Türkiye'de öyle tabular var ki, yıkılması bir ömür alır. Bunlardan en önemlisi şüphesiz "Osmanlı" ile ilgili tabular. Doğru bilinen öyle yanlışlar, öyle yalanlar var ki, hayretler içerisinde kalırsınız. Bize "Evliya" diye takdim edilen padişahların, koltuk uğruna ne katillikler yaptıklarını, öğrenince şoklar geçiriyoruz.
Atatürk'e "ayyaş" iftirası atanlar, toz kondurmadıkları bazı padişahların hiç ayık gezmediklerini öğrendiklerinde ne tepki vereceklerini, doğrusu merak etmekteyim. Osmanlı'ya "İslam" , padişahlara "halife" diyenlerin, önce İslam'da "haram" ve "helal" kavramlarını bilmeleri gerekir.
Haram ve helal kavramlarının insanlara göre değişmediğini, İslam'ın padişahlara ayrı kurallar getirmediğini, peygamberleri dahi bağlayan emir ve yasakların, padişahları hayli hayli bağladığını bilmeleri şarttır.
Tabi eğer padişahlar Müslüman ise!
Müslüman değillerse, o başka!
İslam ancak Müslüman'ı bağlar. Türk milleti eğer, başına "cennet -mekan" koyarak ismini söylediği bir padişahın, aslında bir "evlat katili" olduğunu, beş asır sonra dizilerde öğreniyorsa, birileri "tarih" diye bize yalan okutmuş demektir.
Fatih Kanunnameleri'ni Allah kitabının üzerinde görerek, Osmanlı Padişahlarının döktükleri evlat kanları için "İslami" diyorlarsa, inandıkları kitabın Kur'an dışında ne olduğunu, kendileri açıklamalılar.
Kanuni'nin oğlu Mustafa'yı boğdurduğunu bir dizi ile öğrenen insanımız, "bu ne büyük vahşet" diye tepki gösterdiğinde bazı tarihçiler ekranlara çıkıp, "bu caizdir çünkü Fatih Kanunnameleri'nde yazıyor" demiştiler.
Bir kısım ilahiyatçılarda Fatih'i, Kanuni'yi koruyayım derken, çocuk katlini savundular. Hayvan katline engel olmak için uğraş veren hayvan severler kadar, İslam sever değiller. Güya tahsilini yaptıkları İslam'ın, nahak yere öldürmeye "katillik" dediğini diyemediler.
Allah'tan değil, tabudan korktular!
İcmal Gençli Kampı'nda Asude Yılmaz hanımın Fatih konusunda ortaya koyduğu belgeler, dinleyenleri adeta şaşkına çevirmişti. Bundan sonrada konuyla ilgili tarihçi arkadaşlarımızdan duyacaklarımız, herkesi şaşırmaya devam edecektir.
Oysa bir takım uyduruk hadislerle "Fatih'i Peygamber'in övdüğü" yalanlarıyla büyüdük hepimiz. Şarabına zehir konarak oğlu tarafından öldürülen Fatih'in, şarap içtiği kesin iken peygamber şarap içen birini nasıl övmüş olabilir?
Lütfen sadece biraz akledelim!
İslam'ın haram kıldığı öldürmeyi, helal yapan Fatih, oğlu Beyazıt tarafından öldürülmüş. Sen misin taht uğruna evlat öldürmeye "caiz" diyen, al sana!..
Tarih dalında otorite isim Halil İnalcık şöyle der:
"Fatih, İstanbul'un fethinden sonra kendisini Doğu Roma İmparatorluğu'nun varisi görmüş, Kayser-i Rum( Roma İmparatoru) unvanını benimsemiş, imparatorluğu eski Bizans sınırlarında kurmak için seferlerini ve davranışlarını buna göre ayarlamıştır".( Halil İnalcık, Doğu-Batı makaleler1 Ankara 2005, s.182)
Fatih, kendini "Roma varisi" görürken, bize "peygamber varisi" diye yutturuldu!
Fatih dönemi İslam dışı uygulamalarına iki örnek verelim: İslam hırsızlıkta el kesilmesini emrederken Fatih kanunlarında sığır çalanın eli kesilmiyor, bunun yerine yüz akçe ceza veriliyor. At çalarsa şayet, el kesilir. Zina yapana mesela para cezası veriliyor hâlbuki şeriat yasasına göre fiziki ceza gerektirir. Şarap içene iki sopa yerine, bir akçe alınması öneriliyor.( Ahmet Akgündüz, Osmanlı Hukukuna Girşi Ve Fatih Devri Kanunnameleri, s.347)
Bizi ilgilendirmez ama Osmanlı'ya "İslam" dedikleri için bu örnekleri verdik. "Fatih'in İstanbul'u Fethi(!) sizin için önemli değil mi?" tarzı bir soru soranlar oluyor, Fatih'in bilinmeyenleri ortaya çıktıkça.
Güzel bir soru? Peki, İstanbul'un ikinci kez fethi ve tüm vatan toprağının yeniden kurtluşu sizler için hiç mi önemli değil de, Atatürk'e onca iftiralar atıyorsunuz!
Kaldı ki biz, tek kelime iftira atmıyoruz.
Franz Babinger Osmanlı ve Bizans kaynaklarına göre Fatih'in kişisel ve karakter özelliklerini babası ve dedesinden değil, annesinden aldığını aktarmaktadır. Babinger, Dukas'tan aktardığına göre "2. Mehmet pire gibi adam öldürmekten zevk alırdı" tespitine yer verir.(Farnz Babinger, Fatih Sultan Mehmet ve zamanı, İstanbul 2008,s.86)
Her çocuk gibi Fatih de annesinden çok etkilenmiştir. Fatih için "temelde dinsel bağları olmayan bir insan" yorumunu yapan kaynaklar, oğlu Bayezit'in babası Fatih için ""dinsiz" dediğini belirtirler.( Saadet Dinç, S.39, Babinger,s.220)
Emine Çaykara'nın Halil İnalcık'tan aktardığı "Osmanlı sultanlarının çoğu ayyaştı" tespiti çok önemli.(Emine Çaykara,a.g.e,s.466)
Hristiyan annelerin devlet politikasını belirledikleri kardeşi kardeşe boğdurttukları ve hatta Osmanlı'yı, Anadolu'daki Müslüman Türk beylerine saldırttıkları, yüzlerce belge ile sabittir. Sultan 2.Murat'ın eşi Maria(Sırp Kralı Brankoviç'in eşi)da Orhan Bey'in Hıristiyan eşi gibi Müslüman olmamış, Fatih'in izniyle Serez'de bir manastıra çekilerek yaşamını burada sürdürmüştü. Fatih üzerinde siyasi kararları etkileyecek kadar gücü vardı.( Halil İnalcık, Fatih Devri üzerinde tetkikler ve Vesikalar1, Beletten, Ankara 1951,s,8-28)
Fatih'e birde buradan bakın!