, Libya işgal edilirken hep diktatörler bahanesine sığınarak işgalciler tarafında olduk? Yine Suriye’de isyancıların tarafında ABD ve İsrail’in safında bulunuyoruz diye bir üzüntü içinde miyiz?
“Müslümanlar bir vücut gibidir, vücudun neresine iğne batsa tüm vücut aynı acıyı duyar” buyurmaktadır. Haçlıya taraf olanlar bu acıyı ne bilsin? İnandığını zannettiği peygamberinin ölçüsünden haberi var mıdır?
Sarık, şalvarla peygamber yolunda olunmaz, bu kafa ve gönülle ancak Obama’ının yolunda olunur.