Atatürk kitaplardan silinse kalplerde yaşar

İktidarın kitaplarda Atatürk'ü sildiği ve hatta Sayın Erdoğan'ı "Başkomutan" diye vasıflandırdığı, tartışmalarını okuyoruz. CB başkanı savaş durumunda "başkomutan"dır zaten, demek ki savaştayız!

Neyse?

Atatürk'ü kitaplarda silseler de, Atatürk kalplerde yaşar. Dünyada "başöğretmen" sıfatlı tek liderdir, Atatürk. Geometri kitabı olan bir insan?

Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin (Türkçe) isim babası, bizzat Mustafa Kemal'dir. Ömrüne 11 savaş sığdırmış ve bir ülke kurmuş insan, kitaplarda çıkartılıyor.

Bu kadar savaş yaptığı halde, 5 bin kitap okumuş. Sakarya'da sabah düşmana taarruz edecek, ama gece sabaha kadar "Çalıkuşu'nu okuyor.

Böyle bir insan, çocuklardan saklanıyor. 

Norveççe`de "Atatürk gibi olmak" diye bir deyim olduğunu, biliyormuyduk. Ya, Atatürk Çiçeği'ni duydunuz mu?

"Atatürk Çiçeği"nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi profesörlerinden Doktor Kirk Landın`in koyduğunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu isimle üretilip satıldığını, duyun o zaman.

O'nun o kadar bilinmeyen yönleri var ki, Prof. Dr. Haydar Baş'ın niçin, "Atatürk Vatandır" konferanslarına çıktığını, iyi anlamak lazım.

Mustafa Kemal Atatürk'ün en yakınındaki isimlerden Hacı Tevfik'in torunu, kütüphanecisi ve özel kalemi Nuri Bey'in oğlu Mustafa Kemal Ulusu, Paşa'nın bazı bilinmeyenleri anlatır: 

"Babam 5000'e yakın kitap okuduğunu söylerdi. Okuduğu her kitabı babam da okuyordu. Çünkü sorardı. Savaşlarda cephelerde bile tarih kitabı okurmuş. Boyu 1.74, elleri çok ufak. 

Tıraşını kendisi olmazmış.

Fenerbahçeli fakat futbolla çok alakadar değilmiş. Güreş'i çok severmiş. Zaman zaman köşke pehlivanları çağırarak güreştirir, para yardımları yaparmış.

İyi bir biniciymiş, yüzmeyi çok severmiş.

Silaha çok meraklı, iyi bir atıcıymış.

Yemekle çok arası yok. En çok kuru fasulye pilav sever. Yanında hiç para taşımazmış. Yanındaki çalışanlarının hiçbirini zengin etmemiştir. Çok şık giyinirmiş. 

Kılık kıyafete çok dikkat ederdi. 

Babam ve şoförüyle gece yarısı köşkten çıkan biri?

Kimseden korkmazdı. 

Halkın içindeydi.

Kuran okununca çok duygulanan, ağlayan bir insan? Babam bizzat gördüm derdi. Ayasofya'da Kuran okunduğunda Dolmabahçe'de naklen radyodan dinleyince gözlerinden şakır şakır yaş gelmiş.

Hazreti Muhammed'i en büyük komutan olarak biliyor ve söylüyor. Dolmabahçe Sarayı'nda sabahın gün ışıklarına kadar devam eden bir düğünde ezan vakti Atatürk manevi kızı Nebile'ye "Hadi bir ezan oku" diyor. Ve okumaya başlıyor. Babam "Tam yanı başındaydım, gözlerinden damla damla yaş aktığını gördüm" derdi.

Kimsenin kıyafetine karışmazdı.  Benim babaannem çarşaflıydı. Köşkte çarşafıyla geziyordu. 

İstanbul, zaman içinde Selanik'ten sonra en sevdiği şehir olmuş, Atatürk'ün.  Trablusgarb savaşı için henüz yola çıkmamış Selanik'te Beyaz Kule'de sınıf arkadaşı Ali Fuat (Cebesoy) ile konuşurken 'Müteessirim doğup büyüdüğüm Selanik acaba Türklerin elinde kalacak mı?" demiş.

"Ah, Selanik, seni bir daha Türk olarak görebilecek miyim?" derken gözlerinden yaşlar süzülmüş.

Balkan Savaşları sonrası elden çıkan Selanik'in Misak-ı Milli sınırları dışında kalması, Atatürk'ün ömrü boyunca içinde bir ukde olarak kalacaktı.

Trablusgarb Savaşı'ndan sonra artık tekrar Selanik'e dönmedi. Zübeyde Hanım ve Makbule Hanım da Beşiktaş'taki Akaretler'de 76 numaralı eve yerleşmişler.

Atatürk bu dönemde annesi ve kız kardeşi Makbule Hanım ile yaşamak yerine yalnız yaşamayı tercih etmiş. Nedeni ise annesinin oğlunun iyiliğini düşünerek, devamlı surette onu uyarmaya çalışması oldu.

Öyle ki Zübeyde Hanım bir gün Şişli'deki pembe evde Mustafa Kemal'in arkadaşlarıyla konuşmalarına şahit olur ve oğlunu; "Yedi evliya kuvveti olan padişahımız efendimize sen ve arkadaşların isyan mı edeceksiniz, aman oğlum!" diye uyarmış.

Kıymetli okurlar!

Bugün 9 Eylül, İzmir'in kurtuluşu?

O günlere ait bir hatıra ile yazımıza son verelim:

İzmir kurtulmuş, herkeste bir yorgunluk var. Atatürk beraberindeki heyet ile Ankara'ya hareket edecekler. Trene binerler ve kompartımana çekilirler. 

Ertesi gün, yaveri, Atatürk'ün kompartımanının kapısını çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatını yıkamaktadır.

 Yaveri: "Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde; niye böylesiniz" der. 'Kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz, kolumu yastık yaptım ağrıdı. Setremi yastık yaptım üşüdüm, uyumadım kalktım', der.

 Yaveri: 'Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz; hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik', der.

 Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir:

'Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiç birinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil; milletimin rahat uyuması'.

Atatürk kitaplardan silinse kalplerde yaşar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön