Gıda terörüne karşı savunmasızız.
Okullar da açıldı.
Okul kantinleri, zehir saçacak yine.
Bakmaya kıyamadığınız evladınızı, okula teslim ediyorsunuz veya yüksek tahsil için, şehir dışına gönderiyorsunuz. Devlete ait yurtlarda, ne yediğini ne içtiğini, kontrol edemiyorsunuz.
Etseniz ne olacak?
Yurtlar, genelde hükümet yanlısı yandaş tiplerin şirketlerine emanet. Yemekler, eskiden yurtlarda, bizzat devletin kar amacı gütmeyen, elamanlarıyla yapılırdı. Ama şimdi Kredi Yurtlar Kurumu, yemekhaneleri özelleştirmiş veya yemek işini, özel şirketlere devretmiş.
Askerler bile bu özel şirketlerin, insafına terk edilmiş. Askerin yemeğinde çalan kafalar, çocukların sofralarında çalmaz mı? Kaç kez, Mehmetler zehirlendi. Eskiden askere gidenler, döndüklerinde, aslan gibilerdi.
Büyüklerimiz, “devlet ekmeği sana gelmiş oğul” derlerdi. Hiç unutmam babam, “peygamber ocağının ekmeği, şifadır oğlum. Eğrilik yapanı çarpar, askerliğinin hakkını ver” diye, nasihat etmişti. Gerçekten zayıf, çelimsizdim, Foça’dan terhis olduğumda, çakı gibiydim.
Neyse…
4 yıl boyunca yurtlarda kalan çocuklar, mezun olduklarında, midelerini bozmuş oluyorlar. Kalitesiz yağlar, mide ve bağırsak sorunlarına neden oluyor. Bir bakıyorsunuz, evladınız hastalanmış. Ev yemekleri yemediklerinden, benzi beti soluk, yaşayan birer ölü gibi oluyorlar.
Yurtlarda yemekhaneleri belki başka bir zaman yazarız.
Benim üzerinde durmak istediğim, gıda terörüne karşılık, ne kadar savunmasız olduğumuz. Bir video, dolaşıyor sosyal medyada, ünlü bir süt kurumuna ait süt, fincanda kaynatılırken, bomba gibi patlıyor.
ABD sütü gelince, herhalde füze gibi uçacağız!
Sınırlarımızdan içeri ne girdiğini bilmiyoruz. En hafifi şarbonlu sığırlar. Bunu da geçtik, Türkiye, gerçekten bir tohum istilası içeresinde. Hükümetin, “sertifikalı tohum” adı altında, yerli tohuma yasak koyması, 2019 itibariyle başlıyor.
Tohum konusunu, “Irak’ı silahla, Türkiye’yi tohumla vurdular” başlıklı yazımda, genişçe yazmıştım. Tohum en etkili silahtır. Türkiye, biyolojik silahla vuruluyor. Bunu da tohumla yapıyorlar. Türkiye bunu anladığı zaman, çok geç kalacak.
İnsanlarımız kanser oluyor.
Sağlık sistemimiz, kanser patlamaları karşısında çökecek seviyelere gelecek nerdeyse. Çünkü insanlar gıda terörünün mağduru olarak, kanser oluyorlar. Buğdayından tutun da, aklınıza ne geliyorsa ithal ediyoruz.
Gıda ithal etmediğimizi varsayalım, tohum ithal ediyoruz. Hiç kaçar yolumuz yok. Yiyorsun, hastalanıyorsun, sonra ilaç alıyorsun. Yerken yabancılar kazanıyor, hasta iken, yine yabancılar kazanıyor.
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu merhum, Meltem Tv ekranlarında demişti ki:
“Bize, önce tohum verdiler. Tohumlar böcekleri çekti. Bu sefer böcek ilaçları sattılar bize. Böcek ilaçları hastalıklara neden oldu. Bu sefer insanlara ilaç sattılar. Tohum satan, tarım ilacı satan, insanlara ilaç satan, aynı firma…”
Alman ilaç devi Bayer, şimdi tohum devi, bilmem biliyor muydunuz? Tohumu Bayer’den aldınız, tarım ilacını Bayer’den aldınız ve size ilaçlar Bayer’den…
“Hasta garantili hastaneleri” duyduk ta, hasta garantili tohumları hiç duymamıştık!
Allah’tan mezarlık işine girmiyorlar, girseler, “ölüm garantili mezarlık” olurdu. Ölüler, yemediği, içmediği ve ilaç almadıkları için, işlerine yaramazlar, ondandır.
“ Modern tıp”, bugüne kadar et ve tereyağı düşmanı oldu. Hiç düşündük mü neden?
Et ve tereyağı, güçlü bağışıklık sistemi kazandırdığından, bunlar hakkında o kadar kötü propaganda yaptılar ki, insanları bunlardan uzak ettiler.
Hele de yumurta düşmanı, bir nesil yetiştirdiler.
Yeni yeni Karatay hoca gibi insanlar çıktı, ortaya.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’nde “Tarım stratejiktir” tezi, ne kadar önemli bir tespit. “Milli tarım, milli tohumla olur” görüşünde, ne kadar da haklıymış. Milli devlet, milli tarım yapar. Bunun için Milli Ekonomi Modeli, devletlerin sahip olmaları gereken, en büyük silahtır.
Gıda terörü ancak böyle önlenir.
Siz kantinleri denetleseniz ne olur, size ait, o kantinlerde ne var. Öğrenci yurtlarında bu çocuklarımız ne yiyorlar diye kontrol edip bir bakın lütfen!
Gençlerimiz, gıda terörüne kurban gitmesinler.
Ülkede yerli pirinç mi kaldı?
Yerel mercimek, buğday mı kaldı?
Ölüye, diriye lazım olan pamuk dahi, gâvuristandan geliyor.
Müslümanlar! Ölülerinizi gâvur pamuğuyla göndermeye, utanmıyor musunuz?
Yapmayın, günahtır!
Üretim Allah’ın emridir. Hiç olmazsa, okullara başlayan gençlerimizi, çocuklarımızı düşünün. Toplu taşımada, çocukların yüzlerine bir bakın lütfen, hepsi hasta benizli. Bu çocuklar, düşmanlarımızın hedefinde!
Aklınızı başınıza alın!
Çocuklarımız düşmanlarımızın hedefinde!