Üsküdar'da galiba devleti gördüm!

Üç ya da dört yıl önceydi.

Marmaray'a bindim, Üsküdar'a geçiyorum. Koltuğa tam oturdum ki, bir yaşlı gözlerime baka baka, bana doğru geliyor, yerimi istediğimi düşündüm. Kalktım yer verdim. Teşekkür etti. Yaşlılık benleri yüzüne ve ellerine atmış, 75'in üzerindeydi.

Oldukça düzgün giyimli, espirili ve güleryüzlü biriydi.  

"Bana yer verdin madem, yanımda dur konuşalım" dedi. "Peki" dedim bu arada, bir genç de, bana yer verdi. Yaşlı beyin yanına oturdum. Tanıştık, ama öğretmen olduğumu söyledim.

"Öğretmen bey, Türkiye'yi nasıl görüyorsun?" deyince, bende 'Kitabın Ortasından', "Hızla batıyoruz" dedim. Gülümsedi, "ülke derdi olan birisin belli" dedi. Dikkatle dinledi beni, tabi o vagonda olan herkes dinledi, bu arada.

Bam telime basmıştı adeta.

Üsküdar'da indik, yürüyen merdivenlerde koluma girdi, "yaşlıyım" diyerek, ama koluma girmesi yaşlılıktan değil, yakınlıktandı bunu hissettim. Ben, ülkenin yanlış politikalarla, uçuruma gittiğini vurucu cümlelerle anlattım özet olarak.

Üsküdar meydanda, ayakta konuşuyoruz.  "Bak oğlum" diye başlayan konuşmasında, oldukça önemli şeyler söyledi. "Devlet ayrı şey, hükümet ayrı" diyerek yaptığı konuşmada,  "devletin yüzünün, Batı'dan doğuya döndüğünü" söyledi.

Ben,  "devlet kaldı mı ki, yüzünü Doğu'ya dönsün. Kaldıysa, bugüne kadar nerede, ne iş yapıyordu" dedim, beni duymazdan geldi ve onuşmaya devam etti:

"Hükümetler istese dahi, bundan sonra Batı'ya yönelme olmayacak. Artık, Rusya-Çin eksenli bir politika izlenecek. Türkiye, NATO'dan çıkacak. ABD'yi üslerinden kovacak. Türkiye, kendi özüne dönecek, dönmek zorunda?

Ancak bütün bunlardan önce devlet, kendi içini temizleyecek. İçindeki ABD'yi kusacak. Kurumlarının içine yerleşmiş ajanları kovacak. Devletlerin yön değiştirmesi, akşamdan sabaha olacak şeyler değil. Bunun için zaman gerekecek.

Hükümetler, devlet kararlarına uyacak veya uyacak hükümetler gelecek. Coğrafyamız büyük tehlikelere gebe? Artık hükümetler, devletin emrine girecek. Böyle bir dönemdeyiz?"

Kıymetli dostlar!

Ayrılırken, emekli general olduğunu söyleyen, bu beyefendi ile tekrar karşılaşmak isterdim doğrusu. Karşılaşsam, bayağı bir soru soracağım ona.  O an, çok ciddiye almadığım konuşması, sonraları bana kendini çok hatırlattı.

Burada anlatmayacağım çok şeyler dinledim, ondan.

15 Temmuz olduktan sonra, en çok bu adamı hatırladım. Rusya ile yakın ilişkiler, hükümet istemese bile Astana gibi bazı süreçleri görmek, o zatı hatırlattı. Domates bile satamadığımız Rusya'yla 20 milyar dolarlık anlaşmalar yapmak, yüzü Doğu'ya dönmek midir?

Görsem, soracağım!

Rusya korkusuyla ABD'nin kucağında oturma dönemi gerçekten sona mı eriyor. İyi de, AKP'nin ABD ve İsrail'in dümen suyundan çıkacağına, nedense, inanamıyorum. Bir anda nükleerden, S-400'den vazgeçerler, yeter ki ABD bir kez "müttefik" desin.

ABD'nin BOP'tan bir eşbaşkanlığına, ülkeyi yaktılar nerdeyse. Baksanıza, Esat aklını peynir ekmekle yemiş, başarı üstüne başarı kazanmışken, Trump'ın işini kolaylaştırıp, Kimyasal Silah kullanmış! Türkiye ilk defa "kim yapmışsa, hesap sorulmalı" dedi. Tabi, Bekir Bozdağ'ın Trump'ın danışmanı gibi konuşmasını saymasak.

Bana öyle geliyor ki, bir felakete ve hatta bir bölge veya dünya savaşına doğru gidiyoruz. Akdeniz'de Rusya'nın bir saldırıya uğraması halinde Çin, yanında olacağını açıkladı. 

Türkiye, kendini Batı karşısına konuşlandırmak zorundadır. Yunanistan, ilk ateşi açtı bile?

Aslında Yunanistan ile savaş halindeyiz. Onlar geliyor, biz geri çekiliyoruz şimdilik. Galiba İzmir'e çekiyoruz, yeniden denize dökmek için!

Türkiye, katil NATO'dan önce, kapitalizmden çıkmalı. Dolar, ekonomiyi teslim almışken, kazanan ABD olur. Hiçbir savaş Baş'sız kazanılmaz. Dün, Mustafa Kemal'di başımız. Mustafa Kemal olmadan kazanmak nasıl mümkün değildi ise bugünde, Haydar Baş olmadan asla mümkün değil.

Bu taassup değil, hakikat?

Dün, Mustafa Kemal'e, "kurtuluş" bir elbise gibi nasıl giydirilmiş ise bugün de Prof. Dr. Haydar Baş'a, "yeniden kurtuluşumuz", bir elbise olarak giydirilmiştir. İnanmayanlara sözümüz yok. Mustafa Kemal'e halen inanmayanlar var, bu gerçeği değiştirmez.

"Dünya Haydar Hoca'ya muhtaç" diyen Rus iktisatçıları bunu gördü ama bizim kapitalistler görmedi. Görecekler, onlarda görecekler. Bakar körler, geç görürler bilirsiniz.

Üsküdar'da galiba devleti gördüm!

Ona sesleniyorum: Haydar Baş'sız başaramazsınız!

Yüzünüzü Doğu'ya mı döndürmek istiyorsunuz, Doğu da, Batı da, yüzünü Haydar Baş'a döndürmüş, bunu görün artık. Dünya, tüketim eksenli Haydarizm'e yöneldi. İktisadın babaları, gelip Haydar Hoca'nın elini öptüler. 

Doların yükselişini durduracak adamın, hepimiz elini öpelim, hodri meydan. Bürokratlara bağırarak veya dolara okuyup üfleyerek, bunu yapamazsınız. 

Türkiye'ye, üfleyen üflemiş zaten!

Papaz Malthus üflemiş!

Bırakalım da bir Türk, önce ülkemizi, sonra bölgemizi, ekonomi silahı ile kurtarsın.

Üsküdar'da galiba devleti gördüm!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön