Aç ve yoksulsun Türkiye'm!

Türkiye'nin çok büyük sorunları var. Belki "güvenlik", bunların başında gelir. Ama öyle büyük bir sorunu var ki, tüm sorunları ikiye, üçe katlar. Diğer bütün sorunları çözseniz, bu sorun kendi başına yeter.

Açlık ve yoksulluk sorunu?

Zaman zaman işsizlik rakamları açıklanır. TÜİK Raporları yayınlanır. Ne raporlara, ne açıklamalara ihtiyaç var. Etrafınıza bakın, yeter. Tabi yandaşlar bakmasın.

Onlar, etraflarına baktıkça, "Türkiye zengin" diyorlar. Çöpte ekmek arayanlar, açlıktan ölen bebekler, umurları olmadığı için. Bu ülkede, açlıktan insan öldü ya, daha ötesi var mı?

48 milyon insan yoksulluk sınırının altında, 16 milyon insan ise aç. 

Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, önemli bir rapor açıkladı.

Çakar Şunları söyledi:

Temmuz 2016-Temmuz 2017 döneminde asgari ücretlilerin 53 gıda maddesinde, çalışan memurlar ve emekli memurların 45 gıda maddesinde, emekli işçilerin ise 41 gıda maddesinde satın alma güçleri düşmüştür. Bununla birlikte, asgari ücretlilerin ambalajlı su ve şehir şebeke suyla birlikte enerji malları, ulaşım hizmetleri ve temizlik mallarının tamamında satın alma güçleri düşmüştür"

Genç işsizlik rakamları da yüzde 25'ler dolayındadır. Söz konusu açlık ve yoksulluk rakamları ile TÜİK'in hane halkı kullanılabilir gelir rakamlarını karşılaştırdığımızda, nüfusun yüzde 20'den fazlasının (16 milyondan fazla kişi) açlık sınırının altında, yüzde 60'dan fazlasının ise (48 milyondan fazla kişi) yoksulluk sınırının altında yaşadığı anlaşılmaktadır"

Kıymetli dostlar!

Aç ve yoksulluktan, daha büyük tehlike olamaz. İktidar sahipleri meydanlarda, nutuk atıyor ama nutukla karın doymuyor. Tarım ve hayvancılık biteli, çok oldu.

İktidar, yanlış politikalarıyla dereleri bile kuruttu. Vatandaşa "HES" dediler, "kes" dediler susturdular. Her yeri, betona dönüştürdüler. İnsanlar artık, beton yiyerek doyarlar!

Yol ve köprülere ekmek banarlar!

İş başına yeni getirilen tarım bakanı, "birkaç yıl içinde kendi hayvanımızı yetiştireceğiz, dışarıdan buğday almayacağız" diyor. Peki, hangi politikayla Sayın Bakan'ım?

Uygulanan politikalar değişmedi ki? Daha yeni, tarım ithalatının önündeki engeller kaldırıldı.

Türkiye, tam 133 kalem tarım ürününde, dışarıya bağımlı hale geldi. 

Prinç, Mısırdan?

Buğday, Rusya'dan?

Arpa, Fransa'dan?

Pamuk, ABD'den?

Nohut, Meksika'dan?

Bakla, İtalya'dan?

Sarımsak, Çin'den?

Mercimek, Kanada'dan?

Çay bile Sri Lanka'dan?

Örnekleri yazmaya yer yok. Tarım ürünleri ithalatı, 5 milyar doları aştı. Yeşil mercimek tohumunu Türkiye'den alan Kanada, şimdi Türkiye'ye yeşil mercimek satıyor.

Saray'ın lalesi nereden geliyor, bir araştırın!

15 senede, nerden nereye!

Böyle bir ülke, nasıl kalkınır beyler?

Böyle bir ülkeyi, açlık ve kıtlık beklemiyor mu sizce? Kendi kendine yeten bir ülke, şimdi açlığın pençesinde?

İster inanın, ister inanmayın!

Prof. Dr. Haydar Baş, siyasete girdiği ilk günlerde, köyleri gezerek, toprağını satanları uyarmış ve iktidara şöyle seslenmişti: "Tarım stratejiktir, silahsız savaşırsınız ama buğdaysız savaşamazsınız"

Dostlar!

İşte, o günlerdeyiz.

Sayın Baş'a kulak vermeyenler, Katar benzeri bir ambargo ile karşı karşıya kaldığımızda, 80 milyona ne yedirecekler merak ediyorum doğrusu. 15 Temmuz gecesi, birkaç saat içinde, bütün marketlerin rafları boşalmıştı.

Aç ve yoksulsun Türkiye'm!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön