1919'dan iki gemi

Bugün 19 Mayıs?

Atatürk'ün samsuna ayak bastığı gün?

Kurtuluşa giden bağımsızlık yolunun ilk adımı Samsun?

Bağımsız Türkiye'nin incisi Samsun… 

Önce bu yolculuğa ait iki hikâyeyi sizlerle paylaşmama izin verin.

Bandırma Vapuru'nun yaşlı kaptanı İsmail Hakkı DURUSU anlatıyor:

-Mustafa Kemal Paşa'yı ilk defa görüyordum. Üzerinde resmi üniforması vardı. Kordonlu, nişanlı olan bu üniforma milli varlık yani Korgenerallik ve Fahri Yaver-i Hazreti Padişahı üniforması imiş Yaşından daha çok genç görünüyordu. 

Samimi bir konuşması, hürmet telkin eden ve insanı ister istemez tesiri altına alan ses tonu ve tavrı vardı. Anladım ki, artık geminin kaptanı ben değilim, O? 

Bana mümkün olduğu kadar sahilden gitmenin imkânı olup olmadığını sordu. Eyvah ki, ben ilk defa Karadeniz'e çıkıyordum. Nerelerin kayalık ve sığ olduğunu bilemiyordum. 

Bunu samimiyetle söyledim. Başını sallayarak güldü,"Pusula ile gideriz" dedi. Pusula mı? Felakete bakınız ki, geminin sağlam bir pusulası da yoktu. Bunu da şahsi kabahatim olmadığı halde yüzüm kızararak söyledim. Dudaklarındaki tebessüm kaybolmadan, Paşa "Ziyanı yok? Allah büyüktür? Siz yine mümkün olduğu kadar sahili takip ediniz." Emrini verdi.

Deniz dalgalı da değildi. 

Hava sakindi. 

Neden kıyıyı tercih ettiğini anlayamadım. Fakat o dakikadan itibaren kendimi, memleket için çok, pek çok kıymetli, paha biçilemez bir değeri taşıyan emin el olarak telakki ettim. 

Aradan seneler geçti. İtimat ediniz ki, hayatım denizlerde geçmiş olmasına rağmen hiçbir seferde böylesine vazife mesuliyeti duymamıştım. Samsun'a vardığımız zaman, Mustafa Kemal Paşa'nın rotayı değiştirmekte ne kadar isabet etmiş olduğunu anladık. Çünkü hakikaten bizi takibe çıkarılmış olduğu anlaşılan İngiliz Torpidosu da bizden 1 saat sonra Samsun'a geldi.

Mustafa Kemal Paşa, Samsunda bulunduğu ilk günlerde ziyaret ettiği Badırlı Köyü'nün büyükleri ise şunları anlatır:

"Bir gün köye atla yüksek rütbeli subaylar geldi. İçlerinden birisi bize Mustafa Kemal Paşayı tanıttı. Çanakkale savaşlarında ününü duymuştuk. Hayranlıkla kendisini seyrettik. Mavi mavi çakmak çakmak gözleri vardı. Kendisine kahve ikram ettik. Bu sırada karşı köylerde bazı evler yanıyordu. Devlet otoritesinin zayıflığı, hatta yokluğu sebebiyle Rum çeteler, mala, cana, ırza, namusa tasalluttan geri kalmıyorlardı. 

Mustafa Kemal Paşa, bu yanan evler hakkında bilgi istedi. Anlattık. Gözleri ağlamaklı oldu. 

Köy meydanındaki bu konuşmalar sırasında köyün ileri gelenlerinden Osman Ağa Gaziye dönerek şöyle dedi:" Paşam, Rum çeteler köyümüzü yıkacaklar. Görüyorsunuz karşı köyü de yakıyorlar. Bize 8-10 jandarma verseniz de köyümüzü koruyalım." Paşanın gözleri alevlendi ve dedi ki; "Mesele köyleri değil, vatanı koruma meselesidir. Anam var demeyeceksin, karım var demeyeceksin, çocuğum var demeyeceksin, vatanın imdadına koşacaksın. Çünkü vatan elden giderse, bunların hepsini kaybedersin"

Olay bu, kıymetli dostlar!

Bugün sadece koltuklarını korumak için, türlü türlü oyunlar içerisine girenler keşke bir kez Atatürk'e baksalar. Türkiye'nin durumu ne yazık ki 1919'lardan daha kötü durumda? 

O gün, Ermeni ve Rum çeteleri köyleri yakarken, bugün isim değiştirmiş küresel teröristler ve arakalarında, devletler var. 

Ve o devletlerle "stratejik" veya "katılım" ortağı olmuş, iktidar sahipleri var.

Ülke üzerinde hesabı olanlar, ajanlarına "siyasi kahpelik" yaptırmaktalar. Bu sebeple de ülkenin güvenlik kapısı bir türlü kilit tutmamakta çünkü kahpe içerde!

Kimseye "kahpe" demiyorum!

Kimse kahpeliği üstüne almasın!

Ben "kahpe" politikalardan söz ediyorum. Bağımlı siyasetin hepsi kahpedir adları ne olursa olsun. İngiliz'in kurduğu İslam Teali Cemiyeti'nin başında "İslam" olması kahpeliğini gizledi mi? Sadece derecesini artırdı.

Neyse, siz anladınız!..

Son günlerde, bütün kahpeler alıngan da!

Kimseyi kızdırmayayım!

Neyime lazım!

Özellikle de, Atatürk'e iftira atan kahpeler!

Ders alınmadığı için, tarih tekerrür etti ve tekrar Bağımsız Türkiye savaşı vermek zorundayız. Heyhat ki, bugün köyünü kurtarmak isteyen şuurlu köylüler de yok. 

Bugün "Ne AB, Ne ABD, Bağımsız Türkiye" diyen, sadece Haydar Baş var.

Savaşı cephede değil, ülkenin tamamında ekonomik, siyasal ve kültürel olarak vermekte.

Önüne Atatürk'ü ve Hacıbektaş'ı alarak veriyor. 

Alevi'yi Sünni'yi bir bilek bir yürek yaparak veriyor.  

"Atatürk" ve "Ehl-i Beyt" diyerek veriyor.

İngiliz'in, Amerika'nın oyunlarını boza boza veriyor.

Kapitalizmin sömürü dişlerini, söke söke veriyor. 

İyisi mi;

Bugün onunla olmanın, Atatürk ile olmak olduğunu anlayalım. Onu desteklemenin, Samsun'da Atatürk'ü karşılamak olduğunu bilelim?

Vallahi böyle, billahi böyle?

Başka yok!

Eğil, kulak ver!

HAYDAR BAŞ'tan başkası yalan!

Bu bir taassup değil, hakikattir.

Samsunda o gün iki gemi vardı. Biri İngiliz gemisi, diğeri, Atatürk'ün Bağımsız Türkiye gemisi? 

Bu günde iki gemi var: 

Biri, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Bağımsız Türkiye Gemisi, diğeri, ötekilerin bindiği Vatikan gemisi?

Hepsi, AB'ci, ABD'ci ve NATO'cudurlar!

Vatikan gemisine "sağdan" ve "soldan" binmeler, tekbir getirmeler, seni aldatmasın. İngiliz gemisinde de "halifeliği kurtarmaya" geldiğini sanan, kandırılmış on binlerce Müslüman vardı.

1919'daki iki gemiye ve iki resme bakıp, bugünü anlayalım.

1919'dan iki gemi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön