Sadıkla olmayan sapıkla olur!

İki gündür, gündemi çok takip edemedim. 

Trabzon'da, cenazedeydik. 

Prof.Dr. Haydar Baş hocamızın ablası, Sevim halamız hakkın rahmetine kavuştu. Başta hocamıza, Baş ailesine, yakınlarına, sevenlerine ve camiamıza tekrar başsağlığı dilerim.

Bir Miraç gününde, hakka miraç eyledi Sevim hala…

On binlerce insan, halamızı uğurladık. Allah'ım sonsuz rahmetler eylesin. Ölümü insana sevdiren, galiba bu birlik beraberliktir. Arakadaş ve dostlarımızı, bu vesile ile tekrar gördük. Ölüm, yerini hayata bıraktı.

Dünyanın "iki kapılı bir han" olduğu, daha iyi anlaşılıyor. Kapının birinden girip, ötekinden çıkılıyor. Önemli olan bu iki kapı arasındaki yolculukta, "iyi şeyler" yapmak. Allah, bizi denemek için ölümü ve hayatı yarattı. Ve bu iki kapıdan geçiriyor.

İyi şeyler, iyilerle olur. Kötülerle olupta, iyi şeyler yapmak asla mümkün olmaz. Bu yüzden Allah, "sadıklarla olun" buyurdu. 

Sadıklarla olmayan, sapıklarla olur!

Bu, iki kere iki dört eder gibi net. 

İki yol var: Ya sadıklar yolu, ya sapıklar yolu… 

Üçüncüsü yok. Kimse kendini kandırmasın!

Sadıklar, "Allah'ın nimet verdikleri" insanlar. 

Fatiha süresini, günde kırk defa okuruz neden? İşte, bu "nimet verilen kullar"la olmak için. Bu kadar önemli. Hatta en önemli şey. Dünyaya geliş amacımız, "Allah'ın nimet verdikleri"ni bulmaktır desek, inanın abartmış olmayız.

Ne diyoruz: 

"Allah'ım bizi nimet verdiğin kulların yoluna ilet"

Bunun zıddı ise sapmış ve azmışların yoludur.

Yani sapıkların yolu…

Bu kadar önemli olmazsa, yüce yaradan fatihası içine koyupta bu gerçekle, kendisine yalvarmamızı, istermiydi. "Nimet" deyince sadece mide hatırlanmaz. Mideye helal yoldan giren de nimet ama biz kalbe giren nimetten söz ediyoruz.

Ekmeği "nimet" olarak bilip, fırından almayı kafaları alanlar, kalbi nimetleri ehlinden almayı kafaları niye almaz, bunu da anlamak mümkün değil. Paraya ulaşmak için binbir vesileye sarılanlar, Allah'a ulaşmak için vasıtasızlığı savunurlar.

Vesileyi inkar ederler.

Allah, "vesileye sarılın" dediği halde. İlginçtir, hacısı hocası vesileyi inkar eder duruma gelmiş. Yazık. 

Çok yazık.

Peygamberin mübarek türebesine laf edipte, krallarına toz kondurmayan İngiliz "vahhabi" anlayışı var ya, şimdi de İsrail'e toz kondurmuyor hani… "Başlarına bir iş gelmesin diye" İsrail etrafında "koşuştuturanların resmi din anlayışı… Emin olun bu anlayış, bizim ülkeye sokulalı çok oldu.

Öyle sinsi bir şekilde sokuldu ki, hem de…

Siz Hacıbektaş'ı, Yunus'u, Mevlana'yı ne için seversiniz? "Allah'ın nimet verdiklerinden" oldukları için. Ölüsü dirisi olmaz bu zatların, kalbin diriyse onların diriliğini yaşarsın. 

Size yaşatırlar. 

Sararlar sizi. 

Ağlarsınız elinizde olmadan. 

Günahlarınızı hatırlarsınız, sıfırlanırsınız. Aczinizi hissedersiniz. Nefsiniz küçülür. 

Huzurlarına dik kafayla girer, eğik bir başla çıkarsınız. Eğerler başınızı. Haliniz değişir.

Ölen hayvan ya, insan ölmez!

Yeter ki, insanlığımızı çalıştıralım. 

Yeter ki, nimet verdiklerinden tefeyyüz edelim.

Bir farkla, bu dünyadan gitmiş olanlar, irşat edici değiller. Çünkü irşat ikazsız olmaz. İkazı da, ölüler yapamaz. Yanlış yaptığında kafana vuramazlar. Mezarları başında, kalbinize  ve ruhunuza vururlar sadece.

Git, Hacıbektaş'a görürsün!

Abdal Musa'ya, Ö. Hüdai Baba'ya, Hayri Baba'ya!..

Lakin dirileri, hem kalbe vururlar, hem kafaya.

Kafa ve gönül olarak, insan olmaya başlarsınız.

Nimri Dede ne güzel demiş:

İkilik Kinini İçimden Atıp

Özde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim

Taht Kuralı Ariflerin Gönlüne

Sözde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim

Serimi Meydana Koymaya Geldim

Bütün Mürşidlerin Tarif Ettiği

Sadıkların Menziline Yettiği

Enbiyanın Evliyanın Gittiği

İzde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim

İşte böyle dostlar!

Sevim halanın vefatından girip, bakın nerden çıktık. Hak tekrar rahmet eylesin. 

Sözde değil, özde insan olmak dileğiyle…

Sadıkla olmayan sapıkla olur!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön