Bu ülkede “ekonomi kötü” demek dahi, neredeyse suç kapsamına girecek. İktidar sahipleri “kriz mriz yok” diyor. Doğru!
Türkiye’de kriz yok, çünkü Türkiye battı.
Nefes darlığı, tansiyon dengesizlikleri hastalarda olur ama hasta ölünce, bunların hiç birisi olmaz.
Ekonomilerde kriz, gelip geçici daralmalara denir.
Kriz dönemseldir.
Kriz geri dönüşümlüdür ve de kriz kapitalist sistemin, temel özelliğidir. Fakat Türkiye’de yaşanan, tam bir çöküştür. Elektriğe yapılan zamlar vatandaşı çarparken, doğalgaza yapılan zamlar henüz yansımadı.
Bu kış, herkes donacak. Doğalgaz olsa dahi, para yok. Vatandaşın durumundan bahsediyoruz, yoksa krizin yaşanmadığı “iktidar mahallelesinden” söz etmiyoruz.
4 yılda, 430 bin esnaf battı. Kriz var mı yok mu, bu insanlara bir soralım.
Urfa’da bir genç, kendini yaktı, duyduk mu?
Duyamazsınız, çünkü medyamız bu tür haberlerin, hükümete “zarar” verdiğine inanır. Bu sebeple “kriz, mriz yok” penceresinden haber toplar. Ülkede faiz, yüzde 25 oldu, yüzde 40’ın üzerinde devalüasyon oldu.
Şuanda üretilen buğday dışarıya ucuza satılıyor fakat dışarıdan daha pahalıya buğday alınıyor. Bu işi yapanların “mahallelerinde” gerçekten kriz olmaz.
İktidar yanlısı yazarlar dahi “kriz yoksa, niye bağırıyoruz” demeye başladı. İnsanlar marketlerin önlerinden geçmeye bile korkar oldular. Bankalar, emlakçılık galericilik yapmaya başladılar. Krediler geri dönmeyince araç ve evlere el konuyor.
Bir genç değil, yüz genç aynı anda kendini yaksın, yine sesini duyuramazlar bu ülkede. Ağaçlar meyve dallarında kaldı ama şehirlerde insanlar meyve bulamıyorlar.
Niçin?
Üreticinin desteklenmesi gerekirken, ithalatçı desteklendiğinden, tarım kesimi ürünleri dallarında ve tarlalarda bırakıyor. Çünkü ürün, tarlada veya dalda toplama masrafını dahi kurtarmıyor.
Anlayacağınız, her alanda bir çöküş ve batış var.
Bu bir projeydi, başarıldı. Tarım ve köylü kesimi, şehirlere göç ettirildi. Üretici iken, tüketici oldular. AB’ye girme uğruna, bunlar yapıldı.
AB’ci olan bütün partiler, hangisi iktidar olsa, aynı şeyler olacaktı. Zannetmeyin ki, mevcut iktidar bunu yaptı ama meclisteki diğer partilerden biri olsa, aynı sonuç olmayacaktı. Hangisi gelse aynı sonuç alınacaktı.
Çünkü hepsi kapitalist sistemi ve serbest piyasa ekonomisini savunurlar.
Akşam FOX’un Fatih’i, “meclisteki veya meclis dışındaki hangi parti olursa olsun, hiç biri bu işlerin içinden artık çıkamaz” dedi. Acaba Fatih, duymadı mı Prof. Dr. Haydar Baş’ı, Bağımsız Türkiye’yi?
Bugün dünya ekonomiyi Haydar Baş’a ait ekonomik tanım ve terimlerle konuşuyor. “Ya arkadaş! Nerden çıktı bu ‘Milli Para’ konusu” diye bir araştırsa, bu kavramın Sayın Baş’a ait olduğunu ve 2005’ten önce dünyada böyle bir kavram olmadığını görür.
Sonra “Milli Paralarla Ticaret” kavramının mucidinin Baş Türk olduğunu da görür. Ve tabi “5 bin lira asgari ücret”in bir seçim vaadi olmadığını, Vatandaşlık Maaşı’nın Milli Ekonomi Modeli’nin gereği olduğunu anlar.
Tabi, okursa! Okursa eğer, Milli Devlet Sosyal Devlet’in kitabını yazdığını da görür. Rusya ve Çin’in, uyduğu ekonomi aklının, Türkiye’de, Haydar Baş’tan alındığını çözümler.
“Dünya batsa biz dünyayı dahi kurtarırız” diye haykıran adam, içimizde yaşar, ama biz batarız. Çünkü bu adamı duymadık.
Duymuyoruz!
Hem de inatla!
Haber spikerleri, bu karartmaları aşamazlar. Ekmek paralarından olurlar. Düşünsenize, ülkede biten sadece ekonomi değil. Güven bitmiş, hukuk ve adalet bitmiş. İşsizlikten kendini yakan bir genç yok, duymazlıktan kendini yakan bir ülke var.
Dünyanın danıştığı, fikrini ve tezini aldığı bir insan, sadece seçimlerde çalınarak görüşleri dillendiriliyor. İşsizlikten kendini yakan genci, ailesi nasıl izler. Yani izleyince neler hisseder, bilirsiniz.
İşte kendini yakan bir Türkiye’yi de Haydar Baş, böyle izliyor. Tahammül edilmesi imkânsız bir ızdırap içinde…
Türkiye’ye adeta yalvardı: "Sizden oy dilenemeye değil, sizi kurtarmaya geldim."
Kurtulmak istemeyen, kendini ateşlere atan genç ne ise Türkiye de o. Israrla kendini yakmak istiyordu ve yaktı. Halk ve iktidar el ele verip, ülkeyi yaktılar.
Emin olun, vatandaşa kızdığım kadar iktidara kızmıyorum. Çöpte ekmek arayan insanı konuşturun, 400 milyon dolarlık uçak alımını savunur. Yapacak hiçbir şey yok!
Böyle giderse açlık kaçınılmaz