16 Nisan zafer mi hezimet mi?

Türkiye, referandum sonrasında yüzde elli elli, tam ikiye bölündü. İleride "kandırıldık" itirafları gelecek ve iktidar, MHP'yi suçlayacaktır.

Bir siyaset adamından çok "görev" adamı olan Sayın Bahçeli, "görevini" yapmanın mutluluğuyla, bir kenarda gelişmeleri izleyecektir. Yüzde 52 ile Cumhurbaşkanı olan Sayın Erdoğan, Bahçeli ile birleşerek yüzde 60 alması gerekirdi, en azından.

Ama alamadı. 

Yüzde 51 aldı. 

Ve üstelik YSK, zaten Erdoğan'ın kazanacağı bir seçimi aldığı kararla, "şaibeli" hale getirdi. Hukuken, yüzde 50'nin üstü seçimi kazanmak demektir, bu ayrı konu.

YSK'nın bu kararı, bana Siirt seçimlerini hatırlattı. Yasaklı Erdoğan'ın Siirt'ten aday olmasını hatırlattı. Erdoğan'ı isteyen bir güç, Siirt'te devre yapmıştı. Şimdi de Erdoğan'ı istemeyen bir güç, YSK'da devre yaptı.

Komplo teorileri ürettiğimi düşünmeyin!

30 Aralık 2016 tarihli, "Sayın Erdoğan bu tuzağa düşmemeli" yazı başlığımda, bu konuyu yazmış, uyarmıştım. Ama düştü. Kendine kurulan tuzağa, kendi ayaklarıyla gitti. 

Neyse, bundan sonrasına bakalım. Yeni sistemi getirenler, bu sistemi Erdoğansız düşündüler. Kim ne derse desin!..

Din dâhil olmak üzere, "EVET" çıkması için kullanılmayan hiçbir şey kalmadı. Devletin imkânları ve tüm baskı unsurları devreye kondu ancak yüzde 51?

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bence. Lozan'a "hezimet mi, zafer mi?" diyenler, bundan böyle 16 Nisan'a "hezimet mi, zafer mi?" deseler daha iyi olur.

Hocaları Erbakan "İstanbul ve Ankara'yı alan, Türkiye'yi alır" demişti. İstanbul ve Ankara'yı alarak geldiler, şimdi vererek gidiyorlar. Bu kadar net?

Gül ve Davuoğlu'na dikkat edin, bundan sonra. Sayın Erdoğan'a ihanet, en yakınlarından gelecek artık. Üyesi olmayı düşündüğü partisine, dikkat etsin!

Biz her zamanki gibi ülkemize dikkat ediyoruz. İnsanlarının bizlere kulaklarını kapattığı, ülkemize? Biz, ülkeye yapılan ihanetleri anlattık bugüne kadar. Ülkeyi kurtaracak tezleri dilimizin döndüğü kadar, anlatmaya çalıştık. Ete kemiğe bürünüp "iktidar" diye görünen Gülen'e tek başımıza karşı durduk. Ağır bedeller ödedik. Herkes kandırıldı, biz uyardık!

Büyük oyunu ilk ve sadece biz gördük. Gösteren sağ olsun. Hep var olsun. Bizim derdimiz şahıslar olmadı, hiçbir zaman. Yanlışlar oldu. Gülen'in de şahsıyla değildi işimiz.

Yüklendiği misyonlaydı. Papalık konseyi misyonunun parçası olmasınaydı. Diyalog fitnesineydi. Sonra, bizi tarih haklı çıkardı. Biz ülke için vatan için ve Allah için o misyona karşı iken, başkaları sadece koltuk için karşı oldu. O da, ne isterlerse verdikten sonra?

Bize karşı olana "haçlı" demedik, adalarımıza oturan Yunan'a "haçlı" dedik. Diyalog oyunu ile Müslüman'ı kâfir yapamaya çalışanlara "dur" dedik.

İngilizler Barzani ile harita çalışması yaptılar. Biz, "evethayır" oyunu oynarken? Sizce, bizle ilgisi yok mu? 

Büyük İsrail hesabını bileceksiniz. Coğrafyada kıpırdayan yaprak, İsrail'den ilgisiz değil. 

Ülkemiz, tehlikelerle çepe çevre sarılmış durumda. Suriye ve Irak'taki durumlar, bizden ayrı düşünülemez. "Evet" ve "hayır" geride kaldı. 19 Nisan'dayız?

Piyasalar kurumuş!

Para yok.

Bir aylık bütçe açığı, 14 milyar. 

Ne yapacaksınız?

Ekonomide güçlü olmayan, hangi projelere karşı durabilir?

"Evetçiler" veya "hayırcılar" birleşse, bir şey yapabilirler mi, bu parasızlığa, bu yokluğa? 

Asla.

Hodri meydan!

Türkiye'nin kurtuluş anahtarı iki kesiminde elinde değil. Bu böyle biline. Olay sistem olayı değil çünkü. Çöken kapitalizmde kimseye ekmek yok. 

İş ve aş yok. İş ve aşın olmadığı yerde, kimse sistem dinlemez. Devletin çatısını dağıtmak veya temelini aşındırmak gereksizdi.  

Bundan sonra ne mi yapalım?

Ne Erdoğan sevgisi gözleri kör etsin, ne Erdoğan nefreti? Ülkemizi sevelim ve sadece ülke düşmanlarına nefret duyalım. Birbirimize değil. ABD Irak'ta; Saddam nefretini işgal işinde kullandı. Saddam'dan nefret edenler, işgalci ABD askerlerine gül verdiler. Saddam'ı sevenlerden de bir IŞİD kurdu. 

Kazanan ABD oldu, kaybeden Irak?

Şimdi kazanan haçlı, kaybeden Türkiye olmasın!

Kazanan İsrail, kaybeden Türkiye olmasın!

Kazanan küresel güçler, kaybeden Türkiye olmasın!

Kurtuluş anahtarı kimde?

Artık görün derim!

16 Nisan zafer mi hezimet mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön